25 Kasım 2012 Pazar

ÜLKE BÜYÜK BİR GERGİNLİĞE SÜRÜKLENİYOR



Ülkede çok büyük gerginliklere gebe bir durum var.
Adına ister Kürt sorunu, ister terör sorunu deyin, bunun konuşulduğu Tv programları veya köşe yazılarında, ülkenin bölünmesi için bazı insanların büyük bir çaba gösterdiğini görürsünüz. Bu programlarda ve köşe yazılarında  sadece Kürtler var.
Sadece onların haklarından! bahis ediliyor.
Sosyolojik olarak kendini Türk olarak  kabul edenlerin olaylar karşısında ne diyeceği hiç düşünülmüyor, sorgulanmıyor.
İşi o kadar ileri götürenler var ki, “Halk isterse bağımsızlık bile tartışılır” , “şiddet meşru hale gelmiştir” demek cesaretini bile gösterebiliyorlar.
Zannedersiniz ki, bu ülkede yaşayan halk sadece Kürtler.Ya diğer büyük çoğunluk başka şey söylemeye başlarsa, hırçınlaşırsa oluşacak gerginlik nasıl aşılacak..
Bir taraftan “Barışın dilini hakim kılalım” yalanını söyleyeceksin, bir taraftan da  “Halk isterse bağımsızlık bile tartışılır” ,”şiddet meşru hale gelmiştir” diyeceksin.
Toplumsal barışı zorlayan bu tür söylemler ileride çok daha fazla üzüleceğimiz olayları tetikler.
Bir taraf  ülkeyi bölünmeye götürecek oyunların içinde yer alırken, bir diğer tarafta, bu Devleti kuranları itibarsızlaştırmak çabası içine girmektedir.
Genç Cumhuriyete karşı İngilizlerin ajanı olarak isyan çıkarttığı için idam edilen bir kişinin itibarının iadesi için yasa teklifi verilebilmektedir.
Bu yasa teklifini verenin, buna göz yumanların  temel hedefi o katilinin itibarını iade ettirirken, Atatürk ve onun en yakın çalışma arkadaşlarını “itibarsızlaştırmaktır.
Terörle mücadele değil, müzakereyi temel edinmiş bir iktidar ve buna destek veren bir muhalefet.
Ülkenin Başbakanı “silah bırakan teröristlerin başka ülkelere gidebileceğini” söylemekte, ana muhalefet partisi Genel Başkanı da  buna destek vermektedir.
Zannedersiniz ki, terör örgütü mensupları sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları.
Bunların içinde Suriyeli, Iraklı, İranlı Kürtler olduğu gibi az sayıda da olsa Rus ve Kafkas kökenlilerde var.
Yani sen , kimi, nasıl affedeceksin?
Bir anlamda eli kanlı katillere kaç kurtul mu diyorsun?
Bu nasıl bir devlet mantığıdır.
Dış politikada da derin bir hüsran yaşanıyor.
Düne kadar komşularla sıfır sorun diyenler, aramızda sorun olmayan  tek komşu ülke bırakmadılar.
Kendi savunma sistemini bile ABDli Generalin eline bırakan bir Türkiye.
Çevresi ateş çemberi haline gelmiş Türkiye’nin elbette Patroit veya benzer füzelere ihtiyacı vardır. Ama bunun hem toprağının hem de komutasının  kendisinde  olması şartıyla.
Zamanın da orta Avrupa ülkeleri istemediği için bizde İsrail’i savunmak için kurulan Kürecik radar üssü,  bu ülkeyi  bir İsrail İran çatışmasında zaten hedef haline getirmişti.
Bu nedenle bu füzelerin işlevi Türkiye’den ziyade İsrail’i savunmak olduğundan, o zaman da komutasının zaten Türkiye’ye vermeyeceklerdir.
Dış politikada, güçlü bir muhalefet zaman zaman iktidarlarım dışarıya karşı pazarlık gücünü arttırır.
Ama maalesef bugün Mecliste özellikle CHP de ulusalcıların tasfiyesinden sonra böyle bir muhalefette söz konusu değildir
Nitekim 1 mart 2003 de TBMM de CHP’nin öncülüğünde bazı vatanperver AKP lilerin de desteğiyle zkerenin geçmesi engellenerek, Türk Ordusunun milyonlarca Müslüman’ın kanına girmesinin önüne geçilmişti.
Ama ondan sonraki süreçte ABD’nin oyuncağı haline gelen Türkiye, Irak’tan sonra da Suriye’nin bölünmesine destek vermiştir.
PKK nın sözcüleri tarafından , Suriye’de de Irak’taki gibi bir bağımsız Kürt bölgesinin  kurulacağını,  bunun kaçınılmaz olduğunu söylemektedirler.
Elbette bundan sonra sıra Türkiye’ye gelecektir. Bütün şehir yasası ile bunun ilk adımı atılmış, ana dilde savunma hakkı gibi, Kürtçe’nin resmi dil olarak kamusal alana girmesi de sağlanmak üzeredir.
Başkanlık sistemi söylemleri sırf eyalet sistemini  kurup bağımsız Kürdistan’ın kurulmasının önünü açmaktır.
Dış politika iç politikanın aynasıdır. Dış politikadaki Türkiye’nin takındığı tavırlara bakın, ülkenin nereye gittiğini görün.