28 Temmuz 2013 Pazar

TEK PARTİ UYGULAMALARI


Tayyip Erdoğan ve yandaşları sıkıştılar mı hemen CHP’nin tek parti dönemine saldırırlar.
CHP’nin tek parti olarak bu ülkeyi yönettiği devirde, AKP iktidarı döneminde yaşananlara tanık olunmamıştır.
En azından o devirde yasalar, TBMM’de  değilse bile parti grubunda enine boyuna tartışılıp öyle genel kurula indirilirdi. Ama önce Parti Grubunda her kes özgürce fikrini söyleyebilir, yasaları eleştirebilirdi.
Bugün bırakın yasaları eleştirebilmek, yasalar hakkında milletvekillerinin  ciddi bir bilgi sahibi olduğunu söylemek mümkün değil.
Bunun böyle olduğu, bir milletvekilinin “Büyüklerimiz bizim yerimize düşünürler” sözüyle de  sabit olmuştur.
Başbakan çok rahatlıkla “Yargıya talimat verdim” diyebilmiştir.
Böyle  çirkinliklere tek parti döneminde rastlayamazsınız.
Yaşadığımız Türkiye’de öyle olaylar yaşanıyor ki; ancak diktatörlüklerde  görülür.
Örnek mi?
İşte örnek.
 Daha birkaç gün once Dışişleri Bakanının oğluna  verildiği iddia edilen burs hakkındaki haberler, Dışişleri Bakanlığının  198 numaralı resmi açıklamasıyla yalanlandı.
Bakanlık  açıklamaları dış politikaya ilişkin konular için yapılır. Bakanın ailesini ilgilendiren bir iddia hakkında Bakanlık resmen açıklama yapamaz.  Bakanlık sözcüsü, bakanın ailesinin sözcüsü değildir.
Avrupa Birliği Bakanı, resmi sıfatını kullanarak yaptığı ve Bakanlığının  web sayfasına da koyduğu bir açıklamada, Başbakanı için “dünyanın en karizmatik ve güçlü lideri” ifadesini kullanmıştır.
Her ne kadar bunu gören her aklı başında insan  “Bakan yalaklığın şahikasına çıkmış” diye düşününmüş olsada, elbette Bakan, lideri için kendince uygun göreceği hisleri taşımakta, istediği düzeyde yalakalık yapmakta  serbesttir.
Bu “yalama” işlemi Bakanlığın resmi  WEB sitesinde değilde, Bakanın kendi özel sitesinde yayınlansa “zavallı yalaka” der geçilirdi.
Ancak, devletin resmi açıklamaları ve ortamları bu kişisel hisslerin, yalakalığın  ifadesi için aracı yapılamaz.
Bazı etkinlikler bahane edilerek, Bakanlık binalarının dış cephelerine Başbakanın resimleri asılıyor.
Bu uygulamaları   otoriter rejimlerde görülür, Hiçbir demokratik  ülkede  Başbakanların resimlerinin kamu binalarına asıldığına tanık olunmaz.
Başbakan aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanıdır. Ülkeyi yönetme yetkisi geçicidir. Bakanlıklar ise devletin sürekli kurumlarıdır. O binalara siyasi parti liderlerinin resimleri asılamaz.
 İstanbul’da Başbakan’ı karşılamak için havaalanına gidenleri kamuya ait toplu taşıma araçlarının bedava taşıdığı basında bildiriliyor.
Bu, halkın parasının bir siyasi partinin amaçları için kullanıldığı anlamına gelir. Demokrasilerde hoşgörülmesi, kabullenilmesi  mümkün değildir.
Başbakan, bir yurt dışı seyahati dönüşünde, mitingler yapmak amacıyla Başkent’in ana arterini beş saat süreyle kapatabiliyor. Çok sayıda insanın uçak kaçırdığı basında yer aldı.
Gerçek hukuk devletlerinde, bu tür keyfi davranıştan zarar gören vatandaşlar, mağduriyetlerinin karşılığını bunun müsebbibinden yargı yoluyla alırlar.Tabii o ülkelerde yargı gerçek anlamda bağımsızdır.
Televizyon kanalları Başbakanın konuşmalarını hemen her gün, parti işi veya devlet işi ayırımına hiç dikkat etmeksizin, demokratik teammülleri ayaklar altına alarak , “haber değeri olup olmadığına bakmaksızın” naklen yayınlıyorlar.
Dünyanın hiçbir gerçek demokrasisinde Başbakanların konuşmaları öyle saatlerce naklen yayınlanmaz. Oralarda, başbakanların konuşup konuşmadıkları değil, konuşmalarında söyledikleri haber değeri taşır. Bizde, talimat, baskı ve gözdağı habercilik ilkelerine galip geliyor.
Başbakan’ın yerel seçimlere hazırlık kapsamında yaptığını söylediği mitinglere devletin Başbakanlık makamına resmi işler için tahsis ettiği uçaklarla gidiyor.
Gelişmiş demokrasilerde böyle bir davranış, istifaya sebep teşkil edecek kadar önemli olmasına rağmen, bizde bu konuda en ufak bir tepki gelmiyor.
Hükümet işleri ile ilgili bazı açıklamalar AKP Parti  sözcüsü tarafından parti genel merkezinde yapılıyor.
ABD Büyükelçisi, resmi girişim için, milletvekili de olan Başbakan Başdanışmanını, TBMM'deki veya Başbakanlık'daki odasında değil, AKP Genel Merkezinde ziyaret ediyor.
Bu tür hareketler, Tayyip Erdoğan’ın bilip bilmeden eleştirdiği tek parti döneminde olmamıştır.
Olamazdı da,  zira ozaman çok güçlü, eleştirileri dilediği gibi yapabilen bir parti grubu vardı.
Mümkün mü şimdi öyle davranabilmek.





.