Son günlerde bu ülkede “Barış”,
“Barışa karşı mısın” gibi sözler koro halinde söyleniyor. Devlet bölücüleri ister devletin içinden,
ister sivil toplum örgütlerinden olsunlar hep aynı şeyleri koro halinde
söylerler.İyi organize olmuşlardır. Bunları iç ve dış mihraklar çok iyi
beslerler. Ceplerine paralarını koyarlar sırtlarını sıvazlatıp ve piyasaya
sürerler.
Devleti savunanlar organize
değillerdir. Hepsi ülkelerini savunmaya çalışırken farklı farklı söylemleri
dile getirirler..
Yıkıcılar, dıştan baktığınız zaman
kulağa çok hoş gelen, konu hakkında derinlemesine bilgisi olmayan insanları
kolayca etkileyecek sözler söylerler.
Kardeşlik, kan dökülmesin, barış
gibi.
Ama gerçek öyle değildir.
Birinci Dünya savaşını bitiren
antlaşmalar o tarihteki ki Paris’in banliyölerinde “Barış” adına tezgâhlandı.
Almanya ile Alman İmparatorluğunu
yıkan Versay Barış antlaşması imzalandı.
Avusturya Macaristan ile Hapsburg
hanedanını yıkan St.Germain Anlaşması imzalanmıştı
Macaristan’la Triannon anlaşması
imzalanmıştı
Nihayet Bulgaristan’la da Nöyyi
anlaşması imzalanmıştı.
Türkiye’ile de Sevr ” anlaşması
imzalanmıştı.
Bunların hepsi Barış anlaşması
idi.
Ama bu barış antlaşmalarının hiç birisi kalıcı bir barış getirmedi.
Bu devletlerden bir tek Türkiye içinden, iki üç yüz yılda bir yetişen
deha çıktığı için Sevr’i yırtıp atıp,
Birinci Dünya savaşını bitiren antlaşmalar arasında yegane eşitler arasında bir
anlaşma olan, Lozan’ı yaptı ve harika bir diplomasiyle İkinci Dünya Savaşının
yıkımından ülkesini korudu.
O günde Türkiye’de Sevr’i yırtıp
Lozan’ı yapmak isteyenlere şimdi olduğu
gibi, ülke yıkıcıları tarafından üç aşağı beş yukarı aynı sözlerle
saldırılıyordu.
Sonradan tarihe 150 likler diye geçen, Lozan Antlaşmasında af
kapsamı dışında bırakılan, maddi manevi içerden dışarıdan beslenen Osmanlı
Vatandaşları gibi.
Karayılan’ın dağda yaptığı
açıklamayı okuyan her vasat zeka ve kültürdeki insan, İran, Irak Türkiye ve
Suriye’den koparılacak topraklar üstünde bir Kürdistan Devleti kurulacağını
anlar.
Nitekim Karayılan denen terörist
“Bu nedenle başta Kürdistan üzerinde egemen olan devletler olmak üzere bölgedeki tüm devletleri ve bölge demokrasi
güçlerini bu önemli tarihsel adımı desteklemeye çağırıyoruz” dedi.
Kimdi bu Kürdistan üzerinde egemen
olan devletler.
Yukarıda söylediğimiz gibi İran,
Irak, Türkiye ve Suriye’dir.
Bu dört devletten sadece Türkiye kendi sınırların Kurtuluş savaşı sonrası ve devamında
Hatay’ın Türkiye’ye katılımıyla çizmiştir.
İran, Irak ve Suriye sınırları
Sünni şekillenmeye dayalı olarak İngiliz subayları tarafından cetvellerle
çizilmiştir.
Bu yapay devletler aynen
Filistin’de olduğu gibi gene aynı dış güçlerin tezgahıyla, Arap, Yahudi diye
bölündüler ve çatıştırılıyorlar.
Irak bölündü, her an bir Arap Kürt
iç çatışması çıkma olasılığı olduğu gibi, Yarın İran’da ve Suriye’de Kürt Arap
çatışması çıkartılacak, en sonunda da Türklerle Kürtler ve belki de
Türkiye İran, Türkiye Irak, Türkiye
Suriye çatışmaları da kaçınılmaz hale gelecektir.
Batının yeni oyunu, daha küçük
lokmalara böl ve yönet olarak ortaya çıkıyor. Bu tehlikeler önümüzde bütün
çıplaklığı ile dururken, “Barış Süreci” sonunda ülkeye barış geleceğini
söyleyenler, bunu aynı kelimeler ve aynı biçimde söyleyenler bilin ki, dışarıdan
maddi manevi desteklenen devlet yıkıcılarıdır.
Tabii en az bunun kadar vahim bir
durumda, devleti kuran ana muhalefet Partisi yetkililerinin televizyonlara çıkıp, “ hükümet açılım
konusunda bize bir şey söylemiyor ki bizim bir bilgimiz yok ki”, demeleridir.
Devletin yıkımı bu kadar açık bir
şekilde tezgâhlanırken bunu göremiyorlarsa demek ki sözün bittiği yerdeyiz.
Eğer bir siyasetçi Terörist
Başının Nevruz’da söylediği “….sadece Türkiye’deki Kürt sorunun çözümü değil,
tüm parçalardaki Kürt Sorunun çözümü…”, “…Kürdistan üzerinde egemen olan
devletler olmak üzere….”, “Önderliğimiz, devletle yaptığı görüşme ve müzakere sonucunda” cümlelerinden
de bir şey öğrenemediğini söylüyorsa, hiç zannetmiyorum ama ya saflığındandır,
ya da asıl doğrusu, bu bölünme sürecine sessiz kalarak destek vermek
istemesindendir..
Bunun başka bir izahının olması
mümkün değildir.
.