Balyoz davası denen “asrın
İftirası”ndan iki yıldır tutuklu bulunan ve 18 yıl Ağır hapis cezasına
çarptırılan Deniz Kurmay Albay Bora
Serdar’dan bir mektup aldım.
Sütunum yeterli olsa burada tümünü
yayınlardım. Ama kendisinden ve okuyucularımdan özür dileyerek özetleyerek
yayınlayacağım.
Bora Albay, adaletsizliğe
tepkisini çok güzel anlatmış.
“Vicdanların tarih
boyunca sorgulayacağı “Asrın iftirası
Balyoz Davası", soruşturma süresi dahil “3" yıldır tüm evrensel hukuk
kurallarını ihlal ederek büyük bir
insanlık dramına neden olmaktadır.
2009 yılında
düzenlendiği aşikar olan ancak 13" yılında yapılmış süsü
verilen sahte “Balyoz Harekat Planı"na
istinaden açılan bu dava, Emniyet birimlerinin kaleme aldığı fezlekelerden
yola çıkılarak hazırlanan temeli bozuk “3" iddianame üzerine inşa
edilmiştir.
Üstelik, “3"
yetkili kurumun, MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Genelkurmay Başkanlığının
"Balyoz Harekat Planı kapsamında
elde edilen herhangi bir bilgi ve belge mevcut
değildir" cevabı, soruşturma savcısının elinde mevcut iken.
Bu iddianameler,
ihbar üzerine yapılan aramalar veya bir takım taşeron vatanseverlerin
katkılanyla “3" farklı yerde, “3" farklı zamanda ve
“3" farklı şekilde (İstanbul Bavulu, Gölcük
Çuvalı ve Eskişehir Gömüsü), hukuka
aykırı olarak elde edilen, düzmece “yalan dolan" dijital verilere
istinaden tanzim edilmiştir.
Söz konusu sahte
dijital veriler, dijital terörizmim icat ettiği en çirkin, hatta en şerefsiz
“3" silahı (CD, Hard Disk ve Flash Disk) kullanılarak hizmete sunulmuştur.
Savcılığın hukuka
aykırı olarak TÜBİTAK' dan ismen talep
ettiği bir bilirkişi ile yemin ve görevlendirme
yazısı olmayan (itirazımız üzerine yetkisi olmadığı halde Mahkeme tarafından
yemin ettirilmiştir) iki bilirkişi olmak
üzere, “3" uzman tarafından imzalanan skandal TUBITAK·1 Raporu, davanın
“kalkanı" olarak kullanılmıştır.
Davanın seyrini
değiştirebilecek “3" kritik kişinin, Aytaç YALMAN, Hilmi ÖZKÖK ve Orhan A YKUT'un savunma tanığı olarak
vereceği beyanların karara etkisi
bulunmayacağı" gerekçesiyle reddedilmesi, adil yargılamayı engellemiştir.
Ancak, 16 Ocak tarihli Aydınlık gazetesinde,Bavulu
Pala'dan aldık CD'leri Ankara'da ürettik" başlıklı haberde, Orhan A
YKUT'un ABD'li Senatör, Siyasetçi ve
Emniyet “3"lüsüne dayalı olarak
vermiş olduğu beyanlar, anılan şahsın
tanık olarak dinlenmesi talebimizin ne
kadar haklı ve yerinde olduğunu
ortaya koymuştur.
Hükme esas
gerekçeli kararla; yetersiz ve tarafsızlıktan uzak bir yöntemle hazırlandığı
savıyla lehimize olan 30'u aşkın bilirkişi raporuna itibar edilmezken “3"
kurumun (TÜBİTAK, Emniyet Genel Müdürlüğü ve TSK (Ahmet ERDOGAN Raporu))
bilirkişi/uzmanlarınca düzenlenen, çelişkili ve faraziyeye dayalı bilirkişi raporlarına
itimat edilmesi, bilimin inkar edildiğinin resmen itirafı olmuştur.
Balyoz
harekatından ve boyutundan haberdar olduğumuz ve
görev aldığımız gerekçeli kararda ifade edilerek, “3" ayn
kategoriye (lider, ikinci seviye lider ve diğerleri) bölünmemiz ve hiçbir
somut olgu gösterilmeksizin "3" ayrı ağır ceza paketine (20, 18
ve 16 yıl) serpiştirilmemiz, hukukun adaletten yoksun kaldığının en büyük kanıtı olarak kayıt/ara geçmiştir.
“3" farklı
gruba ayrılan delillerden ; farklı yerlerden elde edilen sahte dijital
verilerin, suç unsuru içermeyen gerçek ve taranmış dijital belgelerle aynı ortamda bulunması ve birbiri ile uyumlu olması
doğruluklarının bir kanıtı olarak kabul edilmiş ve suçun işlendiğine
kesin kanaat getirilerek hukukta yepyeni bir çığır açılmıştır!
Esir olarak tutulmamızın
altında yatan tek gerçek, Cumhuriyet
değerlerine gönülden bağlı ulusal çıkarları
inatla savunan ve Atatürkçü kimlikleri ile öne çıkan subaylar üzerinden
kin, nefret ve intikam duygulan ile başta Deniz Kuvvetleri olmak üzere TSK'nın
tasfiye edilerek itibarsızlaştırılmasıdır. Gerisi lafügüzaftır..” diye bitirmiş.
Bir
insan için en ağır bedel, bulamadığı adaleti arıyor olmaktır.
Ankara’da
hakimler var diyeceğimiz günlere kavuşmak dileğiyle.