Bilim, sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün “Artık bu fiilen yarı başkanlık sistemidir. Yeni Cumhurbaşkanı halkın lideri ve İcranın başı olur. Fransa’da da yarı başkanlık sistemi var.Fransa Başbakanı’nı kim tanıyor” diyerek AKP daha doğru bir söylemle Tayyip Erdoğan’ın kafasındaki düşüncenin, bir rejim değişikliği olduğunu ortaya koymuştur.
Olayın yurt dışı planlayıcıları, rejim değişikliği için ortamı çok müsait hale getirecek projeleri hazırlayıp buradaki piyonlarına verip uygulamalarını istemişlerdir. Atatürkçü, laik ve devrimci olmak toplumun her kesiminde, hatta onun iki büyük eserimden biri dediği, Cumhuriyet Halk Partisinde bile suç haline gelmiştir.
Ulusalcılar, Kemalistler, ülkede bulundukları kurum ve kuruluşlardan, ordudan, yargıdan, basından, CHP’den tasfiye edilmeye çalışılmaktadırlar Batı tarafından tasfiye işiyle görevlendirilenler en azından şimdilik büyük başarı kazanmışlardır.
Yurt içinde “şimdilik başarılı olmuş” olanlar, bu başarıyı kendi beyinsel güçleri ile değil, dışarıdan kendilerine dikte edilen talimatları harfiyen uygulayarak elde etmişlerdir.
Yıllar evvel ABD ve AB yetkilileri tarafından hazırlanan raporlarda Türkiye’nin Kemalizm ve Atatürk’ten kurtulmadan batının bir parçası olamayacağı, ileri demokrasiye geçemeyeceği yer almakta, bunun propagandasını yapmak üzere kendisine aydın denen insanlar bir şekilde elde edilmiştir.
Kemalizm; tam bağımsızlık ve ulusal egemenlik temeline dayanır. Onun dünya görüşünde ABD’ye gidip biz anti Amerikancı değiliz demek yoktur. Onun dünya görüşünde sadece mazlum milletlerden yana olmak ve Türkiye Cumhuriyetinin ve onu kuran Türk halkının yararlarını savunmak vardır.
Arap Baharı denen bir olay yoktur, yer altı servetlerinin kontrolü ile İsrail’in güvenliğini sağlama operasyonu vardır. Bu nedenle CHP’nin ABD ve AB nin Suriye politikaları ile örtüşüyoruz, hükümetin bu konudaki politikasını destekliyoruz demesi, komşuların içişlerine karışmama prensibinden vazgeçmesi ABD’ye sempatik görünmek için onun kuyruğuna takılmaktır
Atatürkçülük bazı hayâsızlar tarafından, topluma “tehlikeli ve totaliter bir ufuk sunuyor” olarak gösterilmektedir.
Atatürkçülük totaliter bir ufuk değil, olsa olsa demokratik bir ufuk sunar. Atatürkçülüğün bu ülkedeki en büyük düşmanları, otoriter bir düzen kurmayı kendilerine hedef olarak seçmiş olanlardır.
Kendi kurduğu partiye bile zorla devşirilenler, Atatürk’e “katliamcı” diyebilme cesaretini gösterebilmekte, ona tepki verilmezken buna karşı çıkanlar disiplin tehdidi altında tutulmaktadırlar.
Bazıları, hatta kurucusu olduğu partinin bazı mensupları, onun adının ve “Türk” sözünün Anayasada yer almaması gerektiğini söyleyebilmektedirler.
Yargıda, basında, hayatın her alanında Kemalizme sahip çıkanlar tasfiye edilerek ülke kendisini bölünmeye götürecek iktidarı ve muhalefeti için dikensiz gül bahçesi haline getirilmektedir.
Bu ülkede , bir anayasa hazırlığı toplantısında, Meclis Başkanı “cemaatlerinde görüşünü alacağız” diyebilmekte, buna hemen yanında oturan CHP milletvekili sesini bile çıkartamamaktadır.
İşte Kemalistler ve ulusalcılar tasfiye edildikten sonra artık bir yeni anayasa yapmak, başkanlık sistemine geçilerek, yerel yönetimlere özerklik verilmek, yani ülke fiilen bölünmeye götürülürken buna tepki verecek herhangi bir kurum kalmadığından ABD ve AB Ortadoğu haritaları değiştirme konusundamutlu sona erecektir.
Şu anda, iktidarla muhalefet partileri arasındaki tartışmalar sadece göstermeliktir. İktidarla muhalefet temel konularda uzlaşmışlardır.
Kemalistlerin ve Ulusalcıların tasfiyesi bir rejim değişikliğinin önünü açmanın olmazsa olmazıdır. Hepimizin bu konuda çok uyanık olmamız gerekiyor, ülke bölünüyor ve rejim değişiyor