31 Ekim 2012 Çarşamba

HALKTAN KORKAN İKTİDAR


       
Tayyip Erdoğan “eski Başbakan” olmaktan korkmaya başladı. Lafın nereye gideceğini düşünmeden, aklına gelenleri hezeyan içinde söylüyor.
Örnek o kadar çok ki, ama biz sade ikisini vereceğiz.
Başbakan bir yıl önce Milli Bayramlarımızın, böyle hipodromlarda, stadyumlarda askeri törenlerle kutlanmasını tek parti anlayışı, faşistlik olarak nitelemiş ve “bırakın halk bunu kendi istediği gibi kutlasın” gibi sözde “çok demokrat” söylemlerde bulunmuştu.
Bu yıl da tam da Başbakanın bir yıl evvel söylediklerine uygun bir şekilde, sivil toplum kuruluşları, halk büyük bir coşkuyla 29 Ekim’i  kutlama hazırlığına girişti.
Tayyip Erdoğan ve tayfası sivil toplum kuruluşlarının, halkın Cumhuriyet Bayramını bu kadar büyük bir coşkuyla kutlayabileceklerini düşünememişlerdi.
Ancak her geçen gün ülkenin dört bir yanından insanların Ankara’ya akıp, Cumhuriyetin ilan edildiği Birinci Meclis önünde buluşup, oradan Atanın huzuruna çıkmayı planlamaya başlamasından sonra,  bu insan topluluğunun milyonu aşacağı belli oldu.
Bu barışçıl kutlamadan rahatsız olan, halkın kendi demokratik gücünün farkına varmasından korkan AKP iktidarı yasak getirdi. Aynen bir yıl evvel suçladığı otoriter ülkelerde olduğu gibi.
Halbuki, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasında basın açıklaması yapmayı, Anıtkabire gitmeyi, bayram kutlaması yapmayı izne bağlayan bir hüküm de söz konusu değildir
Başbakan iyice dengesini kaybetti ve bir yıl evvel söylediklerini unuttu, “Kutlamaysa gelin Hipodromda kutlayın” dedi.
Hani öyle kutlamalar faşizandı, tek parti özentisiydi, Başbakanın hangi söylediğine inanacak bu halk.    
Yapılan barışçıl bir Cumhuriyet Bayramı kutlamasıydı, Anayasamızda, İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde ve Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar sözleşmesinde koruma altına alınmış bir toplanma hakkının kullanılmasıydı.
Ama siyasi iktidar, halktan korktuğu için bu barışçıl toplantıyı, “kışkırtıcıların olay çıkartacağına dair” istihbarat aldık, o nedenle yasakladık demek aczi yetini gösterdi.
Demokratik bir ülkede devletin görevi, vatandaşının temel bir hakkını kullanmasının önündeki bütün engelleri kaldırmaktır.
Eğer kışkırtıcılar varsa onları engellemektir devletin görevi, yoksa  vatandaşın barışçıl bir toplantısını yasaklamak değil.
İktidarın durumu, “okullar olmasaydı, maarifi ne güzel yönetirdim” diyen Maarif  nazırını anımsatıyor.
Ülkenin Başbakanı Ulus’a gelen Sivil Toplum kuruluşlarını, “yasadışı örgüt” olarak niteledi.
Bu sivil Toplum kuruluşlarından bir tanesi Kamu Yararına Dernek olan Atatürkçü Düşünce Derneğidir, bir diğeri Türkiye Gençlik Birliğidir ve diğerleri de yasalara göre kurulmuş sendika ve derneklerdir.
Bunlardan hangisi yasa dışı örgüttür, Başbakan bunu açıklamak zorundadır. Kişi ve kurumları lekelemeğe suçlamaya hakkı yoktur.
Kendi bakanı bile “kışkırtıcı bir olayın olmadığını” söylemek zorunda kaldı.
AKP iktidarı, ulusal ve uluslararası hukuka aykırı bir şeyler yapacağı zaman gizemli sözcük “istihbarat”ın arkasına sığınıyor; ya da  birileri bunlarla argo tabiriyle “kafa buluyor”. Bunların bütün istihbaratları fos çıkıyor ve alay konusu oluyorlar.
Tayyip Erdoğan “Ulusta Türk Bayrakları ile yürümek önemli değil, Hakkari de yürüsene” diye bilecek kadar dengesini yitirmiştir.
Eğer bu ülkede Türk Bayrağı ile yürünemeyecek bir yer varsa, bunun hesabını vermesi gereken kişi Başbakandır.
On yıldır iktidardasın artık kimseyi suçlayacak durumda değilsin.
Ama artık halk uyandı, kömürle, makarnayla kandırabileceklerinin dışında, kendi günlük çıkarlarından önce ülkesinin menfaatlerini düşünen milyonlar uyandı.
Başbakanı asıl korkutan, dengesini bozan,  artık kurtarıcı beklemekten vaz geçip, demokratik haklarını kullanarak kendini kurtarmaya karar veren, Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkan büyük halk  kitlelerdir.
Başbakan ve şürekâsı halkın demokratik tepkisinden korkuyorlar.
Eski Başbakanlar onurlarıyla yaşarlar, tabii  hesap vermekten korkmuyorlarsa. Ama verilemeyecek hesabı olan Başbakan olmak hakikaten çok zor ve ürkütücüdür.
İktidar ve özellikle de Tayyip Erdoğan eski olmaktan korkmaya başladı.