17 Mart 2013 Pazar

CHP PARTİ MECLİSİ’NDE KONUŞULANLAR



CHP Parti Meclisi geçtiğimiz Cumartesi günü olağanüstü toplandı. Kendisini solcu diye niteleyen ama “Kürt Etnik Milliyetçiliğini” savunanlar Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Partimizin politikası ve kırmızı çizgilerimiz bellidir. Buna rağmen bazı arkadaşlarımız sanki ne dediğimiz belli değilmiş gibi bir hava yaratıyor” demesi üstüne sükutu hayale uğramış olmaları gerekiyor.
CHP’nin kırmızı çizgileri nelerdir?
Anayasanın ilk dört maddesi ve bu maddelerde atıf yapılan başlangıç hükmü ve devrim kanunlarıdır.
PKK sözcüleri ne diyor?
Anayasamızın ilk dört maddesi içinde yer alan Türk,Türk milleti, üniter yapı kaldırılsın,  hatta açıklamalarından istediklerini elde etmek için laikliği bile pazarlık konusu yapabilecekleri anlaşılırken, bir de istediklerini elde etmek için  “başkanlık sistemi bile tartışılsın” diyerek,  “ver özerkliği al başkanlığı” pazarlığını gündeme taşımaktadırlar.
Yıllardır, Kürtler  asimile olduklarını  dile getirirler. Örnek olarak da 12 Eylül faşist cuntasının ana dili yasaklaması gibi ne ahlaken ve ne de sosyolojik olarak savunulamayacak bir yanlışı  ve bir de 12 Eylül öncesi Ecevit Kabinesinde bakanlık yapan Şerafettin Elçi’nin Nokta Dergisi’ne bakan olduğu dönemde  verdiği bir söyleşide “ Türkiye’de Kürtler vardır, bende Kürdüm” dediği için, 12 Eylül darbesinden sonra, tam bir yıllık sürenin dolmasına çok az bir süre  kalmışken, dava açılıp mahkum edilmesi ayıbı vardır.
12 Eylül sonrası bu ülkede yapılan insanlık dışı işkenceler herkese yapıldı. Sadece Kürtlere değil, Türk Milleti kavramı altında yaşamaktan gocunmayan insanlara ülkenin bütün cezaevlerinde yapıldı.
Ülkenin bölünmesinden yana olanlar ve onların yardakçıları, 12 Eylülün en büyük mağduru CHP olmasına rağmen, sanki faşist cuntanın tüm eylemlerinden CHP sorumlu gösterme çabasındadırlar.
CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel Parti Meclisi toplantısında sırf bölücülere şirin gözükmek için “Kürtlere, Lazlara, göçmenlere Türk’üz dedirttik” diyebilmiştir.
12 Eylül faşist cuntası döneminde Kürtlere yapılan saçma sapan uygulamalardan başka, bu ülkede  ne zaman  Arnavut’a, Çerkez’e, Pomak’a ben Türküm dedirtilmiştir.
Ama iyiki Parti Meclisi’nde Aytun Çıray gibi namuslu bir vatan evladı varmış ki, gereken cevabı vermiş.
Yalakalık sınırı tanımaz, “kızınca güzel konuşuyorsunuz” diyecek kadar bayağılaşılır.
Biri kalkıp “Özerklik Kavramını anlatamadık” diye bilmiştir.
CHP programının hiçbir yerinde “Yerel Yönetimlere Özerklik” kavramı yoktur.
Zira özerklik, yerel yönetimleri, ulusal demokrasiye rakip yerel iktidar odakları haline getirir.
CHP’nin  yerel yönetimleri geliştirme  anlayışı, yerel yönetimleri yerel demokrasi odakları haline getirmektir.
Bir başka CHPli çıkıp “eşit yurttaşlık” kavramını dile getirip, Kürtler uygulanan asimilasyon politikasından vaz geçilmesini söyleyebilmiştir.
Bunu söyleyen  milletvekili üç dönem ve hem de DYP yönetim kurulu üyeliğinden istifa edip CHP’den   milletvekili yapılırken mi asimile edilmiştir?
Onun Kürtçeyi öğrenmesine çocuğuna öğretmesine engel mi vardı.  Konya Cihanbeyli’nin Yenice oba beldesinde asimilasyon mu uygulanmıştır.
Bu ülkede Kürt kökenli prof, milletvekili, iş adamı, üst düzey bürokrat olanlar asimile mi olmuşlardır?
Ya da Akdeniz’in, Ege’nin cennet kıyılarında yatırım yapan, yazlık sahibi olanlara “Kürtlüğünü inkar et” ondan sonra mı gel denmiştir.
Bu ülkede bir asimilasyonun değil , bir entegrasyonun söz konusu olduğu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu kökenli yurttaşlarımızın, kendi hür iradeleriyle,  göreceli olarak daha gelişmiş olan batı bölgelerine göçmelerinden anlaşılmaktadır.
Siyasette saygınlık, dürüst olmaktan geçer, bunun ilk şartı da içtiği anda sağdık kalmaktır.
Sosyolojik bir kavram olan Büyük Türk Milleti önünde and içeceksin, sonrada Türk, Türk Milleti bir ırkın adıdır, anayasadan çıkartılsın diyeceksin.
Sevsinler senin dürüstlüğünü.