Olumsuz bir olaydan sonra, “Ben
demiştim, ben yazmıştım” demekten hiç hoşlanmıyorum. Zira, bu bir üzüntünün,
bir kaybedişin, en hafif söylemiyle bir olumsuzluğun tespiti oluyor.
21 Mart tarihli “Açılımda Büyük Tuzak”
başlıklı yazımda, “İktidarın bugüne kadar sergilediği hukuk dışı ve Yüce
divanlık suç oluşturan tutum ve davranışları, PKK’ya dolaylı tanıma sağlayarak
onu uluslar arası hukukun süjesi haline getirmiştir” demiş idim. Ayrıca hükümetin
hangi eylemlerinin PKK’yı meşrulaştırdığını saymış ve “Terör örgütlerinin
uluslararası alanda ulaşmak istedikleri temel amaçlardan birisinin de ‘Savaşan taraf’ statüsü kazanmak olduğunu
yazmıştım.
Bugün gelinen noktada PKK, hem yurt içinde ve hem de yurt dışında, AKP’nin
eylemleriyle terör örgütü olmaktan çıkarılıp; meşru bir müzakerenin tarafı
haline getirilmiştir.
Bu durum, basın analizlerinde, resmi
açıklamalarda kullanılan söylemlere de yansıdı.
“Akil adam” denen kişilerden biri çıkıp
hiç utanmadan, sıkılmadan “Abdullah Öcalan’a artık bebek katili falan gibi
sözler söylenmesin” diyebiliyor.
Basının kullandığı dilde değişti.
Örneğin Kandildeki katil Karayılan için artık terörist denmiyor, terör
örgütünün şehir örgütlenmesi olan KCK’nın “Yürütme Kurulu Başkanı” ünvanı
kullanılıyor.
Yani algı yönetimi ile Türk toplumunda
hem terör örgütü KCK ve hem de terörist Karayılan için bir meşruiyet algısı
yaratılıyor.
Aynı şey, Abdullah Öcalan içinde geçerli,
onun bebekler dahil kırk bin kişinin katili olduğunu unutturmak istercesine, bebek
katili Abdullah Öcalan yerine “İmralı”
denmeye başlandı, artık terörist başına katil diyen bile nerdeyse kalmadı.
AB’de de durum aynı.
AB Türkiye raporunda teröristler hakkında
“Aktivisit” tabiri kullanıldı.
Zannedersiniz ki, “Kadın Hakları Savaşçıları” , “Green Peace” gibi çevreciler.
Karayıla’nın 25 Nisan günü Kandilde
yaptığı basın açıklamasıyla ilgili
olarak, ABD Dışişleri sözcüsüne sorulan bir soru üzerine sözcü: “Kürdistan İşçi Partisinin savaşçılarını
Türkiye’den çıkmaya çağırdığına ilişkin basın haberlerini gördük, Bu otuz
yıldır süren trajik şiddeti sona erdirecek olumlu bir adımdır. Türkiye
Hükümetinin ve bütün ilgili tarafların kalıcı barış tesisine yönelik bu cesur
girişimlerini alkışlıyoruz. ABD, Türkiye Halkının demokrasiyi ilerletme ve
Türkiye’nin bütün vatandaşlarının yaşamlarını iyileştirme yönündeki
gayretlerini desteklemeye devam
edecektir” denmiştir.
Bu açıklama 21 Mart Nevruz mesajından
sonra ABD’den yapılan açıklamanın aynısıdır.Başından beri olayın
planlayıcısı olan ABD’nin açıklamalarında
kullandığı dil çok dikkatle
seçilmektedir. Amaçları terör ve terör
örgütünü meşrulaştırmaya yöneliktir, Kullanılan dil terör örgütünün istediği
doğrultudadır.
Dikkat edilirse, terör örgütü için
kullanılan “PKK” rumuzu yerine, sanki meşru bir yapıdan bahis edilircesine,
“terör örgütü” sıfatı da bilinçli bir şekilde kullanılmayarak sadece “Kürdistan
İşçi Partisi” kullanılmıştır.
Örgüt mensubu teröristler için, terörist
tanımı kullanılmadığı gibi militan bile denmiyor, sadece “savaşçı” deniyor.
Zira bu söylem tam terör örgütünün lider
kadrolarının ve yurt içindeki yardakçılarının kullandığı, kullanılmasını
istedikleri nitelemelerdir.
Türkiye’de otuz yıldır yaşanan, kırk bin
insanımızın kanına giren yakın zamana kadar “terör” olarak nitelenen eylemler,
şimdi “şiddet” olarak vasıflandırılmaktadır.
Bu şiddetin kaynağının ne olduğuna açıklamada
özenle yer verilmemiştir. “Şiddet” devletten de kaynaklanmış olabilir. Bunun
bir adım sonrası “Türk Devleti” nin yaptığı
şiddet de olabilir. Zira, ABD’nin önceki açıklamalarında, PKK’dan “ABD’nin
düşmanı terör örgütü PKK” olarak söz edilirken, bir anda terör örgütü
söyleminden vaz geçilerek, meşru bir örgütlenme algısı yaratma çabası içinde, PKK
rumuzu kullanılmadan“Kürdistan İşçi Partisi” denmeye başlanmıştır.
ABD, PKK’yı meşru taraf olarak kabul
ettiğini “Türkiye Hükümeti ile ilgili tarafları alkışlıyor.” diyerek de ortaya
koyuyor.
ABD’nin kullandığı dil terör örgütü ile aynı. Türk sözünün kullanılmasından ısrarla kaçınılıyor.
Türk Hükümeti yerine “Türkiye Hükümeti”, Türk halkı yerine “Türkiye halkı”
deniyor. Türk vatandaşı yerine “Türkiye vatandaşları” deniyor.
Yani sözün özü, her şey maalesef önceden
yazdığımız şekilde PKK’nın istediği şekilde gelişiyor.
Bravo Tayyip Bey çok başarılısınız.