Bakmayın siz öyle Başbakan’ın yaptığı
afur tavırlara, hem iç politikada hem de dış politikada zor durumda.
Başbakan büyük propaganda gücüne rağmen
halkın % 65 inin başkanlık sistemine
karşı olduğunu bilmektedir.
Bu oran Başbakanda büyük bir hayal kırıklığı yaratmış olmalı ki, “anayasa da uzlaşma olmazsa, bizde
anlaştığımız partiyle bu işi yaparız, değişikliği referanduma götürürüz”
demektedir, inanmayın.
Bu blöftür. Referanduma cesaret edemez.
Başbakan, başkanlık sistemine geçişe ve
özerkliğin tanınması anlamına gelecek anayasa değişikliklerine, AKP içinden oy
vermeyecek olanların da varlığını hissetmekte ve hesaplarını ona göre yapmaya
çalışmaktadır.
Anlaşırız dediği parti elbette BDP’dir.
Anlaşma onlarla değil, onların sözünden çıkamadıkları “bebek katili” ile
yapılmıştır.
Ne üzerinde anlaşılmıştır, ne alınmış,
ne verilmiştir bu bilinmemektedir. Nitekim bu varılan uzlaşmanın içeriği,
bırakın halka, milletvekillerine bile açıklanamamaktadır. Bu varılan uzlaşmayı
sadece AKP üst düzeyi ve BDP’lilerinde bir kısmı biliyor.
Tayyip Erdoğan, ne alıp ne verdiğini
açıklayamaz; zira halktan büyük tepki geleceğini kestirmektedir.
O
nedenle Anayasa değişikliğini Mecliste halletmek zorundadır.
AKP’nin sandalye sayısı 326 dır. Meclis
Başkanı oy kullanamayacağı için bu sayı
325 e düşmektedir. BDP ve onunla beraber hareket edecek bağımsız
milletvekilleriyle bu rakam 360 ı bulur.
O nedenle Anayasa değişikliğini referanduma götürecek 330 eşiğinin üstündedir
bu rakam.
Ama
AKP içinden gelecek tepkilerden çekindiği için CHP’den ve MHP’den
milletvekili devşirme çabasına girecektir ve nitekim de girmiştir. Bu nedenledir ki, kendi partisinin doğu ve
güneydoğu milletvekillerine CHP ve MHP li milletvekilleri ile sıcak ilişki
kurmaları yönünde talimat vermiştir.
CHP ve MHP’den devşirilecek Milletvekilleriyle
bu sayı 380 aşar. Bu da anayasa değişikliğini referanduma götürmeden bitirmeye
yeter.
Zira Başbakan referandum sonuçlarının
kendisi için büyük bir hüsran olacağını görmektedir. Böyle bir sonuç kendisini
siyaseten bitirir ve Yüce Divana kadar da götürür.
Dış Politikada da aynen iç politikada
olduğu gibi köşeye sıkışmış durumda.
Evvela kardeş, sonra ABD’nin talimatıyla
katil ilan ettiği Esad’ın, bir iki ay zor dayanacağını söylerken, Esad iki yıldır
yerinde.
Hani yüz bin sığınmacı sayısı eşikti, bu
eşik aşılırsa müdahale edecektik.
Asıl tehlike günün birinde o veya bu
nedenle Esad gittiğinde Kuzey Suriye’de
fiilen kurulmuş olan Kürt bölgesi ne olacaktır.Yeni rejimin buna bakışı ne
olacaktır.
Gerek Irak ve Gerekse Suriye’de olan
olayların nedeni, Kuzey Irak bölgesinde
Kürtlerin kontrolündeki petrol ve doğalgaz yataklarından çıkartılacak petrolün ve doğal gazın Doğu Akdeniz’e akıtılıp İsrail tarafından
pazarlanmasının sağlanması, böylece batının Rusya ve Kafkasya’ya enerji bağımlılığının
azaltmasını, hatta bitirilmesini sağlamaktır.
Burada oynan oyun, birilerinin söyleyip,
bazı saflarında inandığı gibi, bölge
diktatörlüklerini yıkıp buralara demokrasi getirmek değildir.
En yakın örnek Irak’a demokrasimi geldi?
Sadece Irak fiilen bölündü yakında Suriye operasyonu da bittikten sonra hukukileştirilecektir.
Hükümet sıkıştıkça sıkışıyor.
İsrail Suriye’yi vuruyor “One minute”
Tayyip beyden çıt yok.
Dünyanın konuştuğu, yazdığı konuyu bizim
Dışişleri Bakanlığımız “Resmi bir bilgi yok” gibi komik laflarla geçiştiriyor.
Tayyip bey ne diyebilecek, İsrail’e
babalansa, babalanamaz ya, katil dediği Esad’a destek vermiş olacak.
Sussa İsrail’e destek vermiş olacak.
Aslında İsrailli yetkililerin
açıklamaları, bu operasyonun Türkiye’nin bilgisi dahilinde olduğu yolunda.
Başbakan çok zor durumda, hani bizim
Anadolu argosunda bir deyiş vardır “Tarzan zor durumda” diye, Başbakanın hali
tam o noktada.
Aslında halk “Silkele düşecekler” diye
bağırmayı çok istiyor da, silkeleyebilecek bir adam yok ortada.
Belki de Büyük Kürdistan kuruluncaya
kadar, silkeleyebilecek adamlar ortadan kalksın diye yapılmıştır bazı
operasyonlar.
Ne dersiniz?