21 Şubat 2013 Perşembe

ASRIN İFTİRASI BALYOZ DAVASI



Balyoz davası denen “asrın İftirası”ndan iki yıldır tutuklu bulunan ve 18 yıl Ağır hapis cezasına çarptırılan  Deniz Kurmay Albay Bora Serdar’dan bir mektup aldım.
Sütunum yeterli olsa burada tümünü yayınlardım. Ama kendisinden ve okuyucularımdan özür dileyerek özetleyerek yayınlayacağım.
Bora Albay, adaletsizliğe tepkisini çok güzel anlatmış.
“Vicdanların tarih boyunca sorgulayacağı “Asrın  iftirası Balyoz Davası", soruşturma süresi dahil “3" yıldır tüm evrensel hukuk kurallarını  ihlal ederek büyük bir insanlık dramına neden olmaktadır.
2009 yılında düzenlendiği aşikar olan ancak 13" yılında yapılmış süsü verilen sahte “Balyoz Harekat Planı"na  istinaden açılan bu dava, Emniyet birimlerinin kaleme aldığı fezlekelerden yola çıkılarak hazırlanan temeli bozuk “3" iddianame üzerine inşa edilmiştir.
Üstelik, “3" yetkili kurumun, MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Genelkurmay Başkanlığının "Balyoz Harekat Planı  kapsamında elde edilen herhangi bir bilgi ve belge mevcut değildir" cevabı, soruşturma savcısının elinde mevcut iken.
Bu iddianameler, ihbar üzerine yapılan aramalar veya bir takım taşeron vatanseverlerin katkılanyla “3" farklı yerde, “3" farklı zamanda ve “3" farklı şekilde (İstanbul Bavulu, Gölcük Çuvalı ve Eskişehir Gömüsü), hukuka aykırı olarak elde edilen, düzmece “yalan dolan" dijital verilere istinaden tanzim edilmiştir.
Söz konusu sahte dijital veriler, dijital terörizmim icat ettiği en çirkin, hatta en şerefsiz “3" silahı (CD, Hard Disk ve Flash Disk) kullanılarak hizmete sunulmuştur.
Savcılığın hukuka aykırı  olarak TÜBİTAK' dan ismen talep ettiği bir bilirkişi ile yemin ve görevlendirme yazısı olmayan (itirazımız üzerine yetkisi olmadığı halde Mahkeme tarafından yemin  ettirilmiştir) iki bilirkişi olmak üzere, “3" uzman tarafından imzalanan skandal TUBITAK·1 Raporu, davanın “kalkanı" olarak kullanılmıştır.
Davanın seyrini değiştirebilecek “3" kritik kişinin, Aytaç YALMAN, Hilmi ÖZKÖK ve Orhan A YKUT'un savunma tanığı olarak vereceği beyanların   karara etkisi bulunmayacağı" gerekçesiyle reddedilmesi, adil yargılamayı engellemiştir.
Ancak, 16 Ocak tarihli Aydınlık gazetesinde,Bavulu Pala'dan aldık CD'leri Ankara'da ürettik" başlıklı haberde, Orhan A YKUT'un  ABD'li Senatör, Siyasetçi ve Emniyet “3"lüsüne dayalı olarak vermiş olduğu beyanlar, anılan  şahsın tanık  olarak dinlenmesi talebimizin ne kadar haklı ve yerinde olduğunu ortaya koymuştur.
Hükme esas gerekçeli kararla; yetersiz ve tarafsızlıktan uzak bir yöntemle hazırlandığı savıyla lehimize olan 30'u aşkın bilirkişi raporuna itibar edilmezken “3" kurumun (TÜBİTAK, Emniyet Genel Müdürlüğü ve TSK (Ahmet ERDOGAN Raporu)) bilirkişi/uzmanlarınca düzenlenen, çelişkili ve faraziyeye dayalı bilirkişi raporlarına  itimat edilmesi, bilimin inkar edildiğinin resmen itirafı olmuştur.
Balyoz harekatından ve boyutundan haberdar olduğumuz ve görev aldığımız gerekçeli  kararda ifade edilerek, “3" ayn kategoriye (lider, ikinci seviye lider ve diğerleri) bölünmemiz ve hiçbir somut olgu gösterilmeksizin "3" ayrı  ağır ceza paketine (20, 18 ve 16 yıl) serpiştirilmemiz, hukukun adaletten yoksun kaldığının en  büyük kanıtı olarak kayıt/ara geçmiştir.
“3" farklı gruba ayrılan delillerden ; farklı yerlerden elde edilen sahte dijital verilerin, suç unsuru içermeyen gerçek ve taranmış dijital belgelerle aynı ortamda bulunması ve birbiri ile uyumlu olması doğruluklarının  bir kanıtı  olarak kabul edilmiş ve suçun işlendiğine kesin kanaat getirilerek hukukta yepyeni bir çığır açılmıştır!
Esir olarak tutulmamızın altında  yatan tek gerçek, Cumhuriyet değerlerine gönülden bağlı ulusal çıkarları  inatla savunan ve Atatürkçü kimlikleri ile öne çıkan subaylar üzerinden kin, nefret ve intikam duygulan ile başta Deniz Kuvvetleri olmak üzere TSK'nın tasfiye edilerek itibarsızlaştırılmasıdır. Gerisi lafügüzaftır..” diye bitirmiş.
Bir insan için en ağır bedel, bulamadığı  adaleti arıyor olmaktır.
Ankara’da hakimler var diyeceğimiz günlere kavuşmak dileğiyle.