TBMM de Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in
ön ayak olmasıyla kurulan, İçtüzük’de karşılığı bulunmayan “Anayasa Hazırlık
Komisyonu” nun CHP’li üyelerinin Anayasa’nın 81. Maddesinde yer alan
Milletvekili Andından “Büyük Türk Milleti önünde” ibaresinin kaldırılmasını
teklif ettikleri basında yer aldı.
Böyle bir öneri AKP ve BDP’den
gelse hiç kimseyi şaşırtmazdı.
Ama bu öneri CHP milletvekillerinden
gelince toplumun Cumhuriyetle, Türk Milleti ile sorunu olmayan kesimlerinde, CHP
tabanında, basına yansıdığı kadarıyla da bir grup milletvekili tarafından
tepkiyle karşılandı.
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan
bu yana, yurttaşlık kavramı, birey ile devlet arasında, dil, ırk,renk, mezhep,
etnik köken unsurlarından tamamen bağımsız, sadece hukuksal bağı ifade eder.
Bu Türklük, kültür birliğinden
kaynaklı bir Türklüktür. Türkçe bilmek, Türkçe
okuyup yazmak yani aynı kültürü paylaşmaktır. Ama aynen Fransız anayasasında da
olduğu gibi, ırkçılıkla hiç bir alakası
yoktur.
Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı,
akılcı çağdaş, medeni, ileriye dönük, demokratik, toplayıcı, birleştirici,
insani ve barışçıdır.Irkçılığa, şövenizme ve saldırganlığa karşıdır.
Bu nedenledir ki “Yurtta Sulh
Cihanda Sulh” prensibini bir devlet
felsefesi haline getirmiştir
Bizim Türklük anlayışımız Yunanlıların
Helenleştirme, Bulgarların Bulgarlaştırma, Sırpların Sırplaştırma anlayışına
benzemediği için, ırkçı manada değil vatandaşlık anlamında “Türk”ü kast eder.
Bunun en güzel örneği bugün hala
Türkiye’de Türkçe konuşamayan Kürtlerin bulunmasıdır.
“Türk Milleti” sözünden bir ırkın
kast edilmediği, yüzlerce yıl evvelden beri bu coğrafya da yaşayan insanlara,
her hangi bir ırkı kast etmeden Türk denilebilmesinden de bellidir Hatta çok uluslu bir imparatorluk olan Osmanlı
İmparatorluğu’na bile “Türk İmparatorluğu” diyorlardı.
Fransız vatandaşına Fransız , Alman vatandaşına Alman, 72 milletten oluşmuş Amerikan
vatandaşına Amerikalı, bir çok etnik
kökenden oluşan İspanya vatandaşlarına İspanyol denebiliyor, ama bu coğrafyada yaşayan ulusa, yüzlerce yıldır
söylendiği gibi, Türk ulusu denirse bu ırkçılık, ayrımcılık oluyor.
1876 Anayasasından başlayarak,
1921, 1924, 1961 ve 82 anayasasına göre milletvekilleri, sadece seçildikleri
bölgeyi ya da kendisini seçenleri değil bütün milleti temsil ederler.
O bakımdan milletvekilinin temsil
ettiği millet önünde and içmesinin ne gibi mahsuru olabilir.
Nitekim, Romen, Macar, Alman,
Ukraynalı, Rus, Bulgar, Türk’ten oluşan Romanya’da milletvekilleri, Romen
Anayasası’nın 82. Maddesinin 2. Fıkrasında
“Bütün güç ve yeteneğimi kararlılıkla Romanya ve Roman halkının maddi
manevi varlığına harcayacağıma….” diyebiliyor.
Yine Almanya’da Cumhurbaşkanı
göreve başlarken ettiği yeminde “Gücümü Alman Ulusunun mutluluğuna
adayacağım….” Şeklinde yemin etmekte.
İspanyol Anayasasının daha
girişinde İspanyol Milletinden söz edilebilmekte bunların hiç birisi ayrımcılık
olmuyor ama Türkiye’de milletvekili,
tümü ulusu temsil ettiği için “Büyük Türk Milleti önünde” diye yemin ederse bu
ırkçılık, ayrımcılık oluyor.
“Büyük Türk Milleti” söylemi etnik
milliyetçi bölücüleri rahatsız ediyor diye, onlar rahatsız olmasın, onlara
sempatik görünelim diye, bunu yemin metninden çıkartmayı teklif edecek kadar
eğilip bükülmemek gerekir.
Siz böyle eğilip bükülüp tavizler
verdikçe, biriside çıkar “Okullara APO’nun posterini asıp, büstünü dikeceğiz”
deme cesaretini de kendisinde bulur.
Siyasetçi omurgalı olduğu sürece
saygı görür, birilerine hoş görünmek,
kendini büyük, küçük menfaatler uğruna satmış, hasbelkader okumuş,
entelektüellikleri kendinden menkul, üç beş zavallıya hoş görünmek; bölücülere
yaranmak için davranış sergileyen siyasetçi, o hoş görünmek çabasında
bulundukları tarafından bile saygıya değer görülmezler.
Bu öneride bulunanların iki nedeni
olabilir, ya hakikaten, korkak ve kişiliksizsinizdir, birilerine sempatik
görünmeye çalışıyorsunuzdur, ya da hakikaten bugüne kadar içinizde sakladığınız,
bu ulusa duyduğunuz düşmanlığı dışa vuruyorsunuzdur.
“Büyük Türk Ulusu” söylemi sizi bu
iki gerekçeden hangisiyle rahatsız ediyor.