Halk, CHP’den AKP ile bir ağız
dalaşına girmesini değil, Tayyip Erdoğan’ın sırf gündem değiştirmek için ortaya
attığı, bu ülkenin temel sorunu olmayan hususlarda ona laf yetiştirmesini
istemiyor.
Halk, Türkiye’nin gerek iç ve gerekse de dış politikada ciddi sorunları
olduğunu biliyor.
Halk, CHP’nin bu kısır
tartışmaların üstüne çıkarak, doğrudan doğruya kendisine hitaben bu ülkeyi
nasıl yönetmeyi düşündüğünü açıklamasını istiyor.
Halk, sırf oy avcılığı yapmak için
laikliğin delinerek orta çağ zihniyetine dönüş çabaları karşısında, ona koltuk
değneği olunmasını değil, tam aksime ona karşı
direnilmesini istiyor.
Üniter devlet yapısının bölünmesine giden
yolda iktidara payanda olunmamasını istiyor.
Gezi Parkı Direnişini doğru tahlil
edilerek, partinin temel felsefesini teşkil eden altı okun, halkçılık ve
devrimcilik ilkelerini ön plana çıkartılmasını istiyor.
Gezi Parkı Direnişçilerinin,
özgürlükçü, çevreci, laik ve Atatürkçü olduğunun anlaşıdığını, hür ve
demokratik bir hayat isteyen bu gençliğe
inandırılmasını istiyor..
İktidar olduğunda memuriyette
yandaşlığı değil, liyakati esas alacağını, işciyi,çiftçiyi, emekliyi
koruyacağını haykırmasını istiyor.
İktidar olduğunda yapılan tüm
hırsızlıkların, soygunların hesabını soracağını, çaldığının çalanın yanında
kar kalmayacağını, ilan etmesini istiyor.
AKP’den devir alınacak iflasın
eşiğindeki ve belki de iflas etmiş ekonomi için neler planladığını, geniş halk
kitlelerini koruyacak ne gibi tedbirler düşündüğünü, açıklamasını istiyor.
Artan nüfus ve sınırlı imkanlarla,
eşitliği, sefalette değil refahta sağlamak için bölüşülecek pastayı, yani üretimi nasıl büyüteceğini,
arttıracağını anlatmasını istiyor.
Demokrasinin olmazsa olmazı,
yansız ve bağımsız yargıyı nasıl tesis edeceğini duymak istiyor.
Basın Özgürlüğünü hangi yöntem ve
yasal düzenlemelerle teminat altına alacağını halk duymak istiyor.
Bazı CHP sözcülerinin şiir manisi
kıvamındaki, seçmene hoş görünmek için söyledikleri sözlerin, yaptıkları
açıklamaların bir ağırlığı olmuyor.
Tam aksine CHP’nin toplum
indindeki ağırlığına zarar veriyor.
Türkiye, AKP İktidarının
uyguladığı yanlış dış politika tercihleri ile de köşeye sıkışmış durumdadır.
Kuzey Irak, Suriye, Doğu Akdeniz,
Kıbrıs ve Ege’de ekonomik ve siyasal çıkarlarımızın tehdit altında olduğunun
farkında olduğumuzu, bizim, işbirliği ve dostluk anlayışımızın eşitler
arasında, mazlum milletleri de koruyup kollayacak bir işbirliği ve dostluk
anlayışı olduğunu anlatmamızı istiyor.
Elbette bir siyasi partinin
iktidara gelmeden, çok detaylı planlar
projeler ortaya koyması zordur.
Devlet mekanizmasının başına
geçip, gerçeklerle yüzleşmeden, çok detaylı mikro ve makro planlar yapmak
elbette zordur.
Ama halkta iktidar olunduğunda bu
detaylı plan ve projelerin geniş halk kitlelerin yararına yapılacağı inancını
yaratmak gerekir.
Halk şu anda CHP’nin ülkenin ağır
iç ve dış sorunlarına ciddi surette eğildiğine inanmıyor.
Geniş halk kitleleri AKP’ye karşı
büyük kızgınlık içindeyken hala CHP’yi
ciddi bir seçenek olarak görmüyorsa, yönetim kadrolarının dönüp kendilerine
bakması gerekir.
Halkın desteğinin nasıl
kazanılabileceğinin örneği var. 1973 ve 1977 yıllarında CHP AKP’nin 2002 ve
2007 de aldığı oyların aynısını almıştı.
Ama o zaman halka açıklanan
projeler, yönetici kadroların tutarlılığı, dış politikadaki bağımsızlık halkta
güven yaratmıştı.
Halkçılık ve devrimcilik ilkemizi
ön plana çıkartmış ve halkta umut yaratmıştık.
Partiyi büyütüyoruz diye, partiyle
kan ve doku uyuşmazlığı olanlar partiye alınmamıştı.
CHP yönetimi halka açılıyorum diye, partinin kurucusu
Atatürk’e karşı olanları, karşı olmanın da ötesinde ondan nefret edenleri,
tekkeler zaviyeler açılsın diyenleri, etnik köken milliyetçilerini, yani
bölücüleri, ikinci Cumhuriyetçi liboşları bu partide baş tacı ederse
inandırıcılığını yitirir, saygınlık erozyonuna uğrar.
AKP iktidarının çürüdüğü bu dönem
de bile umut yaratan bir seçenek olamaz.