Başbakan gene yaptığı konuşmalarda
önüne gelene saldırmağa, tehdit etmeğe başladı.
BDP Milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının AKP grubunda görüşüleceğini söyledi, “Muhteşem Süleyman” isimli TV dizisine
yapımcısına, bu kanalın sahibine giydirdi de giydirdi.
Başbakan geçmişte de böyle bildiği
bilmediği konularda, arkasını önünü düşünmeden konuşur ve komik durumlara düşerdi.
Ama bu konuşma artık hezeyan
halinde olduğunu gösteriyor.
Her inişteki siyasetçi aynı
hataları, aynı çılgınlıkları yapar.
Başbakan ne diyor, BDP lilerin
dokunulmazlıkları konusunu grubumuzda konuşacağız” diyor.
Peki Anayasa’nın 83. Maddesinin
son cümlesi ne diyor, “Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siyasi parti
gruplanınca, yasama dokunulmazlığı ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar
alınamaz” diyor.
Yani Başbakan Anayasayı açıkça
ihlal edeceğini söylüyor.
Elbette Başbakan hukukçu değildir,
hukuku bilmeye bilir, ayrıca bilmiyor da zaten, ama milletvekili, hukukçu olmasa bile hukuka uygun konuşmak ve
davranmak zorundadır.
Eğer bu ülkede hiçbir
dokunulmazlık dosyası, karma komisyondan Genel Kurula inmiyorsa, hangi nedenle
olursa olsun, bir ayrımcılık yapılarak, BDP lilerin dosyalarını,
dokunulmazlıklarının kaldırılması görüşüyle Genel Kurula indirmek büyük bir
yanlıştır.
Geçmiş yıllarda HADEP’li Milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılması sonrası yaşanan olumsuzlukların, ülke
demokrasisine verdiği zararlar ve bölücü unsurların bunu nasıl istismar
ettikleri hafızalardadır.
Eğer bir şey yapılacak ise, önce Anayasa’daki
“Dokunulmazlığı” kürsü dokunulmazlığı ile sınırlandırılmak gerekir. Ondan sonra,
şimdi Mecliste bekleyen dosyalar eski maddeye tabii olacağı için, tümünü TBMM
Genel Kurulu’na indirip bekleyen bütün
dosyalardaki dokunulmazlıklar kaldırılmalı, kalpazanlık, cinsel taciz, gasp,
ihaleye fesat karıştırmak, ne varsa yargılanmalarının önünü açılmalıdır, işte o
zaman bunun demokratik bir anlamı olur.
Yoksa o dosyalar orada dururken
sadece BDP lilerin dosyalarında dokunulmazlıkları kaldırmak, terör örgütünün
eline çok büyük bir fırsat verir
Bu yola gidilirse, ülkenin gerçek
aydınlarının, ulusalcılarının buna şiddetle karşı çıkmaları gerekir. Bu bir
aydın, bir vatansever sorumluluğudur.
Zira bu davranış tam bir totaliter
iktidar mantığıdır. Buna tepki verilmezse sonra sıra diğer muhalefet
partilerinin milletvekillerinin dosyalarına gelecektir.
Ya da, bütün bunlar bir aldatmaca,
Başbakan gene şov yapmakta, her zaman olduğu gibi PKK ve uzantılarına asarım,
keserim dedikten sonra, yine bunlara büyük tavizler verecektir.
BDP Milletvekillerinin şımarıklığa,
küstahlığa varan davranışlarını, Habur
Kepazeliğine, Oslo görüşmelerine bağlayan halkımızda oluşan
tepkiyi yumuşatmak için bu şahısların dokunulmazlığını kaldıracak ve
fakat Anayasayı açıkça da ihlal ettiği için de dokunulmazlık konusundaki TBMM
kararı bu Anayasa Mahkemesinden bile dönebilecektir.
Sonra da topluma dönüp “ben yaptım
ama yargı geçit vermedi” diyecektir.
İnanırlılığını yitirdiği için
sinir sistemi laçka olan Başbakan, “Muhteşem Süleyman” dizisine de saldırdı.
Burada asıl vahim olan basın
özgürlüğüne ve sanata olan bakışıdır.
Başbakan alıştı, işten atın dediği
gazetecinin işine son verildi.Spor kulüplerine bile müdahale etti.
Kendisini bu ülkedeki her konuyu
düzenlemekte yetkin gördü ve maalesef buna da, Fenerbahçe Camiası dışında en
küçük bir tepki gelmedi.
Yani köpeksiz köy buldu değneksiz
dolaşmaya başladı.
Artık birilerinin demokratik tepki
koymasının zamanı gelmiş ve geçmektedir.
Batının aydınları, aydın olmanın,
burjuvaları da, burjuva namusunun gereğini yaparak haksızlıklara,
hukuksuzluklara, baskılara direnirler; tepki koyarlar.
Sayın Ferit Şahenk’de kendisinde
var olduğuna inandığım burjuva namusu gereği, bu çirkin, haksız, hukuksuz
baskıya direnmelidir ki, gerçek demokrasi bu ülkeye yerleşsin.
Gerçek demokrasi araştırma
komisyonları kurmakla yerleşmez, gerçek demokrasi, ülkenin aydının,
burjuvasının, emekçisinin haksızlık karşısında tek vücut olmasıyla kurulur.
Yoksa Türk işi demokrasi sürer gider.