13 Kasım 2013 Çarşamba

İKTİDARIN VALİSİ

     
Vali illerde DEVLETİN temsilcisidir. Ama son yıllarda valiler devletin valisi olma niteliklerini kaybettiler,  iktidarların, hükümetlerin valisi oldular.
Benim çiftçim, benim işçim, benim memurumdan ileri demokrasi sayesinde, benim bakanım, benim valime geldik.
Vali olabilmek  için, “benim valim” döneminde  liyakat  değil iktidara, yakın olup olmamak önemli bir hal aldı.
Nitekim son günlerin en çok konuşulan ismi, aslında konuşulmaya bile değmeyecek,  vatandaşa “GAVAT” demek saygısızlığında bulunan Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, “iktidarın valisinin”  en güzel ve en son örneği.
Kim bu iktidarın Valisi?
        Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarını İstanbul Belediyesi’nde aklayan kişi.
Bu üstün görev anlayışından olacak ki, önce Kırklareli Valisi ve sonra da sırasıyla Aydın ve Adana Valiliklerine atanan zatı muhterem.
Başbakan, Vali’nin söyleminin “Hoş olmadığını ama Valiyi de kimseye yedirmeyeceğini” söylüyor.
Buna gerekçe olarak da insanların “Hükümet İstifa” diye bağırdıklarını, birisinin de “Allah Belanı versin” dediğini, bunun üzerine Vali’nin KÜFRETTİĞİNİ söylüyor.
“Hükümet istifa”  demek ileri demokrasilerde suç mudur?
Burası nasıl bir demokratik bir ülke?
Başbakan, halkın demokratik tepkisi karşısında, “vatandaşlara küfür eden”  valiyi görevden almayacağını söyleyince de insanın aklına,  acaba bu Valinin İstanbul Belediyesi’nde Tayyip bey ve arkadaşlarını aklarken, bizlerin ve halkın bilemediği bazı bilgilere ulaşmış olması mı, onu halka küfretmesine rağmen, ÖZEL OLARAK HİMAYEYE MAZHAR KILIYOR, sorusunu getiriyor.
Tabi her vali, Adana Valisi gibi, “Başbakan’ın sözleri benim için bir emirdir, ben gereğini yaparım” demez.
Örnek mi istiyorsunuz? İşte örnek.
Özal döneminin Malatya Valisi Naim Cömertoğlu, Başbakan’a “Devletin Valisi” nin ne demek olduğunu anlatan,  adam gibi adam.
Bir gün Vali Coş’un  görevi de bitecek.  Valileri Devletin valisi olarak gören iktidarlar gelince onu  kulağından tutup haklı olarak atacaklar,  birkaç sene sonra Vali Coş’u  kimse hatırlamayacak,  hatırlasalar bile, “hani bir vali vardı, halka küfür eder,  saçını bıyığını boyardı” diye anımsayacaklar.
Ama bakın  Vali Naim Cömertoğlu’nu bugün insanlar hala “devletin valisi” olarak anımsıyorlar.
Elbette böyle devletin valisi olmuş, bu sıfatı hak etmiş onlarca yüzlerce vali vardır. Onları da saygı ile yad etmek lazım.
Devlet ciddiyetinin çivisi, Devlet görevlilerinin maaşını rabıta’ya ödeten Kenan Evren ile çıkmıştır. Turgut Özal’la, “Anayasayı bir kere delmekten bir şey olmaz, Benim memurum işini bilir” le devam etmiştir.
  Ama özellikle Tayyip Erdoğan Başbakan olduktan  sonra devletin her kademesindeki görevliden, “bakanım, valim, genel müdürüm” gibi devlet adabıyla bağdaşmayan bir üslupla konuşmaya başlamasıyla da devam etti gidiyor.
Elbette bu düzeyde konuşmanın tek sorumlusu Tayyip Erdoğan değildir, bu tarz bir söyleme muhatap olmasına rağmen bunu içine sindirebilenlerdir.
Artık basında bile dillendirilen, Başbakan’ın bakanlarını dövdüğü, Bakanlarına ve milletvekillerine ettiği küfürlerin haddi hesabı olmadığı söylentilerine rağmen, bunun  yalanlanmasına  bile gerek görülmüyorsa  iş  çığırından çıkmış demektir.
Yalanlanmayan söylentiler doğruysa, yani Başbakan sille tokat Bakan dövüyorsa, küfrediyorsa bu elbette ayıptır.
Ama asıl ayıp ve kınanması gereken, eğer doğruysa,  bunlara muhatap olup da, sessizlik ve korkuyla karışık bir mahcubiyet içinde  bunu sineye çekenlerdir.
Eğer bu yazılanlar, söylenenler doğruysa ,  Başbakan’ın elinde, bu dayak yiyen,  küfre muhatap olan Bakanlar ve vekiller hakkında bazı özel bilgiler mi var da, bu nedenle mi susuyorlar, şüphesi uyanıyor.
Aslında, hakkı ve görevi olmadığı halde insanları göz altına aldıran, halka küfreden vali özel himayeye mazhar olacak, ama bakanlar, vekiller dayak ve küfre muhatap olup susacaklar. Çok manidar.