CHP yönetimi, kendi dışında gelişen olaylar hakkında ciddi bir hazırlık yapmadan iktidarın peşine takılıp sürüklenmektedir.
Parti içinde bazı kişiler de kendilerini gündeme taşımak ve ideolojileri doğrultusunda gündem yaratmak çabasıyla, devleti ve Cumhuriyeti kuran, ülkeye demokrasiyi getiren ulusal çıkarları savunan partiye gönül verenleri rahatsız eden, “dersim olayları” hakkında “orada katliam yapıldı bunu Atatürk biliyordu”, “Türk adı anayasadan çıksın”, “biz Atatürk devrimlerinin bekçisi değiliz” gibi olmadık konuları ortaya atmaktadırlar.
1915 olaylarının yüzüncü yılında, Türk milletinin boynuna, soykırım yapan millet yaftasını (!) geçirme gayreti içinde olanlara karşı sessiz kalan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun ardılı olduğu için Türkiye Cumhuriyeti Devletini ileride maddi ve manevi bedeller ödemeye götürecek gelişmeleri sadece izleyen, alınması gereken önlemler hakkında görüş belirtmeyen bu nedenle gündem oluşturmayan bir CHP yönetimi ile karşı karşıyayız.
Maalesef CHP nin Ermeni olayları ile ilgili bir çalışması, bir planı yoktur veya varsa bile kamuoyu bunu bilmemektedir. Böyle olunca da iktidarı yönlendirip gündem yaratılamadığı gibi, yapılan açıklamalarla da sadece hükümetin çalışmalarını desteklemekten ibaret kalmaktadır.
CHP’nin siyaset anlayışı, Ermeni Olayları ile ilgili olarak Fransız Parlamentosu’nun karar aldığı bir süreçte, halk ozanlarının sosyal güvenlik sorunu, Meclis çatısı altında sazlı sözlü halk ozanı atışması ile gündeme getirilmektedir.
Bu kadar ciddi olayların yaşandığı bir dönemde, kendi içinde ciddiyet taşıyan bir konunun böyle bir hafiflikle gündeme getirilmesi yakışmamıştır.
Günümüzün en önemli konusu, ülkeyi bir bölünmeye ve rejim değişikliğine götürecek AKP’nin TBMM Başkanı eli ile yürüttüğü Anayasa çalışmalarıdır.
CHP, Meclis Başkanı’nın çabasıyla oluşturulmuş gibi gösterilen aslında, AKP’nin gizli gündeminin bir organizasyonu olan “uzlaşma komisyonu” na üye vererek, AKP’nin değirmenine su taşımaktadır.
Zira Başbakan CHP’nin muhakkak ikna edilmesini istemektedir.
Basına yansıdığı kadarıyla terör örgütüyle görüşmelerin tekrar başladığı bir dönemde bu komisyondan biran önce çekilerek, AKP nin özel gündemine alet olmamak gerekir.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında hazırlanan bir fezleke için CHP Grup toplantı salonunda, Meclis çatısı altında söylenen her sözün dokunulmazlık zırhı altında bulunduğu bilmezden gelerek, milletvekillerine, Genel Başkanı’nın hakkında fezleke düzenlenmesine neden olan olan sözlerini, ilkokul müsameresi kıvamında tekrar ettirilerek siyaset gündemi oluşturulmaya çalışılmakta, bu da tarihi CHP ile Tayyip Erdoğan’a “bunların içinde hiç mi hukukçu yok” sözleri ile dalga geçme şansı tanımaktadır.
Son günlerde Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Sayın Baykal’la ilgili kaset olayının, özel yetkili savcılığa intikali ile ilgili olarak bir panik içinde, CHP içinde karışıklıklar çıkacağını söyleyebilmektedir.
CHP yönetiminin yapması gereken şey; savcılığın bugüne kadar bekleyerek geç kaldığını, olayların sonuna kadar peşinden gidip, eğer CHP içinde böyle soysuzlar var ise onlarında açığa çıkartılmasını istemesi gerekirdi.
Ama maalesef böyle yapılmamış, bir panik havası yaratılmıştır.
Tüzük Kurultayı toplanması için imza atan delegelere her türlü baskı yapılıp imzaları geri aldırılmak istenirken, bu imzalar geri alınsa bile Anayasa Mahkemesi kararı karşısında , “kollektif bir hakkın kullanımından” dönmenin de “kollektif şekilde olması” gerçeği bilinmeden o delegeler toplum nezdinde itibarsızlaştırılara böylece . Tayyip Erdoğan’ın içinizde bir tane ciddi bir hukukçu yok mu? Söylemini de haklı kıldırıyor.