1 Mayıs 2013 Çarşamba

BARIŞ SÜRECİ



Son günlerde bu ülkede “Barış”, “Barışa karşı mısın” gibi sözler koro halinde söyleniyor.  Devlet bölücüleri ister devletin içinden, ister sivil toplum örgütlerinden olsunlar hep aynı şeyleri koro halinde söylerler.İyi organize olmuşlardır. Bunları iç ve dış mihraklar çok iyi beslerler. Ceplerine paralarını koyarlar sırtlarını sıvazlatıp ve piyasaya sürerler.
Devleti savunanlar organize değillerdir. Hepsi ülkelerini savunmaya çalışırken farklı farklı söylemleri dile getirirler..
Yıkıcılar, dıştan baktığınız zaman kulağa çok hoş gelen, konu hakkında derinlemesine bilgisi olmayan insanları kolayca etkileyecek  sözler söylerler.
Kardeşlik, kan dökülmesin, barış gibi.
Ama gerçek öyle değildir.
Birinci Dünya savaşını bitiren antlaşmalar o tarihteki ki Paris’in banliyölerinde “Barış” adına tezgâhlandı.
Almanya ile Alman İmparatorluğunu yıkan Versay Barış antlaşması imzalandı.
Avusturya Macaristan ile Hapsburg hanedanını yıkan St.Germain Anlaşması imzalanmıştı
Macaristan’la Triannon anlaşması imzalanmıştı
Nihayet Bulgaristan’la da Nöyyi anlaşması imzalanmıştı.
Türkiye’ile de Sevr ” anlaşması imzalanmıştı.
Bunların hepsi Barış anlaşması idi.
Ama bu barış antlaşmalarının  hiç birisi kalıcı bir barış getirmedi.
Bu devletlerden  bir tek Türkiye içinden, iki üç yüz yılda bir yetişen  deha çıktığı için Sevr’i yırtıp atıp, Birinci Dünya savaşını bitiren antlaşmalar arasında yegane eşitler arasında bir anlaşma olan, Lozan’ı yaptı ve harika bir diplomasiyle İkinci Dünya Savaşının yıkımından ülkesini korudu.
O günde Türkiye’de Sevr’i yırtıp Lozan’ı yapmak isteyenlere  şimdi olduğu gibi, ülke yıkıcıları tarafından üç aşağı beş yukarı aynı sözlerle saldırılıyordu.
Sonradan tarihe  150 likler diye geçen, Lozan Antlaşmasında af kapsamı dışında bırakılan, maddi manevi içerden dışarıdan beslenen Osmanlı Vatandaşları gibi.
Karayılan’ın dağda yaptığı açıklamayı okuyan her vasat zeka ve kültürdeki insan, İran, Irak Türkiye ve Suriye’den koparılacak topraklar üstünde bir Kürdistan Devleti kurulacağını anlar.
Nitekim Karayılan denen terörist “Bu nedenle başta Kürdistan üzerinde egemen olan devletler olmak üzere  bölgedeki tüm devletleri ve bölge demokrasi güçlerini bu önemli tarihsel adımı desteklemeye çağırıyoruz” dedi.
Kimdi bu Kürdistan üzerinde egemen olan devletler.
Yukarıda söylediğimiz gibi İran, Irak, Türkiye ve Suriye’dir.
Bu dört devletten sadece Türkiye  kendi sınırların Kurtuluş savaşı sonrası ve devamında Hatay’ın Türkiye’ye katılımıyla çizmiştir.
İran, Irak ve Suriye sınırları Sünni şekillenmeye dayalı olarak İngiliz subayları tarafından cetvellerle çizilmiştir.
Bu yapay devletler aynen Filistin’de olduğu gibi gene aynı dış güçlerin tezgahıyla, Arap, Yahudi diye bölündüler ve  çatıştırılıyorlar.
Irak bölündü, her an bir Arap Kürt  iç çatışması çıkma olasılığı  olduğu  gibi, Yarın İran’da ve Suriye’de Kürt Arap çatışması çıkartılacak, en sonunda da Türklerle Kürtler ve belki de Türkiye  İran, Türkiye Irak, Türkiye Suriye çatışmaları da kaçınılmaz hale gelecektir.
Batının yeni oyunu, daha küçük lokmalara böl ve yönet olarak ortaya çıkıyor. Bu tehlikeler önümüzde bütün çıplaklığı ile dururken, “Barış Süreci” sonunda ülkeye barış geleceğini söyleyenler, bunu aynı kelimeler ve aynı biçimde söyleyenler bilin ki, dışarıdan maddi manevi desteklenen devlet yıkıcılarıdır.
Tabii en az bunun kadar vahim bir durumda, devleti kuran ana muhalefet Partisi yetkililerinin  televizyonlara çıkıp, “ hükümet açılım konusunda bize bir şey söylemiyor ki bizim bir bilgimiz yok ki”, demeleridir.
Devletin yıkımı bu kadar açık bir şekilde tezgâhlanırken bunu göremiyorlarsa demek ki sözün bittiği yerdeyiz.
Eğer bir siyasetçi Terörist Başının Nevruz’da söylediği “….sadece Türkiye’deki Kürt sorunun çözümü değil, tüm parçalardaki Kürt Sorunun çözümü…”, “…Kürdistan üzerinde egemen olan devletler olmak üzere….”, “Önderliğimiz, devletle yaptığı  görüşme ve müzakere sonucunda” cümlelerinden de bir şey öğrenemediğini söylüyorsa, hiç zannetmiyorum ama ya saflığındandır, ya da asıl doğrusu, bu bölünme sürecine sessiz kalarak destek vermek istemesindendir..
Bunun başka bir izahının olması mümkün değildir.     
.