Bugün geldiğimiz noktada Atatürkçülük, maalesef
kendisini Atatürkçü görenlerin Atatürkçülüğü (Kemalizmi) bir kısım ilkelere
indirgeyerek açıkladıkları tutucu bir siyaset anlayışı haline gelmiştir.
Adına ister Atatürkçülük deyin ister Kemalizm, bu
bilimsel olmak iddiası olmayan, savaş öncesinde kongrelerde, savaş
meydanlarında, diplomasi masalarında şekillenmiş siyasal bir doktrindir.
Atatürkçülük Türk toplumunun evrimlenmesine paralel,
anlam ve yorum değiştiren siyasal doktrindir.
Türk devrimi bir uluslaşma hareketi olup, hilafetten
laiklik, monarşiden Cumhuriyet yaratmıştır.
Bunu yaratırken tam bir devrimci gibi geniş cepheci
bir yol ve tutum izlemiştir.
Bugün her dakika daha totaliterleşme yolunda
ilerleyen, ABD’nin öğütleriyle önce kendisine bağlı bir basın, arkasından
kendisine bağlı bir yargı yaratan iktidar artık demokrasinin bir erdemi olan
uzlaşmayı sadece, onun isteklerinin kabulüne indirgeyen, azınlıkta olanların
evrensel değerlere de uygun taleplerini dayatma kabul eden bir kişilikle, yani
Baascı bir zihniyetle karşı karşıyayız.
Yani Türk devrimi tam bir karşı devrimci saldırıyla
karşı karşıyadır.
Bu karşı devrimci saldırı sadece iktidar partisi ve
onunla özdeş diğer siyasal partilerden değil, en büyük eserim dediği CHP nin yeni
kadrolarından da gelmektedir.
Bu karşı devrim yandaşları, Atatürkçülüğü jakobenlik,
Baascılık olarak nitelerlerken, asıl kendileri Baascılık yaparlar.
Atatürk’çülük devrim devam ederken bile, kendi içinden muhalefet yaratmayı
bilmiş bir siyasal hareket olduğu gibi, sadece karşı devrimci düşüncelerin
düşünce özgürlüğünü ortadan kaldırmıştır.
Bu uzun süreli monarşiyi yıkıp yerine Cumhuriyeti
getiren bütün devrimlerin ortak özelliğidir. Fransız devrimi de aynı yöntemi
uygulamıştır.
Türk toplumunun evrimlenmesine paralel olarak bu
ülkede, hukukun üstünlüğü, hukuk devleti, Anayasa yargısı, çift meclis, kişisel hak ve özgürlükler gibi kavramlar
daha birçok Avrupa Ülkesinde telaffuz dahi edilmezken Atatürkçüler tarafından
dile getirilmek bir yana hayata geçirilmişlerdir.
Elbette bazılarının ufku, bir rejimin kendi eli ile
kurduğu kuvvetler birliği düzenini, nasıl olurda kuvvetler ayrımına
götürdüklerini algılamalarına müsait i
Şimdi yapmamız
gereken karşı devrimci olmamak kaydıyla, hiç kimseyi dışlamadan, bütün güçleri
Atatürkçülük etrafında birleştirmek bütünleştirmektir.
Atatürkçü olarak bugün yapmamız gereken, tarihten
husumet çıkarmadan, geçmiş kırgınlıkları unutarak, yaşanmamış kabul ederek yeni
bir yürüyüş başlatmamız gerekmektedir.
Çünkü karşımızdakiler en az 1919 daki kadar
güçlüdürler. Ülkenin Başbakanı, Aydınlık Gazetesi’nde üç gün üst üste tefrika
edildiği gibi, ABD’nin projeleriyle Türk Ordusu’nun generallerine şantaj
yapmaktadır.
ABD’nin hoşlanmadığı aydınlar, yazarlar, siyasetçiler,
askerler aynen Malta sürgünlerinde olduğu gibi yargılanmaktadırlar.
Yeniden Anayasa yapma yalanı ve resmi bayramlarımızın
tarihi bağlarımızla kopartılması çabaları karşısında halkın kendiliğinden
oluşan, hiçbir sınıf farkı düşünmeyen büyük bir kitle tepkisi şuanda Türkiye’nin
tek yükselen değerinin Atatürkçülük olduğunu ortaya koymuştur.
Ülke her an büyük bir ekonomik krize girebilir. Zira
dünya ve özellikle de Avrupa büyük bir ekonomik felaketin eşiğinde, bunun bize
yansımaları tahminlerin çok üstünde olacaktır.
Ekonomik bu sıkıntının yanında dış politikadaki büyük
başarısızlık ABD’nin taşeronluğu Suriye’de bir bölünme olursa bunun bize
yansıması bize çok ağır bedeller ödetir.
Bütün bu olumsuzluklar bu ülkenin aydınlık çocuklarını
ATATÜRKTE BİRLEŞMEYE ZORLAMAKTADIR. Başka çıkış kalmamıştır. Kurtarıcı
beklemeyeceğiz Atatürk’te birleşerek yeniden kurtulacağız.