14 Temmuz 2013 Pazar

OYUNA GELMEYİN

        
2011 milletvekili seçimlerinden beri Türkiye Tayyip Erdoğan’ın kendisini “Başkan” seçtirecek bir Anayasa yapımını tartışıyor.
Tayyip Erdoğan’ın bu ihtirası,  “sivil anayasa” isteniyor, bu anayasa askeri darbenin anayasası safsatası ile halka dayatılıyor.
Üçte ikisi seçilmiş Meclis tarafından değiştirilmiş bir Anayasa’nın askerlerin yaptığı Anayasa diye sunulması ciddiyetle bağdaşmamaktadır.
Asıl istenen, Tayyip Erdoğan’ın hayallerini süsleyen, kendisine seçilmiş “Padişah” statüsü sağlayacak başkanlık sistemini hayata geçirmektir.
Bunun için kendi partisi dışında diğer bazı partilerin veya başka partilerde yer alan milletvekillerinin  sayısal olmanın yanında psikolojik desteklerine  ihtiyaç duymaktadır.
Anlaşılıyor ki, AKP ve PKK görüşmeleri çok evvelden beri devam etmekte, bölücü terör örgütünün talepleri de, Tayyip Erdoğan ve ekibi tarafından kabul edilmiş bulunmaktadır.
Sadece son günlerde yaşanan para militer, “öz savunma gücü” biçimindeki PKK’nın “Polis” teşkilatının göreve başlamış olması da fiili bölünmenin göstergesidir.
Devlet, bölgede bulunan jandarma karakollarını tedricen boşaltmaya başlamış, elinde silah, belinde el bombası bulunan  PKK militanlarının boy gösterdiği militan cenazelerinde, devletin polisi ve jandarması ortalarda gözükmemektedir.
Yani fiilen gerçekleşmiş, en azından hayata geçirilmeye çalışılan bölünme gerçeğini, tek başına göğüsleyemeyeceğini anlayan Tayyip Erdoğan, bu işe Meclisteki  bütün partileri ortak etmeye çalışmaktadır.
Ne Anayasamızda ve ne de TBMM İçtüzüğünde yeri olmayan, “Anayasa Uzlaşma Komisyonu” n  üzerinde anlaşdığı iddia edilen kırk sekiz maddeyi yasalaştıralım dedi.
MHP şartsız, CHP “Başkanlık sistemi önerileri” nin  geri çekmesi koşulu ile ve BDP de belli şartlarla bu öneriye destek vereceklerini açıkladılar.
BDP’nin desteği  anlaşılabilinir bir durumdur.Türk Milleti ile PKK arasına sıkışmış Tayyip Erdoğan’dan, Abdullah Öcalan’la varılmış olan değişiklik uzlaşılarını  hayata geçirmesi istenecektir.
CHP Genel Başkan’ı Tayyip Erdoğan’ın başkanlık sisteminden vaz geçmesi halinde “samimiyetlerini göstereceklerini” beyan etmiştir.
Üzerinde anlaşma olduğu iddia edilen  kırk sekiz madde daha Türk Halkı ve hatta Meclisteki  bir kısım Milletvekili tarafından dahi tam olarak bilinmezken, TBMM İçtüzüğünde sayılan, partilerin Meclisteki sandalye sayısına göre kurulmuş bulunan, yani AKP lilerin tek başlarına çoğunluğa sahip oldukları TBMM Anayasa Komisyonu’na gelecektir.
Anayasa değişiklikleri de yasa tasarısı olduklarından, yasa tasarı ve tekliflerinin Komisyonda nasıl görüşüleceğini düzenleyen İçtüzüğün 35. Madde hükümlerine tabii olacaktır.
İçtüzüğün 35. Maddesi “Komisyonlar, kendilerine havale edilen kanun tasarı veya tekliflerini aynen veya değiştirerek kabul veya reddedebilirler, birbirleriyle ilgili gördüklerini birleştirerek görüşebilirler…….” demektedir.
Yani Anayasa Komisyonu’na  “Uzlaşma Komisyonu”nca üzerinde anlaşılan kırk sekiz maddeyi görüşme aşamasına geldiği zaman, AKP ve BDP’nin üzerinde anlaştıkları yeni bir Anayasa değişiklik teklifi   TBMM Başkanlığına sunulduğunda da  Meclis Başkanı geciktirmeksizin gelen teklifi Anayasa Komisyonuna gönderecektir. Anayasa Komisyonunda bu yeni teklif önceden gündeme alınan kırk sekiz maddelik teklifle beraber görüşülmek üzere birleştirilecektir.
İşte oynanmak istenen oyun budur.
AKP ve BDP anlaşarak, başkanlık sistemini ve bunun  olmazsa olmazı olan ve PKK’nın da dayattığı, demokratik özerkliği de içeren Anayasa değişikliği yasa teklifini yüz on milletvekilinin imzasıyla sunduğu anda istenen netice elde edilmiş olacaktır.
Zira artık biz komisyondan çekiliyoruz deseniz de bu bir anlam ifade etmeyecektir.
CHP’nin “Başkanlık istemi”n den vaz geçin “Samimiyetimizi görün” söylemi, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından dillendirilmiş olsa da,bunun  Partiyi PKK’nın arka bahçesi haline getirmiş ve bu konularda partiyi yöneten Sezgin Tanrıkulu ve parti içindeki yandaşlarının arzuları olduğu inancındayım.
Tayyip Erdoğan ben “Başkan” olayım gerisi beni ilgilendirmiyor diyor, PKK “Özerklik şahane gerisi hikaye” diye olaylara bakıyor, arka bahçenin gülleri de kendilerine verilen görevleri yerlerine getiriyorlar.
Şimdi görev, özgürlükçü, laik, demokrat, Atatürkçü gençliğe ve  CHP de var olduğundan hiç şüphem olmayan,  namuslu milletvekillerine, düşmektedir.
Bunların Tayyip Erdoğan’ın , Abdullah Öcalan’ın  ve CHP’deki arka bahçenin güllerinin oyununa gelmemeleri gerekiyor.