9 Eylül 2012 Pazar

BÜYÜK HATA



Sosyalist Enternasyonel’in Cape Town toplantısında, Türkiye’nin iç sorunu olan terör/Kürt sorununun  uluslararası bir soruna dönüştürülmesine yönelik bir karara maalesef CHP  imza atmıştır.   
“Barışa istikrara ve işbirliğine ortak bir yol: çok taraflılığın korunmasına ilişkin ihtiyaç” başlıklı karar metninde: “Kürt sorunu, İsrail ve Filistin gibi çok taraflı çözüm bulunulması gereken bir sorundur. Irak, İran, Türkiye ve Suriye’yi temsil eden partiler ve Kürt halkı, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslarüstü kuruluşların yardımıyla çok taraflı bir çerçeve içinde çalışılmalıdırlar. Sosyalist Enternasyonel Kongresi, Kürt Sorunu üzerine Özel Çalışma Grubunun, uluslararası hukuka uygun olarak Kürt halkının haklarını ve güvenliğini korumak ilerletmek ve yaşam koşullarını amacıyla tekrar kurma kararı almıştır” denmiştir.
Bu metinin altına imza koymak, Türkiye’nin bir iç sorunu olan terör/Kürt sorununa, bugüne kadar hiç olmadığı gibi, uluslar arası platformda çözüm arama AYMAZLIĞINA DÜŞMEKTİR. CHP bugüne kadar, şimdiki yönetim dahil, bu sorunun “bireysel haklar” temelinde çözüleceğini söylemiyor muydu?
Bu altına imza atılan metin, Türkiye’deki Kürtleri diğer ülkelerdekilerle aynı kefeye koyup çözüm yolu aramaya yöneliktir.
Büyük bir aymazlıkla imzalanan bu metne baktığımız zaman, Türkiye’nin terör sorunu ile Filistin sorunun aynı kefeye konduğunu görüyoruz. Türkiye, İsrail’in Filistin’de ki işgalci konumuna indirgenerek, Kürtlerin yaşadığı bölgelerde işgalci konumuna düşürülmektedir.
Bu metne onay vermekle, Kürtlerin yaşadıkları ülkelerde Kürtlerin statüleri arasındaki farklılığa işaret etmeden, yani Türkiye’deki Kürtlerin Anayasa ve kanunlar önündeki “eşit vatandaş” konumu hiç göz önüne alınmadan, sanki Kürtlere, Türkiye’de de tıpkı İsrail’in Filistinlilere yaptığı gibi, ayrımcılık ve işkence yapıldığını kabul etmiş oluyoruz. Ülkesinde Kürtlere daha yeni kimlik veren Suriye ile aynı kaba konuyoruz.
Daha vahimi, yukarıda belirttiğimiz Sosyalist Enternasyonel’in “Kürt açıklamasının”, hemen üstünde üç paragraf halinde, İsrail’in Filistinlilere neler yaptığı ve İsrail’den Filistin işgaline son verilmesi, iki devletli bir yapının kabulü, self determinasyon ve Filistinli mahkûmların salıverilmesi gibi talepler yer almaktadır.
Bu kararı imzalayan CHP yönetimi, bugün İsrail’le aynı kefeye konurken, yarın aynı taleplerin Türkiye’den de istenebileceğini öngörememişler midir?
Ayrıca madde metninden anlaşılan, beraber çalışılması istenen partilerin Sosyalist Enternasyonel’e üye olma şartı da söz konusu değil.
Bu metne göre CHP PKK yandaşı partilerle beraber Kürt sorununu tartışır hale gelecektir. Bunun  Türkiye’de terör örgütünü muhatap kabul etmekten başka hiçbir alamı da olmayacaktır.
Metne baktığımız zaman, birbirleriyle siyasal yapısı, o bölgelerde yaşayan Kürtlerin statüleri birbirinden çok farklı olan ülkelerdeki Kürt sorunu, BM’nin,  AB ve uluslarüstü STK ların yardımıyla aynı kefeye konularak çözülmesine çalışılmalıdır, deniyor.
İleride BM Genel Kurulu veya Güvenlik Kurulu, Türkiye’deki Kürt sorunuyla ilgili olarak bir karar alırsa buna karşı ne diyebilirsiniz.
Ya da yeniden kurulacağı söylenen Çalışma Grubu böyle bir öneri yaparsa ki; Büyük Kürdistan hayaliyle yanıp tutuşan iç ve dış mihraklar bunu yaptıracaklardır.
O zaman ne yapacaksınız?
Hiç mi içinizde, uluslararası hukuka atıf yapılırken, uluslararası hukukta “kendi kaderini tayin hakkı” nın varlığından haberi olan kimse yoktu? Ya da bunu hiç mi incelemediniz?
Bu karara BDP imzalayabilir hatta alkış bile tutabilir, ama CHP’nin böyle bir şeye alet olmasını anlamak mümkün değildir.
YAPILAN BÜYÜK BİR HATA, BÜYÜK BİR AYMAZLIKTIR.