Turgut Özal’la başlayıp, AKP iktidarı ile iyice fütursuzlaşan, devlette gelenek haline gelmiş, kamuda üst
makamlara atama yapılırken “liyakat ve deneyimi” ön plana çıkartan anlayış yok
edilmektedir.
Zira liyakat ve deneyim sahibi olduğu
için belli görevlere getirilmiş bürokratlar siyasetçiye direnirler ve yanlış
yapmalarını engellerler.
İşte Başbakanın “Bürokratik oligarşi”
dediği budur. Bunlar kamu yararını siyasetçinin isteklerinden önde gören, liyakat
sahibi namuslu memurlardır.
Bu konuda ilk darbeyi önce Maliye
yemiştir. Hesapsızlık ve kitapsızlık bir yaşam tarzı olan Özal, önce bu
müessesenin hizmet içi eğitim kurumları gibi çalışan,usta çırak ilişkisine
dayan liyakat sahibi, konusuna hâkim
insanlar yetiştiren teftiş kurullarını dejenere etti.
AKP iktidarında, bu kurumun dejenere
edilmiş şekli, siyasi iktidarın hoşlanmadığı iş adamları üstünde baskı aracı
olarak kullanılmaya başlandı.
Adım adım yargı siyasi iktidarın borazanı
haline geldi.
Bu ülkenin Başbakanı işi, “Yargıya talimat
verdim” demeye kadar götürdü. Toplumdan
çıt çıkmadığı gibi, aslında başlı başına bir güç olan basın da olayı, görmedi,
duymadı, tabii böyle olunca da yazamadı.
Hani o imrendiğimiz demokratik ülkelerden birinde böyle bir söz sarf edilse
o başbakanı batı basını çarmıha gererdi.
Yıllardır bu ülkede yaşayan herkes
güvenilir kurumlar dediğiniz zaman size üç tane kurum sayardı, Türk Silahlı Kuvvetleri,
Dışişleri Bakanlığı ve Maliye.
Maliye anlattığım şekilde bitirildi.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin vatanperver,
yetenekli, iyi eğitilmiş personeli, ABD ve PKK talimatları doğrultusunda düzmece deliller ve gizli
tanıklar sayesinde ya Silivri’ye ya da Hasdal’a tıkıldı, oda toplum indindeki
güvenirliliğini yitirdi.
Kala kala bir Dışişleri Bakanlığı
kalmıştı. Onu da bitirmeye karar verdiler.
AKP iktidarı ile birlikte, çok istisnai
bir durum olan, kariyerden gelmeyen, meslek dışından atanan büyükelçilerin
sayısı darbe dönemlerini bile aştığı gibi Dışişleri koridorlarında konuşulan,
bu sayının yakın tarihte daha da artacağı yönünde.
İktidar bugüne kadar kendine yandaş
insanları liyakatine, deneyimine bakmadan sadece “badem” olmasına bakarak atamalar yaptı. Anlaşılıyor ki, Başbakanın tabiriyle “Bürokratik Oligarşiyi”
ortadan kaldırmaya bunlarda yetmemiş
olacak ki, 15 Mayıs’ta Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir “torba yasa”
sevk edildi. Buda yasalaşırsa artık devlet memurluğu tümden ortadan kalkacak.
Aslında bu yasayla yapılmak istenen “bürokratik oligarşiyi”
yıkmak falan değil, Cumhuriyetin kurumlarını yıkma arzusu ve ihtirasıdır.
Özel sektörde veya serbest meslek erbabı olarak beş yıl
çalışmış, lisans diplomasına sahip herkes, kamuda Daire Başkanlığı, Genel Müdür
Yardımcılığı ve Genel Müdür, Müsteşar Yardımcısı ve Müsteşar olarak atanabilecek.
Bu devlet memurluğunu bitirmektir.
Asıl tehlikeli olanı, Dünya da
saygınlığı olan Türk Dışişleri Bakanlığı kuruluş yasası değiştirilerek yukarıda
belirttiğimiz makamlara gelebilmek içinde meslek memuru olmak şartı ortadan
kaldırılıyor.
AKP iktidarı ile beraber, Dışişleri
Bakanlığında önce gençleştirme gerekçesiyle, dış politika seçeneklerinin
belirlenmesi ve oluşturulmasında, özel yetenek isteyen, usta çırak ilişkisi
içinde elde edilen yetiler göz ardı edilerek bazı yandaş kişiler, liyakat ve
deneyimlerine bakılmaksızın üst görevlere atandıkları için bugün yapılan
hatalar ülkeye ağır bedellere mal olmaktadır.
Dış politika seçeneklerinin belirlenmesi
ve uygulanması için çok önem taşıyan, farklı özellikleri olması gereken,
uzmanlık isteyen Bakanlığın yönetici kadrolarına artık meslekle alakası olmayan
kişiler de atanabilecek.
Geçmişi Cumhuriyet öncesine dayanan ve
dünya da saygınlığı olan Türk Diplomasisi ağır bir darbe yerken ne meslekten ne
de muhalefetten tek bir ses çıkmaması çok üzücüdür.
Kariyerden gelme bir diplomat olan
şimdiki müsteşar böyle bir olaya nasıl sessiz kalıyor anlamak mümkün değil.
Tarih siyasetçileri suçlarken, görevini
yapmayan bürokratları da yazacaktır.
Sayın Sinirlioğlu inşallah ileride
Dışişleri koridorlarında göğsünü gere gere dolaşabilir.
Kifayetsiz muhteris yöneticilerin eline
bırakılan kurumların çökmesi, sonuçta bunu gerçekleştiren siyasetçileri de
sıkıntıya sokar.
Koca imparatorluk, bu kafa yapısındaki
yöneticiler, kurumları kifayetsiz muhterislerin eline bıraktığı için çöktü.