Dünya da hukukçu olmayan tek
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Mahkemenin 51. Kuruluş yıl dönümünde,
hukuk eğitimi almamış olmamasından kaynaklan hukuk bilgisi eksikliği nedeniyle, anayasa’ya
aykırı olarak yürütülen, anayasa çalışmalarında tek kırmızı çizginin “insanlık
onuru” olması gerektiğini söylemiştir.
Bizim Anayasamızın kırmızı
çizgileri, Başlangıçta belirtilen temel ilkeler ve Anayasanın ilk üç maddesinde
tek tek sayılan değerlerdir.
Haşim Kılıç bunları korumak
için içtiği andı önemsemeyebilir, bunun hukuki ve ahlaki sonuçları kendisini
ilgilendirir.
Haşim Kılıç’ın içine
sindiremediği Atatürk, bu ülkenin modernleşme projesinin mimarı ve hayata
geçirenidir.
Onu Anayasadan çıkartmaya
kimsenin gücü yetmeyecektir.
Haşim Kılıç, Anayasa
Mahkemesi’nin kuruluş yıl dönümünde yaptığı açıklamadan sonra, aşağıdaki
soruları cevaplamak zorundadır.
Bu anayasanın en önemli
kırmızı çizgilerinden birisi “Ülkesiyle
milletiyle bölünmezliği” ilkesidir.
Bu ilkeye karşımıdır, değil midir?
“İnsanlık onuru” tek başına
yeterli bir demokrasi güvencesi olabilir mi?
Laiklik anayasada,
korunmadan demokrasiyi sürdürebilmek,
özgürlükleri genişletebilmek mümkün müdür?
Hukuk devleti ve
hukukun üstünlüğü kırmızı çizgi kabul edilmeden, “insanlık onurunu” korumak
mümkün müdür?
Tayyip Erdoğan’ın kafasındaki Başkanlık Sisteminde getirmek
istediği “Kuvvetler Birliği” gerçekleşirse, asıl o zaman “İnsanlık Onuru”nun ayaklar altına alınmasının önü açılmayacak
mıdır?
Ülkesiyle milletiyle bölünmezliği ilkesini çiğneyen, bu
konuda ulemanın görüşünü aldın mı? diye sorabilen, yani çağdaş hukuku red eden,
Laikliği ortadan kaldırarak ülkeyi orta çağın karanlıklarına sürüklemeyi içine
sindiren,laiklik ortadan kalktığı zaman demokrasiden büsbütün uzaklaşılacağını
ya düşünemeyen ya da böyle olmasını
amaçlayan bir mantığı ve bunun destekçilerini kabul edebilmek mümkün değildir.
1947 yılında yayınlanan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesindeki “insanlık onurunu” çağdaş bir devletin anayasasının tek “kırmızı çizgisi” olarak kafi bulan bir kafa
yapısının bu ülkede Anayasa Mahkemesi Başkanı olabilmesini içimize sindirmek
mümkün değildir.
Ülkemiz insanı için vazgeçilmez olan, çağdaş, özgürlükçü,
çoğulcu ve katılımcı demokrasi, tek başına insan hakları kavramı içinde zaten
var olan “insanlık onuru” ibaresiyle korunamaz.
Birileri kafalarında neyi kurgularsa kurgulasın, Atatürk
ilke ve devrimleri ile Cumhuriyetin ve demokrasinin temel direği olan laiklik salt
“insan onuru” kavramıyla korunamaz.
Tayyip Erdoğan, Haşim Kılıç ve ülkenin bölünmesinden yana
olan enteller, liboşlar ne düşünürlerse düşünsünler, emellerine
ulaşamayacaklardır.
Elbette bu anayasanın evrensel hukuk değerleri ile
bağdaşmayan maddeleri değiştirilmelidir.
Peki, ileride yapılacak
anayasa değişikliği, Haşim Kılıç’ı tatmin etmez ise, yani tek kırmızı çizgisi
“insanlık Onuru”ndan fazlası olursa, örneğin bugünkü kırmızı çizgiler aynen
kalırsa veya referandumda halk anayasaya aykırı olarak yapılan anayasayı red ederse ne yapacak?
1980 li yıllarda, tamamı
hukukçulardan oluşan, ülkesinin ana muhalefet partisini, sadece anayasadan
kaynaklanan haklarını kullandığı için, yabancı ülke büyük elçilerine şikayet etmeyen, Pakistan’lı Anayasa
Mahkemesi Yargıçlarının yaptığı gibi, Anayasa değişikliklerini veya değişiklik
yapılamamasını içine sindiremeyip, onurlu bir davranışta bulunup oturduğu
makamı boşaltabilecek mi?
Hiç zannetmiyorum.
Eğer böyle bir “Hakimlik”
niteliğine sahip olsaydı. Bugüne kadar defalarca istifa etmesi gerekirdi.
Anayasanın başlangıç bölümünde belirtilen temel ilkeleri ve
anayasanın ilk üç maddesindeki temel değerleri ve ilkeleri, demokrasiye aşık Türk
Milletinin vatan ve millet sevgisine emanet edildiği için bunları değiştirmeye
kimsenin gücü yetmeyecektir.