12 Mayıs 2013 Pazar

TAM BİR FİYASKO



Cumartesi günü Reyhanlı’da, bu yazıyı kaleme aldığımız saat itibariyle, 42 kişinin öldüğü ve 140 kişinin de  yaralandığı bir  terör saldırısı oldu.
Terör kimden gelirse gelsin, sivil, savunmasız insanlara  yönelik kahpe ve hain bir saldırıdır.
Saldırıdan hemen çok kısa bir süre sonra, hükümet yetkilileri  telaş içinde Suriye istihbaratını sorumlu tutan açıklamalar yaptılar. Bu kadar kısa bir sürede bunu belirleme yeteneğine sahip olan güvenlik güçleri, nasıl olmuşta bunun istihbaratını önceden alıp önleyememiştir.
Bunun Suriye rejiminin işi olması  olası  görülmüyorsa da,  göz ardı etmemek lazım.Çünkü:
Uçağı biz düşürdük dedik sesleri çıkmadı.
Hudut kapısında bomba patlattık çıtları çıkmadı.
Bunlar sade boş konuşur diye de düşünmüş de olabilirler.
Her ne kadar muhaliflere karşı bazı başarılarda kazanmış olsa da, henüz  sorunları devam eden rejim niçin Türkiye’yi tahrik etsin.Ama zayıf da olsa bu  ihtimalde göz önünde tutmak lazım.
Bunun Türkiye’yi Suriye’de sıcak bir çatışmanın içine çekmek isteyenlerin bir tahriki olma ihtimali daha yüksektir.
Suriye’de çeşitli ülkeler tarafından  farklı nedenlerle desteklenen çok sayıda silahlı gruplar var. Bunların içinde El Kaide var, Nusayriler var, Selefiler var, Cihatçılar var, PKK yanlısı PYD var, Özgür Suriye Ordusu var.  
Mayıs ayının ilk haftası içinde, bölgeyi çok iyi tanıyan ABD’nin  Ankara ve Bağdat   Büyük elçiliklerini  yapmış olan James Jeffery, Amerika’nın  prestijli düşünce kuruluşlarından biri olan Washington  İnstitute’a Türk araştırmacısı Soner Çağaptay ile birlikte yaptıkları  analizde, sanki bugün olacakları  işaret etmiş gibiler.
Bu analizde özetle “Ankara, Esad’ı devirmek amacıyla, 2011 sonbaharından beri cihatçılar dahil, yabancı savaşçıların Suriye’ye girmesine izin veriyor. Bu Türkiye için ağır riskler taşımaktadır.Türkiye üzerinden geçen cihatçılar kaçınılmaz biçimde ülkede iz bırakacaklardır. Bu iz, kişisel bağlantılar kurmak, ikmal yeteneklerini geliştirmek, ilerideki operasyonları desteklemek maksadıyla, sahte isimlerle banka hesapları açmak gibi şekillerde olabilir.Bu cihatçıların bir gün Türkiye’yi hedef almayacaklarının güvencesi yoktur. Şimdi Türkiye cihatçılardan yararlandığını düşünüyor olsa da, aslında cihatçılar Türkiye’den yararlanıyor olabilirler. Sınır delil deşik olduğundan, Türkiye kendisini  bir cihatçı/el kaide problemi ile karşı karşıya bulabilir” demişlerdir.    
 BBC de olaydan sonra yaptığı yorumlarda El Kaide’yi işaret etti.
Ulusal çıkarlarımız açısından Türkiye’nin bu çatışmaların dışında kalması gerekirken, Türkiye ABD’nin Suriye’ye bir askeri müdahalede bulunmasını istemekte ve bunu zorlarken de destek vereceğini söylemektedir.
Tayyip Erdoğan NBC Televizyonuna verdiği mülakatta, Suriye üzerinde bir uçuşa yasak bölge ilanını Türkiye’nin destekleyeceğini açıkladı. Televizyon kanallarına çıkan iktidara şirin gözükmek çabasındaki uzmanlarda bunu desteklediler.
Bu aynen Irak’ta olduğu gibi Suriye’nin bölünmesine yol açacağı gibi, Birleşmiş Milletler kararı olmadan da yapılacak böyle bir operasyonun  meşruiyet sorunu çıkar.
Rusya ve Çinin,  Suriye olayına bakışı ortaydayken böyle bir kararın Güvenlik Konseyinden çıkması da zaten mümkün değildir.
Böyle bir kararın alınmasının mümkün görünmediği, hem ABD Genel Kurmay Başkanı’nın  Nisan ayı sonunda  ve hem de ABD Dışişleri Bakanı  John Kerry’nin   7 Mayıs günü Moskova ziyaretti sonrası yaptığı açıklamalarda  ortaya çıkmıştır.
ABD Genel Kurmay Başkanı yaptığı değerlendirmede; uçuşa yasak bölge ilanının askeri bakımdan mümkün olsa bile çok etkili olmayacağını, zira Esad Rejimi tarafından muhaliflere verdirilen zararın yüzde 90 nının  kara harekatı sonucu  olduğunu açıkladı.
John Kerry de, ABD ve Rusya’nı Suriye sorununa 2012 Haziran ayında yayınlanan Cenevre Deklarasyonu temelinde , siyasi bir çözüm bulunması ve bu amaçla rejim temsilcileriyle muhalifleri bir araya getirecek bir konferans toplanması konusunda anlaştıklarını açıkladı.
Bütün bu açıklamalar ve ABD’nin pasifik ve kendi Ana karası dışında fiili askeri güç kullanmayacağı yönündeki politika değişikliği de göz önüne alınırsa, ABD’nin Suriye’de bir askeri harekât yapmayacak olduğu ortaya çıkmış durumda.
ABD’nin Suriye’ye karşı bir askeri harekât isteksizliği ve Rusya’nın kararlı tutumu da Esad rejimine cesaret vermiş olabilir.
İster muhalifler yapmış olsun, ister rejim.
Bizim açımızdan tam bir fiyasko.