8 Nisan 2013 Pazartesi

HURŞİT TOLON


              
Kendisini Ege Ordu komutanı olduğu dönemde yüz yüze gelmeden ilk defa telefonda tanımış idim.
Müşterek dostumuz Emin Çölaşan’dan bir avukat sorması ve Emin ağabeyinin de benim adımı vermesi üzerine beni aradı, öyle tanıştık.
İlk defa yüz yüze gelmemiz ve dostluğumuzu ilerletip koyu sohbetler yapmamız, Birinci Ordu Komutanlığından emekli olmasından sonradır.
Burada onun askeri yeteneklerini tartışmam haddim olmadığından, onun demokrat kişiliğini anlatmak istiyorum.
Tam bir demokrasi aşığı aydın ve daha da önemlisi Türkiye’de demokrasinin kadınların siyasete ve ülke sorunlarına sahip çıkması halinde yerleşeceğini ve güçleneceğini savunurdu.
Ben onun ağzından bir kere askeri müdahaleleri öven bir cümle duymadım. Hep demokratik yollardan ve kadın hareketinin öncülüğünde gerçek demokrasinin yerleşeceğini söylerdi.
İlk göz altına alındığı gün sabah saatlerinde avukat olarak beni aramış ve haklarını sormuştu.
O günden bugüne bir süre hariç Silivri’de diğer aydınlarla beraber zindanda yaşıyor.
Aldığı askeri eğitimin ona bir kimlik olarak yapıştırdığı “sen her zor şartta başarırsın” kişiliği bu zor günleri de, onurlu bir asker olarak  atlatmasına yardımcı olacaktır.
Neydi suçu?
Sucu önce vatansever, sonra çok iyi eğitilmiş bir asker ve gerçek bir Atatürk  askeri olmasıydı
Güneydoğu Anadolu dağlarında PKK’ya karşı vuruşmuştu.
Demokrasiye aşıktı.
Daha da önemlisi, Türk Askerinin başına çuval geçirildiği gün, bu çirkin ve kabul edilemez olay karşısında, bir diplomat kurmay subaya, onurlu bir komutana  yakışan tavrı sergilemesiydi.
Türk Askerinin kafasına Kuzey Irak’ta çuval geçirildiği gün, bir Askeri toplantıya katılmak üzere Amerika Birleşik Devletlerindedir.
Çuval geçirilme olayından Büyükelçimizin evinde yemekte haberdar olur. Hemen Ankara’ya dönmek ister, ama bizim Büyük Elçimiz “Aman Paşam Türk Amerikan ilişkileri bozulur der. Tolon Paşa, o toplantıya kafasına çuval geçirilmiş bir ordunun subayı olarak katılamayacağını beyan eder ve toplantıya katılmadan Türkiye’ye döner.
Bu olay, elbette üzeri çizilen diğer namuslu subaylar gibi onun da üzerinin çizilmesine neden olur.
Bu az suç mudur?
Amerika Birleşik Devletlerine biat etmemiştir.
Ülkesini yönetenlerin yaptığı gibi, onurlu bir vatandaş ve bir komutan olarak, bu olayı görmezlikten gelememiştir.
Böyle onurlu bir insanın , Zirve yayın evi davası diye bilinen,  Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden davanın sanığı ve gizli tanığı İlker Çınar’ın verdiği ifadeler nedeniyle, Adli Tıp Kurumu’nun zehirlenme yok” dediği eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal’la ilgili soruşturmada bile “şüpheli” sıfatı ile ifadesine baş vuruldu.
Türk Ordusu’nun onurlu generalleri kimlere boğdurulmak isteniyor, biliyor musunuz?
Gizli Tanık İlker Çınar, hakkında hazırlanan Vaka Kanaat Raporuna göre “ dolandırıcı,sahtekar,menfaatçi, TSK’ya yakışmayan bir kişiliğe sahip……” bir insan.
Amerika Birleşik Devletleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarsızlaştırılmasından, Büyük Kürdistan hedefi doğrultusunda fayda görebilir.
Zindanlara tıkarak öldürülmeye çalışan aslanların elini kolunu bağlayıp, “sahtekâr ve menfaatçi” olduğu raporlara geçmiş sergerdelere boğdurulmasına, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta kademesinin tepki vermesi gerekir.
Yazıktır bu orduya ve bu ordunun mensuplarına.
Silahlı Kuvvetlerin itibarsızlaştırılmasından, Amerika Birleşik Devletleri, PKK ve yandaşları, entel liboşlar, Tayyip Erdoğan ve siyasi yandaşları memnun olabilirler, zira onlar Cumhuriyet rejiminden rövanş alıyorlar.
Onlar Atatürk’ün kurduğu tüm kurumları çökertmek, yok etmek istiyorlar bunu anlayabiliyorum.
Ama bu itibarsızlaştırma politikalarına,Genel Kurmayında sessiz kalmasını içime sindiremesem bile  anlayabiliyorum, ama  Türk Silahlı Kuvvetlerini bağrından çıkartmış Türk halkının tepkisiz kalmasını anlayamıyorum.