Geçtiğimiz hafta Abdullah Gül’ün görev süresinin yedi yıl olduğuna ve Abdullah Gül ve ondan evvel bu görevi yapanların bir daha aday olamayacaklarına ilişkin anayasaya aykırı yasa TBMM den geçti.
Bu yasa, anayasaya aykırı olduğu gibi, AKP iktidarının onun değiştirilemez hükümlerinden biri olan hukuk devleti ilkesini açıkça çiğnemesidir.
AKP’nin oy çokluğuna dayanarak yaptığı bu yasal düzenleme, çok tehlikeli bir yöntemdir. Bugün keyfi olarak süreyi yedi yıla çıkaranlar, yarın yine yeni bir düzenlemeyle de dört yıla da indirebilirler. Bu yolu açmak ülkeyi çoğunluğun diktasına götürür.
Anayasada, Anayasanın Cumhurbaşkanlığının görev süresini ve seçim şeklini düzenleyen 101 ve 102.maddelerinde, 2007 yılı Mayıs ayında değişiklik yapılırken bir geçici madde ile 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün süresinin ve 2.defa seçilme yasağının eski düzenlemeye tabii olduğu hüküm altına alınabilir ve bugün hiçbir tartışma söz konusu olmazdı.
Zira; Cumhurbaşkanlarının seçilme şekli ve süreleri Anayasa’da düzenlenir.Yasal düzenleme sadece seçim hukuku ile ilgili olabilir.
Ancak, 2007 yılında Sayın Abdullah Gül henüz eski düzenlemeye göre Cumhurbaşkanı seçilmeden önce Anayasa’nın 101 ve 102. Maddelerinde TBMM de yeterli çoğunluk bulunarak Anayasa değişikliği yapılmıştır.
Bu değişikliği yapan TBMM de görev yapan Sayın Abdullah Gül’de bu anayasa değişikliğine AKP milletvekili olarak destek vermişti.
O tarihte görev başında bulunan 10. Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer bu Anayasa değişikliğini onaylayarak yayınlanmak üzere Resmi Gazeteye göndermedi, yürürlüğe girip girmemesini halkın oyuna sundu.
Yani Abdullah Gül, son defa TBMM tarafından, Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi yönündeki kanun meclisten geçip yasalaşıp ve fakat yürürlüğe girmeden önce seçilmiştir.
Kanunların ve Anayasa değişikliklerinin yürürlüğünde, aksine bir hüküm yok ise, derhal uygulanması kuraldır.Yani yayınlandığı tarihte yürürlüğe girer.
Yani Sayın Abdullah Gül anayasa değişikliği halk oyundan geçip yürürlüğe girdiği tarihte, değişiklikte de 11. Cumhurbaşkanı’nın görev süresiyle ilgili geçici bir madde de bulunmadığından, görev süresinin beş yıldır, o da bunu biliyordu.
Anayasa hukukçuları bugün sürenin beş yıl mı? yedi yıl mı? olduğunu tartışıyorlar. Benim hukuki görüşüme göre bu süre yukarıda belirttiğim nedenlerden dolayı beş yıldır.
Bu sürenin dolmasından sonra, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı makamını işgal etmesi kendi meşruiyetini tartışılır hale getirir.
Anayasaya aykırı bu düzenlemeyle, AKP hem bu meşruiyet tartışmasını gündemden düşürmüş ve Tayyip Erdoğan’ın iki haftalık rahatsızlığı sırasında nasıl dağınık bir görüntü sergilemiş olmalarının verdiği rahatsızlık ve son olarak da Başkanlık sistemine geçişte iki yıllık bir geçiş süresi sağlamıştır.
Burada en dikkatli davranması gereken CHP sidir. Cumhurbaşkanı, yetkisi olmasına rağmen, bu anayasaya aykırı yasayı kendisi Anayasa Mahkemesine götürmeyerek, CHP’yi tahrik etmektedir.
İstedikleri şekilde şekillendirilmiş bir Anayasa Mahkemesi ve bu Mahkemenin, CHP sini demokrasinin önünü tıkayan bir kurum olarak ABD Büyükelçisi’ne şikayet eden başkanı varken, anayasaya aykırılığı tartışmasız olan bir yasayı bütün bunları bile bile o mahkemeye götürmek, Abdullah Gül’ün beşinci yıldan sonra, o makamda oturmasının meşruiyetini tartışılır olmaktan çıkartacaktır.
Abdullah Gül, CHP’yi tahrik ederek yasayı Anayasa Mahkemesine götürterek kendi meşruiyetini tartışılır olmaktan çıkarabilir veya bu yasanın Anayasaya aykırı olduğunu kamuoyuna şimdiden açıklayarak, görev süresinin 5. Yılını dolmasına altmış gün kala istifa ederek makamı boşaltarak AKP çoğunluğunu Anayasaya uygun davranmaya zorlayabilir.
Siyasal etik bunu gerektirir.