Vali illerde DEVLETİN
temsilcisidir. Ama son yıllarda valiler devletin valisi olma niteliklerini
kaybettiler, iktidarların, hükümetlerin
valisi oldular.
Benim çiftçim, benim işçim,
benim memurumdan ileri demokrasi sayesinde, benim bakanım, benim valime geldik.
Vali olabilmek için, “benim valim” döneminde liyakat
değil iktidara, yakın olup olmamak önemli bir hal aldı.
Nitekim son günlerin en çok
konuşulan ismi, aslında konuşulmaya bile değmeyecek, vatandaşa “GAVAT” demek saygısızlığında
bulunan Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, “iktidarın valisinin” en güzel ve en son örneği.
Kim bu
iktidarın Valisi?
Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarını İstanbul
Belediyesi’nde aklayan kişi.
Bu üstün
görev anlayışından olacak ki, önce Kırklareli Valisi ve sonra da sırasıyla
Aydın ve Adana Valiliklerine atanan zatı muhterem.
Başbakan,
Vali’nin söyleminin “Hoş olmadığını ama Valiyi de kimseye yedirmeyeceğini”
söylüyor.
Buna
gerekçe olarak da insanların “Hükümet İstifa” diye bağırdıklarını, birisinin de
“Allah Belanı versin” dediğini, bunun üzerine Vali’nin KÜFRETTİĞİNİ söylüyor.
“Hükümet
istifa” demek ileri demokrasilerde suç
mudur?
Burası
nasıl bir demokratik bir ülke?
Başbakan,
halkın demokratik tepkisi karşısında, “vatandaşlara
küfür eden” valiyi görevden
almayacağını söyleyince de insanın aklına,
acaba bu Valinin İstanbul Belediyesi’nde Tayyip bey ve arkadaşlarını
aklarken, bizlerin ve halkın bilemediği bazı bilgilere ulaşmış olması mı, onu halka küfretmesine rağmen, ÖZEL OLARAK
HİMAYEYE MAZHAR KILIYOR, sorusunu getiriyor.
Tabi her
vali, Adana Valisi gibi, “Başbakan’ın sözleri benim için bir emirdir, ben
gereğini yaparım” demez.
Örnek mi
istiyorsunuz? İşte örnek.
Özal
döneminin Malatya Valisi Naim Cömertoğlu, Başbakan’a “Devletin Valisi” nin ne
demek olduğunu anlatan, adam gibi adam.
Bir
gün Vali Coş’un görevi de bitecek. Valileri Devletin valisi olarak gören
iktidarlar gelince onu kulağından tutup
haklı olarak atacaklar, birkaç sene
sonra Vali Coş’u kimse hatırlamayacak, hatırlasalar bile, “hani bir vali vardı, halka
küfür eder, saçını bıyığını boyardı”
diye anımsayacaklar.
Ama
bakın Vali Naim Cömertoğlu’nu bugün insanlar
hala “devletin valisi” olarak anımsıyorlar.
Elbette
böyle devletin valisi olmuş, bu sıfatı hak etmiş onlarca yüzlerce vali vardır.
Onları da saygı ile yad etmek lazım.
Devlet
ciddiyetinin çivisi, Devlet görevlilerinin maaşını rabıta’ya ödeten Kenan Evren
ile çıkmıştır. Turgut Özal’la, “Anayasayı bir kere delmekten bir şey olmaz,
Benim memurum işini bilir” le devam etmiştir.
Ama özellikle
Tayyip Erdoğan Başbakan olduktan sonra
devletin her kademesindeki görevliden, “bakanım, valim, genel müdürüm” gibi
devlet adabıyla bağdaşmayan bir üslupla konuşmaya başlamasıyla da devam etti
gidiyor.
Elbette bu
düzeyde konuşmanın tek sorumlusu Tayyip Erdoğan değildir, bu tarz bir söyleme
muhatap olmasına rağmen bunu içine sindirebilenlerdir.
Artık
basında bile dillendirilen, Başbakan’ın bakanlarını dövdüğü, Bakanlarına ve
milletvekillerine ettiği küfürlerin haddi hesabı olmadığı söylentilerine
rağmen, bunun yalanlanmasına bile gerek görülmüyorsa iş
çığırından çıkmış demektir.
Yalanlanmayan
söylentiler doğruysa, yani Başbakan sille tokat Bakan dövüyorsa, küfrediyorsa
bu elbette ayıptır.
Ama asıl
ayıp ve kınanması gereken, eğer doğruysa,
bunlara muhatap olup da, sessizlik ve korkuyla karışık bir mahcubiyet
içinde bunu sineye çekenlerdir.
Eğer bu
yazılanlar, söylenenler doğruysa ,
Başbakan’ın elinde, bu dayak yiyen,
küfre muhatap olan Bakanlar ve vekiller hakkında bazı özel bilgiler mi var
da, bu nedenle mi susuyorlar, şüphesi uyanıyor.
Aslında,
hakkı ve görevi olmadığı halde insanları göz altına aldıran, halka küfreden
vali özel himayeye mazhar olacak, ama bakanlar, vekiller dayak ve küfre muhatap
olup susacaklar. Çok manidar.