CHP’yi haklı haksız eleştirmek son yılların modası.
Parti Yönetimini eleştirmek başka şeydir,
CHP’nin kurumsal kimliğine yönelik eleştiriler başkadır.
Bu yazıda
yönetime değil, CHP’nin kurumsal kimliğine yönelik eleştirilere cevap verilmeye
çalışılacaktır.
CHP özgürlükçü
olmamakla suçlanmaktadır.
CHP
özgürlükçüdür. CHP, bireyin özgürlük alanını, çağdaş ve evrensel
ölçülerde genişletilmesini savunur.
CHP’nin özgürlük
anlayışı ve amacı: Bireyi özgürleştirmek, bireyin kendisini geliştirmesinin
önündeki ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel engelleri kaldırmak; bireyin
özgürlüklerini bilinçli olarak kullanmasını sağlamaktır.
Bunu söyleyen
bir partinin özgürlükçü olmaması düşünülebilir mi?
CHP’nin samimi
olarak “Barışı” savunmadığı eleştirisi yapılmaktadır.
Tabii bu
barıştan neyi anladığınıza göre de değişir.
“Barış”
dediğiniz zaman o bölgede ve Türkiye’nin her tarafına yayılmış ayrılıkçı
olmayan “Kürt” kökenli vatandaşlarımızı ötekileştirirsiniz.
“Barış” çatışan
iki devlet arasında yapılır. Türkiye terör örgütüyle mücadele ediyor, her hangi
bir devletle çatışmıyor.
“Barış”,
bölücülerin her istediğine “Evet” demek olarak anlaşılıyorsa, CHP buna elbette
“Evet” demeyecektir. Terör örgütü önünde diz çökmek “Barış” ise, CHP bu “Barış”ı kabullenmeyecektir.
Eğer “Barış”
İnsanların ana dilini kullanması önündeki engellerse, bu konuda şimdi
bölücülüğün bayraktarlığını yapanlar, ağızlarına alamadıkları dönemde, CHP Ana
dil yasağının kalkması için kanun teklifi vermiştir.
Eğer barış
“Sözde Kürt Sorunu” nun çözümü bağlamında söyleniyorsa, CHP bu sorunun çözümü için sosyal, ekonomik ve
kültürel olarak nelerin yapılmasını
gerektiğini ortaya koyan dört raporun sahibidir.
Unutulmaması gereken
nokta, her “Barış” gerçek bir “Barış” değildir.
CHP, Devletin
terör örgütü karşısında diz çöktüğü bir uzlaşmayı “Barış” olarak kabul
etmez.
CHP “Düşünce ve İnanç Özgürlüğünü” savunmamakla
suçlanıyor.
Bu acımasız ve
haksız bir eleştiridir.
Bu ülkeye
demokrasiyi getiren bir parti nasıl olur da düşünce özgürlüğüne karşı
olur. Düşünce özgürlüğü demokrasinin temelidir.
İnanç özgürlüğü
gerçek anlamda sadece CHP tarafından savunulmaktadır.
CHP, dinin
siyasi amaç uğruna istismarına karşıdır.
Herkesin ibadetini,
dininin veya inancının gereğini özgürce yapma, öğrenme ve
geliştirme hakkını CHP savunuyor.
Dinin siyasallaştırılması da, siyasetin
dinselleştirilmesi de CHP tarafından kabul edilemez.
Din ve vicdan
özgürlüğünü bundan daha iyi savunan bir anlayış olabilir mi?
Çıkartılan
yasalara “Dinin referans” gösterilmesi mi İnanç özgürlüğüdür?
Her şeyin
değiştiği ama CHP’nin de bunu fark edemediği ileri
sürülüyor.
CHP
değişimlerin, ilericiliğin partisidir.Zira Atatürkçüdür.
Atatürk
devrimciliği, zamanı geçmiş, uygulanabilirliği kalmamış
kurumları kaldırmak, değişen koşullara göre toplumun değişmesini ve siyasetin
onlara uyum sağlamasını öngörmektir.
Atatürk devrimciliği,
çağdaş düşüncelere açılarak yenilikleri kavrayıp benimsemek; bunu süreklilik
içinde bir yaşam ve yönetim biçimine dönüştürmektir.
CHP Kanun
devletinden, hukuk devletine ve buradan İnsan haklarına geçişi sağlayan
partidir.
Yani
çağdaşlaşmanın adıdır.
Özü itibariyle
gençliğin enerjisini ve dinamizmini değişimin itici gücüne dönüştürmek,
gençliğin değişim ve yenilik vizyonunu topluma aşılamaktır.
CHP gerçekleştirdiği tüm devrimleri gençliğine
emanet etmiş tek partidir.
Gezi
Parkı’ndaki gençlik Atatürk’ün Bursa konuşmasında tarif ettiği gençliktir.
Onları en iyi biz gerçek CHPliler anlarız.
CHP değişmeli,
ezberini bozmalıdır diyorlar.
CHP’nin temel
felsefesine bağlı kalarak, değiştiği ezber bozduğu gün gibi aşikardır.
1994 de CHP
Kurultayınca kabul edilen, “Yeni Hedefler Yeni Türkiye” programımızda yer alan
bir çok konu 14 yıllık süre içinde değişik hükümetler tarafından hayata
geçirilmiştir. Bu CHP’nin ileri görüşlülüğünün kanıtıdır.
Ancak geçen
zaman içinde ülkemiz ve dünyadaki değişiklikler 2008 de parti programının yenilemesi gereğini ortaya çıkartmış ve
yapılmıştır.
CHP’nin “Dersim
Olayları” ile ilgili bir şeyler söylemesi isteniyor.Bu taleple aslında CHP den
Atatürk’ü inkar etmesi isteniyor. CHP nin hiçbir yönetimi bunu yapamaz ve
yapmayacaktır.
Devletin bütün
arşivi AKP iktidarının elindedir. İlim adamlarına, tarihçilere,
araştırmacılara açsınlar herkes incelesin.
Tarihe mal olmuş olayları, yaşandığı dönemin
şartları içinde tartışılması gerekir.
Ama bir gerçeği
de gözden kaçırmayın.
Dersim harekatı
genç Cumhuriyetin kendini koruma refleksidir. Elbette
tartışmak gerekir.