Tayyip Erdoğan ve yandaşları sıkıştılar
mı hemen CHP’nin tek parti dönemine saldırırlar.
CHP’nin tek parti olarak bu ülkeyi
yönettiği devirde, AKP iktidarı döneminde yaşananlara tanık olunmamıştır.
En azından o devirde yasalar, TBMM’de değilse bile parti grubunda enine boyuna
tartışılıp öyle genel kurula indirilirdi. Ama önce Parti Grubunda her kes
özgürce fikrini söyleyebilir, yasaları eleştirebilirdi.
Bugün bırakın yasaları eleştirebilmek, yasalar
hakkında milletvekillerinin ciddi bir
bilgi sahibi olduğunu söylemek mümkün değil.
Bunun böyle olduğu, bir milletvekilinin
“Büyüklerimiz bizim yerimize düşünürler” sözüyle de sabit olmuştur.
Başbakan çok rahatlıkla “Yargıya talimat
verdim” diyebilmiştir.
Böyle çirkinliklere tek parti döneminde
rastlayamazsınız.
Yaşadığımız Türkiye’de öyle olaylar
yaşanıyor ki; ancak diktatörlüklerde
görülür.
Örnek mi?
İşte örnek.
Daha birkaç gün once Dışişleri Bakanının oğluna verildiği iddia edilen burs hakkındaki haberler,
Dışişleri Bakanlığının 198 numaralı resmi
açıklamasıyla yalanlandı.
Bakanlık açıklamaları dış politikaya ilişkin konular
için yapılır. Bakanın ailesini ilgilendiren bir iddia hakkında Bakanlık resmen
açıklama yapamaz. Bakanlık sözcüsü, bakanın ailesinin sözcüsü değildir.
Avrupa Birliği Bakanı, resmi sıfatını kullanarak
yaptığı ve Bakanlığının web sayfasına da
koyduğu bir açıklamada, Başbakanı için “dünyanın en karizmatik ve güçlü lideri”
ifadesini kullanmıştır.
Her ne kadar bunu gören her aklı başında insan “Bakan yalaklığın şahikasına çıkmış” diye
düşününmüş olsada, elbette Bakan, lideri için kendince uygun göreceği hisleri
taşımakta, istediği düzeyde yalakalık yapmakta serbesttir.
Bu “yalama” işlemi Bakanlığın resmi WEB sitesinde değilde, Bakanın kendi özel
sitesinde yayınlansa “zavallı yalaka” der geçilirdi.
Ancak, devletin resmi açıklamaları ve ortamları bu
kişisel hisslerin, yalakalığın ifadesi
için aracı yapılamaz.
Bazı etkinlikler bahane edilerek, Bakanlık binalarının
dış cephelerine Başbakanın resimleri asılıyor.
Bu uygulamaları otoriter rejimlerde görülür, Hiçbir
demokratik ülkede Başbakanların resimlerinin kamu binalarına
asıldığına tanık olunmaz.
Başbakan aynı zamanda bir siyasi partinin genel
başkanıdır. Ülkeyi yönetme yetkisi geçicidir. Bakanlıklar ise devletin sürekli
kurumlarıdır. O binalara siyasi parti liderlerinin resimleri asılamaz.
İstanbul’da
Başbakan’ı karşılamak için havaalanına gidenleri kamuya ait toplu taşıma
araçlarının bedava taşıdığı basında bildiriliyor.
Bu, halkın parasının bir siyasi partinin amaçları için
kullanıldığı anlamına gelir. Demokrasilerde hoşgörülmesi, kabullenilmesi mümkün değildir.
Başbakan, bir yurt dışı seyahati dönüşünde, mitingler
yapmak amacıyla Başkent’in ana arterini beş saat süreyle kapatabiliyor. Çok
sayıda insanın uçak kaçırdığı basında yer aldı.
Gerçek hukuk devletlerinde, bu tür keyfi davranıştan
zarar gören vatandaşlar, mağduriyetlerinin karşılığını bunun
müsebbibinden yargı yoluyla alırlar.Tabii o ülkelerde yargı gerçek anlamda
bağımsızdır.
Televizyon kanalları Başbakanın konuşmalarını hemen
her gün, parti işi veya devlet işi ayırımına hiç dikkat etmeksizin, demokratik
teammülleri ayaklar altına alarak , “haber değeri olup olmadığına bakmaksızın” naklen
yayınlıyorlar.
Dünyanın hiçbir gerçek demokrasisinde Başbakanların
konuşmaları öyle saatlerce naklen yayınlanmaz. Oralarda, başbakanların konuşup
konuşmadıkları değil, konuşmalarında söyledikleri haber değeri taşır. Bizde,
talimat, baskı ve gözdağı habercilik ilkelerine galip geliyor.
Başbakan’ın yerel seçimlere hazırlık kapsamında
yaptığını söylediği mitinglere devletin Başbakanlık makamına resmi işler için
tahsis ettiği uçaklarla gidiyor.
Gelişmiş demokrasilerde böyle bir davranış, istifaya
sebep teşkil edecek kadar önemli olmasına rağmen, bizde bu konuda en ufak bir
tepki gelmiyor.
Hükümet işleri ile ilgili bazı açıklamalar AKP
Parti sözcüsü tarafından parti
genel merkezinde yapılıyor.
ABD Büyükelçisi, resmi girişim için, milletvekili de
olan Başbakan Başdanışmanını, TBMM'deki veya Başbakanlık'daki odasında değil,
AKP Genel Merkezinde ziyaret ediyor.
Bu tür hareketler, Tayyip Erdoğan’ın bilip bilmeden
eleştirdiği tek parti döneminde olmamıştır.
Olamazdı da,
zira ozaman çok güçlü, eleştirileri dilediği gibi yapabilen bir parti grubu
vardı.
Mümkün mü şimdi öyle davranabilmek.
.