29 Mayıs 2013 Çarşamba

EKSİK OLSUN O SİYASİ PRİM


Başbakan Salı günü yaptığı grup konuşmasında alkollü içki yasağı ile ilgili olarak :  “Bunu birçok yere çekenler olabilir. İnancı nedeniyle yapıyor. İşte, İslam böyle emrettiği için yapıyor… Yahu, bir defa, şecaat arz ederken sirkatin söylüyor. Yani, hangi din olursa olsun, bir din yanlışı değil, doğruyu emrediyor. Ve doğruyu emrediyorsa, bunu din emrediyor diye karşısında mı duracaksınız? İki tane ayyaşın yaptığı yasa sizin için muteber oluyor da, inancın emrettiği bir gerçek, bir vakıa, niçin sizler için reddedilmesi gereken bir olay haline geliyor?..." dedi.
Başbakanın bu sözlerini sadece basit alkol yasağı konusuna indirgersek yanılgıya düşeriz.
Tartışılan konu, gençleri alkolden korumak değildir. Tartışılan konu, Türkiye Cumhuriyeti’nde laiklik anlayışının, ilkesinin yaşamaya devam edip, etmeyeceğidir.
Tayyip Erdoğan’ın tutumu, kutsal dini inançları siyasetin parçası haline getirme çabasıdır. Bu çaba da başarılı olursa, artık özgür düşünceden, insan eşitliğinden, aydınlanmış kafadan söz etmek mümkün değildir.
Tayyip Erdoğan laikliğin belirleyici olmadığı bir yeni rejim özlemektedir.
Laiklikte üstünde önemle durulması gereken konu, yapılmak istenen yasal düzenlemelerin, hukuki düzenlemelerin dini temellerle dayandırılmıyor olmasıdır.
Başbakan konuşmasında yapılan  bir yasal düzenlemeyi “dini referans alarak” savunmaktadır.
Elbette din kuralları kötü yapın demez. Ama Başbakanın da laik demokratik Türkiye’de vatandaşına, bir şeriat devleti olan İran da olduğu gibi, evinde iç, dışarıda da ibadet et deme hakkı da yoktur.
AKP’nin Türkiye’yi götürmek istediği  nokta, Türkiye’nin laik cumhuriyet anlayışını yıkıp bertaraf etmektir.
Laiklik ortadan kaldırıldığı zaman, hayatın nasıl olacağı için deneme yapmaya gerek yoktur. Çevrenize komşularınıza, İran’a Irak’a, Filistin’e,Lübnan’a  bakar sizi hangi tehlikelerin beklediğini görebilirsiniz.
Bugün Türkiye’yi yöneten bu kadro, siyasi yetişme dönemlerinden başlayarak laikliği ve cumhuriyeti içlerine sindirememişlerdir.
Bu Cumhuriyetin kurucusunun Anıt’ına gitmeyi “Sap gibi durmak” diye niteleyenler, bugün iktidarı ellerinde bulunduranlar değil midir?
Anayasa da “türban yasağı” kaldırılması tartışılırken, Anayasa Mahkemesi bu değişikliği esastan değil, sadece şekil olarak inceleyebilir diyerek aslında Anayasayı çiğnediklerin bilmelerine rağmen, bunun esastan incelenemeyeceğini söyleyerek bilerek ve isteyerek bunu yaptıklarını itiraf etmemişler miydi?
Bu örnekler daha çok uzatılabilinir.
Sadece bu örnekler dahi, artık  AKP iktidarının kafasının arkasında bir başka plan mı var düşündürmeyecek kadar nettir.
Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının laik Cumhuriyetle sorunları vardır.
Cumhuriyet tarihimizde ilk kez, İktidar eliyle,laik demokratik cumhuriyeti tehdit eden, bu yapının özüne, ruhuna aykırı bir anlayış, laiklik karşıtı bir değerler sistemi uygulamaya geçirilmek istenmektedir.
Zannedilmesin ki, bu alkol yasağı ile yapılmak istenen Anayasanın 58. Maddesinin 2. Fıkrasında belirtilen gençleri alkol ve uyuşturucudan korumak konusuyla sınırlıdır.
Dikkat edilirse düzenleme yapılırken, süreç işletilirken çok masum ve iyi niyetli, kimsenin karşı çıkamayacağı “gençlerin kötü alışkanlıklardan” korunması motifi işlenmiştir.
Buna karşı çıkılmazsa daha teokratik bir toplum olmaya sürükleniriz, demokrasi ve insan hakları uygulamaları teokratik bir yapı içinde de söz konusu olamaz.
Dini inançların tartışılmaz ilkeleri vardır, dogmaları vardır. Teokratik bir yapı içinde bu doğaldır ama demokrasinin dogması yoktur yani demokrasi dogma kaldırmaz, demokrasi fikirlerin özgürce tartışılmasını ister.
Gelinen noktada, maalesef günlük siyasi yarar, ülke çıkarının önüne geçmiş durumdadır.
Bu durumda demokrasiyi işletmek zorlaşır.
Bu süreçte tek sorumlu bu yasal düzenlemeyi TBMM’ye taşıyan AKP değildir; siyasi prim yapabileceklerini akıllarından geçirebilen, laikliğe karşı gevşek bir durum sergileyerek, dini motif ve söylemleri kullanarak siyaset yapan diğerleri de sorumludur.
Vermesinler o siyasi primi, eksik olsun o siyasi prim