29 Eylül 2013 Pazar

AÇIN ŞU ARŞİVLERİ


AKP, ertelenmezse bugün yeni demokrasi paketini açıklayacak. Bu pakette ne olduğu basına sızdırılan  haberlerden öğrenildi.
Bu demokratikleşme paketinin içindekilerden biri de Tunceli’nin adının Dersim olarak değiştirilmesidir.
Tunceli’nin sorunu sadece ismi midir? Tunceli ismi “Dersim” olarak değişince o bölge insanın  sorunları mı çözülecektir?
TUİK rakamlarına göre, Tunceli göç vermemiş olsaydı, bugün için nüfusu 300 bin ila 350 bin arasında olacaktı.
Tunceli’nin bugün nüfusu 96 bin civarında olduğuna göre, iki buçuk Tunceli daha ülkenin muhtelif  bölgelerinde, ağırlıklı olarak da batı bölgelerinde yaşamaktadır.
Tunceli, okuryazar oranın en yüksek olduğu illerden biridir. Bu da verilen göçün, yatırım eksikliği nedeniyle,  ekonomik imkansızlıklardan kaynaklandığını göstermektedir.
Yani Tunceli halkının sorunu, ilin adının “Dersim” olup olmamasından ziyade sosya ekonomiktir.
Devletin orada asıl yapması gereken, ilin, bölgenin ekonomik ve sosyal sorunlarının çözmektir.
Bu isim değişikliğini savunan, emperyalizmin uşakları numaralı Cumhuriyetçiler, Atatürk düşmanları ve bölücüler bu konuya hiç temas etmezler.
Bu basit bir isim değişikliği talebi değildir.Bu Sevr’i hayata geçirmenin yolunu açmaktır.
O tarihte adı “Dersim” olan bölgede (Orası sadece Tunceli değildir) emperyalistler ayrılıkçı ve Türk düşmanı feodal beyleri kullanmışlardır.
Devlet olmanın gereğini yapan genç Cumhuriyet bu isyanı bastırmıştır.
Atatürk’ün koyduğu Tunceli adını, feodaliteyi, gericiliği  çağrıştıran “Dersime” çevirmeğe çalışanlar, insan aklının pek de kabul edemeyeceği bir tezi, “orada, devletin halkı tahrik ederek isyan çıkarttığını ve bundan sonrada   kendi halkını katlettiğini”  ileri sürmektedirler.
Artık Türkiye’nin siyasi istismara açık bu sorunu aydınlatması  gerekiyor. Eğer hakikaten, devlet önce halkının kışkırtıp, sonrada orada katliam yaptıysa bu ortaya çıkartılmalıdır.
Ama feodal beyler, özellikle İngilizlerin tahrikiyle isyan etmişlerse bununda bilinmesi gerekiyor ki, bazı şarlatanlar bir daha bu konuyu istismar edemesinler.
Bunun için bazı numaralı cumhuriyetçilerin ileri sürdüğü gibi, bugüne kadar ortaya çıkan belgeler kâfidir, bir araştırmaya lüzum yoktur, elimizde tanık ifadeleri vardır gibi, safsataya kulak asmadan çok ciddi bir bilimsel araştırmaya ihtiyaç vardır.
Arşivler açılsın bu konu bilim adamlarının incelemesine sunulsun deyince, bölücüler, numaralı cumhuriyetçiler aynen sözde Ermeni soykırım iddiaların da olduğu gibi, gerçeklerin ortaya çıkmasından korktukları için buna şiddetle karşı çıkmaktadırlar.
Yapılması gereken şey, Türk ve yabancı bilim adamlarından oluşacak bir bilim kurulu kurup, Devletin bütün arşivlerinin yanında, bu bölgede daima çıkarlarını kovalayan, İngiliz, Fransız, ABD ve Rus arşivlerine de girilerek, çapraz incelemeyle ciddi bir rapor hazırlanmasıdır.
İşte o zaman  isyanın, devletin, katliam yapmak için yöre halkını tahrik etmesi sonucu mu çıktığı? Yoksa bölgede eskiden beri bir Kürt devletinin kurulmasında yararı olan  emperyalistler tarafından mı çıkartıldığı anlaşılır. 
Olayın tanıkları elbette önemlidir.
Ama tanık, gerek hukuk da ve gerekse sosyal olaylarda en tehlikeli ve zayıf delildir. Tanık beyanlarının yazılı, delillerle doğrulanması gerekir.
1938 de on yaşında olan bir insan 2012 yılı itibariyle 84 yaşında, yirmi yaşında olan ise 94 yaşındadır.
Açıklamalarına saygı duyulur ama, bilimsel bir araştırma için tek dayanak olarak kabul edilemez.
CHP’nin yapması gereken, AKP’nin peşine takılarak Cumhuriyet düşmanlarına destek anlamında bir  yasa teklifi vermek değildir.
CHP’nin yapması gereken; Türk ve yabancı bilim adamlarından oluşacak bir komisyon kurulup, Devletin bütün arşivlerinin yanında, İngiliz, Fransız, ABD ve Rus arşivlerine de girilerek ciddi bir rapor hazırlanmasını istemek olmalıdır.
İktidar buna yanaşmazsa, ki gerçeklerin ortaya çıkmasından korktukları için buna yanaşmayacaklardır, CHP finansmanını bulup, bu araştırmayı kendisi yaptırmalıdır.