Birgül Ayman Güler’in TBMM’de parti
grubu adına yaptığı konuşma, hayatında CHP’nin kapısının önünden geçmemiş, her
bulduğu imkanda CHP’ye saldırmayı adet haline getirmiş, ülkeyi bölmek için önce
CHP’nin bölünmesinin şart olduğunu düşünenler tarafından bilinçli olarak
çarptırıldı.
Bu yapılırken de Birgül Ayman Güler
üstünden CHP’nin ulusalcı kimliği, faşistlikle eş değer gösterildi.
O bakımdan geçtiğimiz Salı günü Kılıçdaroğlu’nun CHP Meclis grubunda yaptığı konuşmayı bazı
kişiler çok büyük önem atfederek beklediler.
Konuşma her zaman olduğu gibi Türkiye’de
gündem yaratacak içerikten uzak,sadece Tayyip Erdoğan’ı eleştiren, dünyada Türkiye’yi
de ilgilendiren konulara, örneğin en basitiyle ABD’nin az da olsa Suriye
Politikasında değişiklik yapma ihtimali gibi, hiç değinmeyen bir konuşmaydı.
Bu arda da parti programına uymamayı, partinin tarihine saldırmayı adet haline
getirenlere hiçbir şey söylemeden, sırf Birgül Ayman Güler’in konuşmasını,
parti programına uygun olması nedeniyle içeriğini eleştirmeyen ve fakat söylem
tarzını eleştirerek biten bir konuşmaydı.
Bir çok partili, CHP’li olmadığını ilan ederek, Kılıçdaroğlu’nun, bunu bilerek
davet ettiği, Atatürk’ü ve İsmet Paşa’yı Dersim olaylarında katliam yapmakla suçlayan, buna parti
yönetiminden zamanında hak ettiği bir tepki gelmemesi üzerine, bu sefer bir
başka konuşmasında, Yunanlı bir yazarın romanında yazdıklarını tahrif ederek,
kurtuluş savaşı sırasında Atatürk ve arkadaşlarının Ege’de “etnik temizlik
yaptıklarını” söylemek küstahlığında bulunan Hüseyin Aygün’e de bir şeyler
söyleyeceğini beklediler.
Birgül Ayman Güler’in parti programına
uygun söylediği sözlerin, tarzını bile eleştiri konusu yapan Kılıçdaroğlu,
Hüseyin Aygün’e bugüne kadar bu çizmeyi aşan, küstahça konuşmaları için tek
kelime bile söyleyememiştir.
Hüseyin Aygün’e karşı takınılan bu
sessizlik, partide bir kırılma noktası
varmış gibi bir görüntüye neden olduğundan partinin parçalanmasını isteyen, bu nedenle etnisite
egemenliğini tahrik edenlerin, bazı
gereksiz dedikoduları yaymaları için de müsait iklim yaratmıştır.
Konuşmanın
hiçbir yerinde Türk Milleti, Türk Ulusu sözcükleri kullanılmamıştır.
Bu hatalı tutum, anayasadan Türk, Türk Milleti kavramlarının
çıkartılmasını, etnisite egemenliğini hakim kılarak ülkeyi bölmek isteyenlerin
ekmeğine bilerek veya bilmeyerek yağ sürmektir.
Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı, bu
coğrafyada yaşayan herkesi bütünleştirici ve farklılıkları ortadan kaldıran bir
anlayıştır.
Gerek anayasamızda ve gerekse CHP
programında kabul edilmiş olan Atatürk milliyetçiliği hakkında Anayasa
Mahkemesi 10. Temmuz 1992 tarih ve
1991/2 Esas sayılı dosyasında: “Atatürk
milliyetçiliği... ayrımcı ve ırkçı bir kavram değil, Türkiye Cumhuriyeti’ni
kuran Türk halkının, kökeni ne olursa olsun, devlet yönetiminde tartışmasız
eşitliği, içtenlikli birliği ve birlikte yaşama istencini içeren çağdaş bir
olgudur... Türk devletinin vatandaşları arasında etnik ya da diğer herhangi bir
nedenle siyasal veya hukuksal ayrım söz konusu değildir... Türkiye’de... Ulusal
bütünlüğün temeli ortak kültüre, laiklik ilkesiyle akla, mantıklı düşünceye,
sağduyuya, adalete dayanan ‘Atatürk milliyetçiliği’dir. Anayasa, Türk
Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesi resmiyette Türk adıyla
tanıtan birleştirici ve bütünleştirici bir milliyetçilik anlayışına sahiptir”.
Diyerek, Atatürk milliyetçiliğinin bir ırkın başka bir ırka üstünlüğü
olmadığını ortaya koymuştur.
Birgül
Ayman Güler’e karşı biliçli olarak yapılan bu haksız ve çirkin linç kampanyası
karşısında CHP yöneticilerinin kendisine
sahip çıkmamaları, ‘Yeni Anayasa’ yapma
sürecinde, CHP’yi bu ülkenin bölünme sürecine hizmet etme noktasına getirmeye
çalışan iç ve dış güçleri muhakkak mutlu etmiştir.
Bazıları
bilmelidir ki; Türkiye’nin her köşesinde yaşayan, Kürt,Arap,Boşnak,Laz, Çerkez,
Abaza, Arnavut, Roman yurttaşlarımız vardır. Bu etnik kimlikler, bu kökenden
gelen herkesin şerefidir ama egemenlik
tektir ve o da Türk Ulusunundur.