20 Kasım 2013 Çarşamba

ÇOCUKLARINIZIN, TORUNLARINIZIN YÜZÜNE BAKAMAMAKTAN KORKUN.


 
AKP İktidarının teröristle mücadeleyi bırakıp müzakereye başladığı andan itibaren, daha açık bir söyleyişle Türkiye Cumhuriyeti Devleti terörist başıyla müzakerelere başlayıp, onun terör örgütü önünde diz çöktüğü andan itibaren “Büyük Kürdistan” projesini gerçekleşmesi için adımlar atılmaya başlandı.
Artık,bölücüler dört ülke coğrafyası içinde yaşayan Kürtlerin birliğinden, bir federasyondan çekinmeden söz etmeye başladılar.
AKP iktidara gelinceye kadar Türk siyasetçileri  özenle ayrılıkçıların kullandığı bölge ve şehir isimlerini kullanmazlardı.
Ama maalesef artık iş iyice çığırından çıktı. Bir bölgesel yönetimin başına, Türkiye Cumhuriyetinde sadece misafir devlet başkanlarına uygulanan protokol uygulanarak,kendisi sanki bağımsız bir devletin başkanıymış  gibi,  bölgesel yönetimin bayrakları asılarak karşılandı.
Dört ayrı ülkede yaşayan Kürtleri birleştirmek idealinden bahis etti, buna en ufak bir tepki gelmedi
Kendisine uygulanan Devlet Başkanı muamelesi karşısında, buna o bile inanamadı.
“Rüyamda görsem inanmazdım” dedi.
Bu ülkeyi ziyaret eden herhangi bir ülke eyalet başkanına, bugüne kadar devlet protokolü uygulandığına hiç tanık  oldunuz mu?
Ama geçtiğimiz hafta sonu, Diyarbakır’da maalesef bu yapıldı.
Başbakanların muhatabı  yerel yönetimlerin  liderleri değil, ülkelerin başbakanları olur. Ama bu da görmezden gelindi.
 BM Güvenlik konseyi kararlarıyla ve kendi anayasası ile verilmiş olan, Türkiye’ye yönelik terör faaliyetini engelleme görevini yapmamış, bölgesinden Türkiye’ye terörün girmesine göz yummuş, terör örgütüne kucak açmış bir başka ülkenin yerel bölge lideri ile görüşmek, hayal edilen  Büyük Kürdistan’a ABD böyle istedi diye onay vermektir.
Bu Kuzey Irak Kürt yönetimine ve Bağdat rejimine “Türkiye olarak ben, Kuzey Irak yönetimini bağımsız bir devlet olarak tanıyorum veya en hafifinden onlar bağımsızlık ilan ederlerse ben buna göz yumarım, sessiz kalırım” mesajı vermektir.
Aslında Diyarbakır’da olan bitene çok sert tepki verilmesi gerekirken, bu bir normalleşme olarak görülebilir ve böyle algılatılmaya çalışılmasına tepkisiz kalınabilinir mi?
Kalınamaz, kalınmaması gerekir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin  bölünmesi çabaları,  normalleşme olarak kabul edilemez.
 Başbakanı’nın “Yeni Türkiye” derken  neyi kast ettiğinin kendisinden  sorulması gerekmez mi?
Birinci Mecliste Atatürk de “Kürdistan” demişti, o da mı o zaman bölücüydü diyen Tayyip Erdoğan’a, yakın tarih dersi verecek bir siyaset adamı yok muydu?
Diyarbakır’da yaşananlar sadece Ahmet Kaya isimli ölmüş bir kişinin “Gezi olaylarında” kimin yanında olacağı gibi basit bir olaymış gibi görünebilinir mi?
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı’nın “Kuzey Kürdistan”dan kastının ne olduğunu sormak gerekmiyor  muydu?
Dört ayrı ülkede yaşayan Kürtlerin birliğinden kast edilenin , Büyük Orta Doğu Projesinin hedefi olan Büyük Kürdistan olup olmadığını sormayacak mıyız?
Başbakan buna tepki veremeyecek durumda ise, bu zavallıya haddini bildirecek bir kimse yok mu?
Türkiye’nin Doğu ve Güney doğusunun adının ne zamandan beri “Türkiye Kürdistanı olduğunu sormak, ulusça  hakkımız değil mi?
İşlerine  geldiği zaman “dostluk, kardeşlik” nutukları atanlara ve bu ülke insanın çok büyük bir kesiminin ortak değeri olan “Kemalizm” için tarihin çöplüğüne atıldı diyen küstaha, kimse cevap vermeyecek mi?
Atatürk’ün kurduğu ve emperyalizme karşı büyük bir başkaldırı olan Kurtuluş savaşını yürütmüş bu Mecliste görev yapan  AKP li  Milletvekilleri, genel başkanınızdan korkmayın; bu sessizliğiniz, bu tepkisizliğiniz sonucu Türkiye’den  koparılacak “Kürdistan” nedeniyle çocuklarınızın, torunlarınızın  yüzüne bakamamaktan korkun.