5 Temmuz 2012 Perşembe

ŞİMDİ DAHA ÇOK


3 Temmuz 2011 günü başlayan süreç, Özel yetkili Mahkeme’nin 2 Temmuz 2012 de verdiği Kararla da  bir aşamaya geldi. Mahkeme kararı Yargıtay incelemesinden geçmediği için süreç henüz tamamlanmadı ama, hiç olmazsa tutuklu sanık kalmadı.

Yargılama tarihimizde ender görünen olaylar yaşandı. Mahkeme Başkanı, basına yansıdığı kadarıyla sanıklara “Hakkınızı helal edin” gibi alışık olunmadık sözler söyledi.

Bunlar çok önemli değil, beni gerek Aziz Yıldırımın ve gerekse Fenerbahçe camiasının bu süreçteki tutumu, ülkem adına umutlandırdı.

Olayların yaşanmaya başladığı ilk günden mahkeme kararını açıklandığı güne kadar, gerek Aziz Yıldırım’ın  ve gerekse Fenerbahçe camiasının onurlu duruşu her türlü takdirin ötesindedir.

Camia, olayın ilk gününden beri bunun Fenerbahçe “Cumhuriyeti”ni ele geçirme operasyonu olduğunun bilincinde olarak davrandı.

Eğer Fenerbahçe camiası,  bu kulübü tarikatçılara teslim etselerdi, bu olaylar yaşanacak mıydı?

Hayır; yaşanmayacaktı.

Bütün bu süreçte Fenerbahçe  Camiası, kulübüne ve yöneticilerine herkese örnek olacak şekilde sahip çıktı.

Süreçte Türk basının tutumu da içler acısıydı. Kulaklarına her fısıldananını, bu haberi kendilerine verenin,  bu haberin yayınlanmasında  doğrudan veya dolaylı bir menfaati var mı? Diye düşünmeden YÜZ KÜSUR YILLIK BİR CAMİAYAYI  linç etmek için yayın yaptılar.

Son yılların moda değimiyle de tam bir “Yargısız infaz” yaptılar.

Bir an için “ama mahkûmiyet kararı çıktı” diyenler olabilir. Henüz daha gerekçeli karar yazılmadığı  için, karar hukukçular tarafından irdelenmeye başlanmadı. O aşamaya gelindiği zaman kararın çok su kaldıracağı görülecektir.  

  Gönül isterdi ki,Cumhuriyetin bir kalesini ele geçirme çabasına karşı bu dik duruşa, Galatasaray gibi Çanakkale zaferine Lise 11 ve 12. Sınıfı öğrencilerini gönüllü olarak gönderip sadece dördünün sağ döndüğü Galatasaray Camiası da destek verseydi.

Zira birinin büyüklüğünün sebebi diğerinin varlığı ile ortaya çıkan bu kulüpler, birinin sıkıntılı gününden diğerinin istifade etmeyi, kendi şanla ve şerefle dolu tarihlerine yakıştıramamaları gerekirdi.

Ama maalesef Galatasaray Kulübü’nün bir kısım yöneticileri bu duruşu gösteremediler. Ama bütün buna rağmen öyle mektepli Galatasaraylılar gördüm ki; bunlar kendi yöneticilerinin tutumlarından rahatsız olduklarını ifade etmişlerdir.

Çok iyi bir Galatasaraylı olduğu tartışmasız Prof. Dr. Köksal Bayraktar hocanın, Sayın Aziz Yıldırım’ın savunmasını üstlenmesi salt bir profesyonel meslek icrası olarak düşünülemez.

Onun bu davranışı,  yüz yılı aşmış  ezeli bir dost ve rakip olmanın yarattığı sıcaklığın ve dayanışmanın  güzel bir örneğidir.

Fenerbahçe camiası bu sıkıntılı günlerinde Cumhuriyete ve Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkmıştır.

Ama bundan sonra görev daha da ağırdır. Aziz Başkan ve diğer yöneticilerin tahliyesi ile bu görev bitmemiştir. Tam aksine şimdi hepsine düşen görev çok daha büyük bir coşku ve aşkla Cumhuriyete ve Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkmak zorundadırlar.

Fenerbahçe Camiası her bulduğu fırsat ve ortamda Cumhuriyete, Cumhuriyetin değerlerine sahip çıktığını göstermek zorundadır. Bunu yaparak bu ülkenin sahipsiz olmadığını, diledikleri her şeyi yapabileceklerini zannedenlere göstermek durumundadırlar.

Bunu yaparken de, eğer aralarına sızmış veya sızdırılmış Cumhuriyetin temel değerleriyle sorunları olanlar var ise, ki maalesef olduğuna inanıyorum, onları da biran evvel aralarından uzaklaştırmak zorundadırlar.

Nasıl bu Büyük Türk Milleti, Cumhuriyeti kan, göz yaşı ve alın teriyle kurmuşsa, aynı şekilde bu camianın üstüne bu kadar yoğun ve vicdanları sızlatacak şekilde baskı kurulurken, sportif olarak katılınılan branşlarda yarışan sporcuların gösterdikleri başarılarda, ancak büyük camiaların sporcularına yakışır.