12 Ocak, Cumhuriyet Halk Partisi
tarihinde çok önemli bir gündür.
12 Ocak 1959 yılında yapılan olağan
Kurultay’ında yayınlanan “İlk Hedefler Bildirgesi” CHP’nin devrimci sol damarının
şahlanmasının önemli bir nirengi
noktasıdır.
İleri demokrasi yalanlarının söylendiği
bugünlerde, gerçek anlamda ileri demokrasinin ne demek olduğunu anlatan bir
bildirgedir o.
Çift Meclis, Anayasa yargısı, İdarenin
her türlü işlem ve eyleminin yargı denetimine tabi olması, sendikal örgütlenme,
grev hakkı, seçim sisteminin demokratikleştirilmesi yani nispi seçim sistemi,
Hakimler Şurasının kurulması gibi daha bir çok kurumun iktidara gelindiğinde
hayata geçirileceğinin ilanıdır.
Ogün çok büyük bir merakla CHP Genel
Merkezi’nden böyle bir günün yıl
dönümünde herhangi bir açıklama yapılıp yapılmayacağını merakla bekledim.
Tabii benim bu bekleyişim çok fazla iyi
niyetli idi.
CHP’nin geçmişi ile bağının en Vandal
bir şekilde, bilgisayar kablolarının kesilmesi gibi koparıldığını düşünememiştim.
Bugün kü YCHP yönetiminden kim
hatırlayacaktı “İlk Hedefler Bildirgesini” ;
Habur çadır mahkemelerinde teröristlerin
avukatlığını yapan TR 705 Kod numaralı Genel Başkan Yardımcısı mı?
Türkiyem Partisi’nin “yetmez ama evetçi”
Genel Başkan Yardımcısı mı?
“Yetmez ama evetçi”, partililerin
tanımadığı Bayan Genel Başkan yardımcısı mı?
“AKP’yi inceledik, inançlara göre
örgütleneceğiz” diyen,saygı duruşunu
elini kalbinin üstüne götürerek yapan, Kadınlar Kolu Genel Başkanı mı?
Kurtuluş Savaşını, emperyalizme karşı
bir savaş olarak değil, Rumlara karşı bir etnik temizlik hareketi olarak
niteleyen, Atatürk’e ve İsmet Paşa’ya katil yaftası asmaya kalkan bir CHP milletvekili mi?
Parti tarihine bu kadar açıkça saldıran
bir kişiyi bu partide tutan Genel Başkan mı?
Bütün bunlara birkaç tanesi hariç sessiz
kalan milletvekilleri mi?“İlk hedefler Bildirgesini” hatırlayacaklardı.
Bunlar hiçbir şey yapmazlar, yapamazlar.
Bunlar Fransa Cumhurbaşkanı’nın
“ölenlerden birisiyle görüşüyorduk” şeklindeki utanmazlığına bile ses
çıkartamayacak “terör örgütü orada ne arıyor” du bile diyemeyecek durumdalar.
Bunlar o haldeler ki, birileri kızar
diye, Mandella –İmralı denklemi kurulduğunda, Türkiye’de yaşayan Kürt kökenli
insanlarla, ırkçı Güney Afrika yönetimince “insan” oldukları bile kabul
edilmeyen siyahlar ile parelellik kurulduğunda bile seslerini çıkaramazlar.
Bu konuşmayanların, susanların hiç
birisi parti yararını düşündükleri için değil, bir dahaki seçimde Genel Başkan
ve çevresindeki ülkenin bölünmesinden yana olanları kızdırmaktan korktukları
için susuyorlar.
Eğer bu olumsuzlukları görmezden gelip,
şimdi söylemeyelim, önümüzde seçim var susalım diye geçiştirirlerse,
seçimlerden sonra düzeltilecek bir partide ortada kalmayabilir.
Düşünebiliyor musunuz?
Genel Başkan, ülkenin bölünmesine neden
olabilecek İmralı açılımına “kredi tanımış” buna ne parti tabanından ve nede
birkaç milletvekilinden başka diğer milletvekillerinden ses çıkartan
olmamıştır.
Kim ne zaman konuşacaktır.
Partinin akil adamları sizler ne zaman
konuşacaksınız.
Sayın Deniz Baykal, uğradığınız ağır
mağduriyetin kırgınlığını yaşadığınızı tahmin edebiliyorum.
Ama siz Atatürk’ün oturduğu koltukta
oturdunuz.
Ben eski bir milletvekili olarak sadece
beni seçenlere karşı sorumluyum, ama siz
bu millete ve ülkeye karşı sorumlusunuz.
Bu partiye genel başkan, genel sekreter
olarak yıllarca hizmet vermiş diğer parti büyükleri şimdi milletvekili
olmayabilirsiniz, ama sizlerinde susma hakkı olmadığı kanısındayım.
CHP Örgütünde yıllarca emek vermiş,
örgüt emekçileri artık sizinde susma hakkınız kalmadı.
Görülüyor ve anlaşılıyor ki; bugünkü CHP
yönetimi bu partiyi iktidara hazırlama kabiliyetine sahip değil.
İktidara muhalefet etmek, muhalefetin
tanımı içinde var ama bu yeterli olamaz. Özellikle CHP için olamaz, hele bugün
olduğu gibi iktidar taklitçiliği ile hiç olamaz.
AKP İktidarının ülkeye yaptığı tahribatı
önleyebilmek için, bugüne kadar yaptığı tahribatı gidermek, bundan sonrasını da
önlemek için yeni bir “İlk hedefler bildirgesi” ne ihtiyaç vardır.
Bunu da partinin ilkelerine bağlı
ilerici CHP’liler yapabilir.