YANLIŞ YAPIYORSUNUZ SAYIN DAVUTOĞLU
Ülkenin gerçek aydınları, Türkiye’yi
yaklaşan bir savaş ateşinden uzak tutmaya çalışırken, siz ABD ve AB’nin
taşeronluğuna soyunmuş bilerek veya bilmeyerek Ortadoğu ülkelerinin iç savaşlar
yoluyla ortadan kaldırılmalarına yardımcı oluyorsunuz.
Önümüzde çok yakın zamanda yaşanmış
Irak’ın fiilen bölünmesi olayı varken, aynı yanlışa Suriye’de de düşülüyor.
Bu açıkça Davutoğlu ve ekibinin hem
bölgeyle ve hem de özelinde Suriye’yle ilgili doğru bilgi sahibi olmadıklarını
ortaya koyuyor.
Türkiye’nin bölgede siyasi ve ekonomik
olarak etkin bir rol oynaması elbette doğru bir davranış, ancak etkin rol
oynamak demek kendisine verilen talimatları harfiyen yerine getirmek demek
değildir.
Onurlu dış politika, zaman zaman büyük
baskı altında kalınması durumunda dahi, tezlerini doğru ve kararlı bir şekilde
savunabilmektir.
Tezlerinizi doğru ve kararlı bir şekilde
savunamadığınız sürece, etkilemeye çalıştığınız bölge ülkeleri arasında
saygınlığınız olmaz.
Örnek vermek gerekirse, önce Libya’da
NATO’nun ne işi var dedikten sonra, birilerinin ikazı üzerine daha TBMM den
karar çıkmasını beklemeden gemileri Libya açıklarına gönderirseniz, bölge
ülkelerinin devlet adamları sizi ciddiye almazlar.
Halkın, pop yıldızı edasıyla Tayyip Erdoğan
fotoğraflarını sokakta gezdirmesi, sizin elde etmek istediğiniz bölgesel
ağırlığı size vermez.
Bakın bölgede Türkiye’nin sayenizde yok
olmaya başlayan saygınlığı, 1 Mart Tezkeresi’nin TBMM de partili vatanperver
arkadaşlarınızın da katkısıyla CHP’nin öncülüğünde red edilmesiyle
kazanılmıştır.
Türkiye böylece, Müslüman kanının
akıtılmasına taraf ve yardımcı olmamıştır.
Türkiye kuzey Irak’ta yaptığı yanlışı
Suriye’de de yapıyor.
Türkiye, olaylar daha henüz tırmanmaya
başlamadan önce, kesin olarak tarafsızlığını açıklamak cesaretini gösterebilmiş
olsaydı, olaylar bu noktaya gelmeyebilir ve hatta Türkiye barışçıl bir rol bile
üstlenebilirdi.
Düne kadar aile ziyaretleri yapılan
Beşir Essed bir anda, birilerinin isteği
üzerine, halkına zulmeden, kıyıcı bir insan olarak anılmaya başlandı.
Sizler, birileri alt yüklenici olarak
ihaleyi size vermeden önce, Suriye de olanları bilmiyor muydunuz, ya da bugün
söylenenlerin hepsinin gerçek dışı olduğunu bilmenize rağmen niye bugün aksi
bir tutum sergiliyorsunuz?
Sakın kalkıp da “insan hakları ihlallerinden” bahis etmeyin.
Siz 4 Mart 2009 tarihinde Savaş Suçları
Mahkemesi’nce Darfurdaki çatışmalarda 300 bin insanın ölümünden ve 2 Milyon 700
bin kişinin yerinden yurdundan olmasına sebep olmakla suçlanan eli kanlı katil
El Beşiri burada ağırlamadınız mı?
Sayın Davutoğlu sizin bu bölgeyi
hakikaten hiç bilmediğiniz aşağıda açıklayacağım bir iki nedenden de
anlaşılıyor.
Öncelikle İsrail’li Osmanlı tarihçisi
Ehud Toledano’nun dediği gibi, Arap Dünyası’nın lideri tartışmasız Mısır’dır.
Bütün Arap Dünyası sizinle çok yakın ticari ilişkiye girer ama son siyasi
tahlilde yüzünü Mısır’a döner.
Siz Suriye Kürtleri üstünde en etkin
kişinin Abdullah Öcalan olduğunu dahi tahlil edemediniz. Farkında değimlisiniz
Abdullah Öcalan 2000 de Ecevit Hükümeti’nin baskısıyla o ülkeyi terk edinceye
kadar, yıllarca Suriyeli Kürtlerle beraber yaşadı, onlardan militanlar
devşirdi.
Bu Suriye’yi bölünmeye götürecek dış
güçlerin oyunlarına alet olurken, Kuzey Suriye nedeniyle Abdullah Öcalan’ı
önemli bir aktör haline geleceğini düşünemediniz mi?
Suriye’deki Kürtler üstündeki ikinci
ağırlıklı isim, Barzani değil Talabani’dir.
Bugün ABD ve AB’nin istediği yapı, kendi
dogmaları içine hapsedilmiş, İslam’ın bütün kutsal ve ahlaki söylemlerinden
vazgeçmiş, İslam’ı salt ibadet düzeyine indirgemiş, dışa bağımlı kukla bir
“Ilımlı İslam Demokrasi’nin hayata geçirilmesidir.
Bu nedenle Batı size Arap Dünyasında
etkin olmak istiyorsanız “Atatürk’ten vazgeçin” diyor.