3 Ekim 2012 Çarşamba

ADIM ADIM BÜYÜK KÜRDİSTAN



Bu sütunlarda defalarca Türkiye’nin Güneydoğu hududunda ilk önce Irak ve Suriye’den ve devam edecek süreçte de Türkiye ve İran’dan koparılacak toprak parçaları ile büyük Kürdistan’ın kurulmak istendiğini, bunun sadece İsrail ve ABD’nin işine yarayacağını yazmıştık.
Son gelişmeler bu yazdıklarımızı doğrular mahiyette.
Kuzey Irak’ta bir Kürt Özerk bölgesi zaten kuruldu, tam bir bağımsız devlet gibi davranıyor, Irak Merkezi Yönetimi’nin itirazlarına rağmen başta Türkiye olmak üzere bir kısım ülkelerle  petrol anlaşmaları imzalıyor.
Türkiye’nin bu yanlış tutumu Irak Merkezi Yönetimi’nin de Türkiye karşıtı tutum takınmasına neden oluyor.
Bu arada Ankara kulislerinde dolaşan söylentilere göre, Neçirvan Barzani’nin Mayıs ayı ortalarında yaptığı Türkiye ziyareti sırasında, Türkiye ile Kuzey Irak Kürt Yönetimi arasında bir “Protokol” imzalandığı, bu protokole göre, ileri bir tarihte Kuzey Irak Kürt Yönetimi bağımsızlığını ilan ederse, Türkiye,  Musul ve Kerkük  petrollerinden verilecek bir pay karşılığında, kırmızı çizgisi olmasına rağmen, buna sessiz kalmayı taahhüt edecekmiş.
Hatta Barzani Türkiye ile bir federasyon oluşturmayı talep ediyormuş.
Önce iktidarın böyle bir protokol yapılıp yapılmadığını Türk Milletine açıklaması gerekir.
Böyle bir oluşum ilk etapta insanın kulağına hoş gelebilir, Musul ve  Kerkük Petrollerinden alınacak pay Türkiye’nin petrole ödediği faturayı hafifletebilir, ayrıca federasyon ülke sınırlarını genişlemesi anlamına gelir.
Artık sağır sultanın bildiği bir gerçeği, yani güneyimizde yani Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt Devletinin kurulmasının, Türkiye’nin toprak bütünlüğü açısından büyük bir tehdit oluşturacağı gibi, bir federasyon oluşumu da Lozan’ın delinmesi olacağını bilmemiz gerekiyor
Federatif birliği bir defa kabul edip birleşmeyi bir kere kabul ederseniz o federatif yapı içindekilerin  zamanı geldiğinde nereleri alıp ayrılacakları bilinemeyeceği  gibi, katılmaya evet dedikten sonra self determinasyon yoluyla da ayrılmaya hayır diyemezsiniz.
Türk basının da pek yazılmamasına rağmen batı basının da yer, zaman  ve tanık göstermek kaydıyla  yer alan,  Türkiye’nin isyancılara, silah gönderildiği iddiaları çok endişe vericidir.
 “Büyük Kürdistan”  hayalini kuranların ekmeğine yağ sürercesine Suriye’yi parçalanmaya götüren isyan sırasında, Türkiye’nin  insan kaçıran, sorgusuz sualsiz insanları öldüren, insan haklarını ihlal eden muhalif güçleri  bu şekilde desteklemesi, Suriye’nin bölünmesine yardımcı olmaktır.
Ama Türkiye bu yanlışı yaparken, bir noktayı gözden kaçırmaktadır. 28 Eylül tarihli New York Times’da yayınlanan bir habere göre, bağrımıza bastığımız, “Türkiye Seninle Gurur Duyuyor” diye tempo tutturduğumuz Barzani, Esad sonrası ortaya çıkacak kargaşadan istifade ederek, şimdilerde Esad’ın  PYD’ye terk ettiği bölgeyi diğer unsurlar aleyhine genişletebilmesi için,  Suriyeli Kürtlere Silahlı eğitim verdiği yazılmaktadır.
Şimdiden zaten o bölgede bulunan hükümet binalarına PYD bayraklarını asıldığı, Kürt okullarını açıldığı yazılıyor.
Türkiye, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Bayan Navi Pillay ve İnsan Hakları Gözleme Örgütü tarafından insan haklarını ihlal ettiği açıklanan bu unsurlara destek vermiştir. Hem de ne adına, insan haklarını ihlal ettiği ilan edilen Esad’ı devirmek adına.
Eğer Türkiye hakikaten Barzani ile Musul, Kerkük Petrollerinden pay almak pahasına  Kuzey Irak’ın bağımsızlığına sessiz kalırsa, Kuzey Suriye’de oluşacak özerk Kürt bölgesi Kürtlerin denizle buluşmasını ve Türkiye’nin Kürtler üzerindeki jeopolitik üstünlüğünü ortadan kaldırır.
Kuzey Irak Kürt Yönetimi,  Musul ve Kerkük Petrollerini, Kuzey Suriye üzerinden denize ulaştırır dünya pazarlarına ihtiyacı olmadan pazarlar.