CHP 34. Olağan Kurultay’ı bugüne kadar hiç
alışık olunmadığı şekilde ve her hangi bir yasal zorunluluk da yok iken hafta
arasında toplanıyor.
Aslında bu Kurultay son iki yıl içinde
yapılacak olan dördüncü kurultay.Bütün bu Kurultaylara Kemal Kılıçdaroğlu
rakipsiz olarak katıldı.
Rakipsiz olarak katılmasının yanında
özellikle merkez medya açısından baktığınız zaman Kılıçdaroğlu’na verilen bu
basın desteği, 1989 dan sonra Deniz Baykal’a ne de ondan önce ve sonra çeşitli
dönemlerde CHP de Genel Başkanlık yapmış kişilere gösterilmemiştir.
Bu Kurultay’da Kemal Kılıçdaroğlu’na
istediği her imkânın verilmesi gerekiyor ki artık başarısızlık halinde mazeret yaratamasın.
Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal
operasyonundan sonra Genel Başkan seçildiği Kurultay’da da rakipsizdi ve Parti
Meclisi’ne istediği herkesi seçtirmişti.Sadece ismini verdikleri kişilerden
talebini kabul etmeyenler listeye girmemişti.
Ondan sonra yapılan Olağanüstü
Kurultay’da da aslında listeyi kendisi yapmış olmasına rağmen, başarısızlıklar
karşısında faturayı o tarihte çok yakının da bulunan Gürsel Tekin’e kesmiş,
yandaşı gazeteciler vasıtasıyla da bu listeyi
Gürsel Tekin’in hazırladığı söylemi kamuoyuna yansıtılmıştır.
Şimdiden de 34. Olağan Kurultay’dan sonra
yaşanacak olası bir başarısızlığı başkalarının üstüne yıkabilmek içinde, kasıtlı
olarak bu Kurultay’da da hazırlanacak listede Erdoğan Toprak denen kişinin
ağırlığı olacağı söylemi yayılmaktadır.
Her devirde erg sahiplerine şakşakçılık
yapan zavallı bir köşe yazarının söylediği gibi, en azından bir grup açısından, bu rakipsiz bırakmak bir “acizlik” değil en rahat şekilde çalışmasının önünü açmak ve eğer başarılı olursa da destek olmak içindir.
Kimse bu sessizliği bir acizlik olarak
nitelememelidir.
En içten temennimiz Kemal Kılıçdaroğlu’nun
partiyi başarıya taşımasıdır. Bundan da büyük
mutluluk duyacağımızdan kimsenin şüphesi olmamalıdır. Ancak düne kadar yapılan
hatalar yapılmaya da devam edilirse ne kadar sert eleştirilere muhatap olacağını da yaşayarak görürüz.
Kemal Kılıçdaroğlu Cumhuriyet Gazetesi
Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer’e verdiği demeçte “….Parti içinde görüşler
eleştiriler elbette olabilir. Ancak bunu
hakarete vardırmak ya da parti içinde aykırı
söylem geliştirmek gibi davranışlara asla izin vermeyeceğim. Kimsenin
gözünün yaşına bakmayacağım” gibi, kimi hedef aldığı da anlaşılamayan açıklamalarda
bulunmuştur.
“Parti
içinde aykırı söylem geliştirmek gibi
davranışlara asla izin vermeyeceğim.”
derken ki “aykırı söylemden”
kastı, “Atatürk’e katil” deme terbiyesizliğini gösteren, zorla partiye davet
ettiği Hüseyin Aygün gibilerin söylemleri mi? Yoksa, bu açıklamaya tepki verenlerin
söylemleri mi?
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendi söylemine
göre, partinin temel değerleri korunacağına göre “Atatürk ilkelerinin bekçisi değiliz”
diyen kişi aykırı söylem de bulunmuş mu sayılacak?
“Kemalizmi hem partiden hem de
zihinlerden kazıyacağız” diyenler mi? Yoksa bu söyleme karşı çıkanlar mı, aykırı
söylemde bulunmuş olacaklar.
Örneğin bu ülkede yaşayan mütedeyyin
diye nitelendirebileceğimiz Müslümanları görüşleriyle çok rahatsız eden ve
ülkenin üniter yapısıyla, Cumhuriyet karşıtı görüşleriyle bilinen İhsan Eliaçık
ile Kemal Kılıçdaroğlu ilişkisine karşı
çıkanlar mı aykırı söylem geliştirenler olarak nitelenecekler?
Cumhuriyetin temel değerlerini savunanlarla
bu görüşün sahipleri nasıl uyumlu bir şekilde bir arada tutulacaklar ve bunlar
nasıl parti içindeki kanatlar olarak nitelenecekler.
Bunların anlaşılması hakikaten çok
zorda, asıl sorun “kimsenin gözünün
yaşına bakmayacağım” gibi faşizan
bir söylemin nasıl izah edilebileceği.
Bu söylem Tayyip Erdoğan’ın söylediği “Kim o Bakan söyleyin bana tutup kulağından
atayım” sözü kadar çirkin ve anti demokratik değil mi?
Kemal Kılıçdaroğlu’na bir şeyi
hatırlatmakta fayda var. Bu tehdit, bugüne kadar partinin temel değerlerine yapılan saldırılara karşı
çıkanlara yönelik ise, bir şeyi bilmesinde fayda var; Cumhuriyet Halk Partisinde biat kültürü
olmadığı gibi, hiçbir zaman da kapı kulları olmadı.