18 Ocak 2012 Çarşamba

ÖRGÜT YOKMUŞ

Hrant Dink davası sonuçlandı, tuyler ürperten bir karar çıktı. Örgüt üyeliğinden tüm sanıkların “beraatlarına”.
Türk silahlı kuvvetlerinden yasal emir komuta zinciri içinde örgüt yaratan zihniyet, üç beş çapulcunun becermesi mümkün olmayan planlı projeli bir eylemde örgüt tespit edememiş.
Aynı salonda veya ceza evinde birbirlerini ilk defa gören, normal hayatta bir araya gelip, sohbet etmeleri mümkün olmayan insanlardan “terör örgütü” yaratan zihniyet Hrant Dink davasında örgüt olmadığına karar vermiş.
Biz bu örgüt olayını dün bugün söyleyenlerden değiliz. Davanın daha en başında, Cumhuriyet Halk Partisi adına, o zamanki yönetim tarafından, davayı izlemekle görevlendirilen komisyonun üyeleri olarak, yazılı ve görsel basının önüne çıkıp yaklaşık : “Bugün bu salonda yargı önüne çıkartılanlar basit birer tetikçidirler. Bu işin asıl hazırlayıcılarını çıkartabilmek için Trabzon Emniyet Müdürü, Jandarma komutanı,İstanbul Valisi, İstanbul Emniyet Müdürü ve istihbarat şube müdürünün, Hrant Dink’in öldürülmesinden bir yıl evvel onu İstanbul Valiliğine çağırıp, ‘böyle yazmaya devam edersen başına iş gelebilir’ diyen MİT görevlilerinin sorgulanması gerekir” demiş idik.
Necip Türk basını o gün bu söylediklerimizi maalesef ciddiye almamıştı.
Bu olayın içinde adı geçen bazı polis memurları, hangi tarikatın mensuplarıdır. Bu soruşturma örgüt yapısını ortaya çıkartmaya yönelirse, bu iş nizam-ı alemcilere mi? Işık Evlerine mi ? Dayanacak korkusuyla mı? Örgüte çeteye sokulmamıştır. Ergenekon soruşturmasını yürüten polislerin içinde acaba bu işe adı karışan polisler varmıdır?
Yakalanan ve cinayeti işleyen tetikçi Ogün Samast, İstanbul’a ilk defa geldiğini söylemişti. İstanbul’a ilk defa geldiğini söyleyen bir insan, bu mega kentte kimsenin yardımı ve planlaması olmadan gelip bir gazeteciyi öldürebilecek. Buna inanmak için saf olmak gerekir.
Harant Dink ölümünden bir yıl evvel “başına bir iş gelebileceğini” söyleyenler niye koruma tedbirleri almamışlardır.
Bütün bunlar sorgulanmadan gerçek ortaya çıkartılamaz.
Kamu vicdanı bu kararla tatmin olmamıştır. Bu işi biraz yakından takip eden herkes bu cinayet olayında bir örgüt olduğu kanısındaydı.
Suçluların içinde suçsuz, eline silah almamış kimi Siyasi Parti Liderlerini, gazetecilik faaliyetlerinden dolayı gazetecileri, yazarları çizerleri, çete suçlamasıyla yargılayan zihniyet, tetikçi yakalandığı zaman Türk bayrakları önünde poz verdirip, “aslanım”, “koçum” diyen emniyet görevlilerini mahkeme huzurunda sorgulamak gereğini bile duymamıştır.
İddianamede bu olayın Trabzon da bir hücre örgütlenmesinin eylemi olduğu, ancak üst yapı ile arasındaki organik bağın tespit edilemediği belirtilmiştir.
Eğer siz AKP iktidarına yakın bir kısım üst düzey sivil bürokratlarla polis şeflerini mahkeme huzuruna getirip sorgulamazsanız, bu hücrenin üst yapı ile bağını buldurmamak çabası içinde olduğunuz gerçeğini kimsenin gözünden kaçıramazsınız.
Bu davanın bu şekilde sonuçlanması elbette kamu vicdanını sızlatır/sızlatmıştır.
Bu mahkemelere ve uygulamalarına toz kondurmayanlar, bu özel yetkili mahkemelerde kendilerinden görmedikleri insanlar haksızlığa uğrarken sesleri çıkmayanlar, kendilerini rencide eden, yaralayan bir karar çıktığı zaman feveran etmelerini anlamakta hakikaten zorluk çekiyorum.
Çünkü hukuk herkese eşit ve yansız olarak kullanıldığı ve uygulandığı zaman bir ülkede hukuk devletinin varlığından söz edilebilinir.
AKP İktidarı, kendi yapılanmasını bitirmiş artık kendi otoriter rejimini kurmak için elinden gelen çabayı göstermektedir. Sonucu doğrudan veya dolaylı olarak kendini ve cemaate ulaşabilecek her soruşturmayı engellemektedir.
İleri demokrasi herhalde böyle bir şey olsa gerek.