Sosyalist Enternasyonel’in Cape Town
toplantısında, Türkiye’nin iç sorunu olan terör/Kürt sorununun uluslararası bir soruna dönüştürülmesine
yönelik bir karara maalesef CHP imza atmıştır.
“Barışa istikrara ve işbirliğine ortak
bir yol: çok taraflılığın korunmasına
ilişkin ihtiyaç” başlıklı karar metninde: “Kürt sorunu, İsrail ve Filistin gibi çok taraflı çözüm bulunulması
gereken bir sorundur. Irak, İran, Türkiye ve Suriye’yi temsil eden partiler ve
Kürt halkı, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslarüstü kuruluşların yardımıyla
çok taraflı bir çerçeve içinde çalışılmalıdırlar. Sosyalist Enternasyonel Kongresi,
Kürt Sorunu üzerine Özel Çalışma Grubunun, uluslararası hukuka uygun olarak
Kürt halkının haklarını ve güvenliğini korumak ilerletmek ve yaşam koşullarını
amacıyla tekrar kurma kararı almıştır” denmiştir.
Bu metinin altına imza koymak,
Türkiye’nin bir iç sorunu olan terör/Kürt sorununa, bugüne kadar hiç olmadığı
gibi, uluslar arası platformda çözüm arama AYMAZLIĞINA
DÜŞMEKTİR. CHP bugüne kadar, şimdiki yönetim dahil, bu sorunun “bireysel haklar” temelinde çözüleceğini
söylemiyor muydu?
Bu altına imza atılan metin,
Türkiye’deki Kürtleri diğer ülkelerdekilerle aynı kefeye koyup çözüm yolu aramaya
yöneliktir.
Büyük bir aymazlıkla imzalanan bu metne
baktığımız zaman, Türkiye’nin terör sorunu ile Filistin sorunun aynı kefeye
konduğunu görüyoruz. Türkiye, İsrail’in Filistin’de ki işgalci konumuna
indirgenerek, Kürtlerin yaşadığı bölgelerde işgalci konumuna düşürülmektedir.
Bu metne onay vermekle, Kürtlerin yaşadıkları
ülkelerde Kürtlerin statüleri arasındaki farklılığa işaret etmeden, yani
Türkiye’deki Kürtlerin Anayasa ve kanunlar önündeki “eşit vatandaş” konumu hiç göz önüne alınmadan, sanki Kürtlere,
Türkiye’de de tıpkı İsrail’in Filistinlilere yaptığı gibi, ayrımcılık ve işkence yapıldığını kabul etmiş oluyoruz. Ülkesinde
Kürtlere daha yeni kimlik veren Suriye ile aynı kaba konuyoruz.
Daha vahimi, yukarıda belirttiğimiz
Sosyalist Enternasyonel’in “Kürt açıklamasının”, hemen üstünde üç paragraf
halinde, İsrail’in Filistinlilere neler yaptığı ve İsrail’den Filistin işgaline
son verilmesi, iki devletli bir yapının kabulü, self determinasyon ve
Filistinli mahkûmların salıverilmesi gibi talepler yer almaktadır.
Bu kararı imzalayan CHP yönetimi, bugün
İsrail’le aynı kefeye konurken, yarın aynı taleplerin Türkiye’den de
istenebileceğini öngörememişler midir?
Ayrıca madde metninden anlaşılan,
beraber çalışılması istenen partilerin Sosyalist Enternasyonel’e üye olma şartı
da söz konusu değil.
Bu metne göre CHP PKK yandaşı partilerle
beraber Kürt sorununu tartışır hale gelecektir. Bunun Türkiye’de terör örgütünü muhatap kabul
etmekten başka hiçbir alamı da olmayacaktır.
Metne baktığımız zaman, birbirleriyle
siyasal yapısı, o bölgelerde yaşayan Kürtlerin statüleri birbirinden çok farklı
olan ülkelerdeki Kürt sorunu, BM’nin, AB
ve uluslarüstü STK ların yardımıyla aynı kefeye konularak çözülmesine
çalışılmalıdır, deniyor.
İleride BM Genel Kurulu veya Güvenlik
Kurulu, Türkiye’deki Kürt sorunuyla ilgili olarak bir karar alırsa buna karşı
ne diyebilirsiniz.
Ya da yeniden kurulacağı söylenen
Çalışma Grubu böyle bir öneri yaparsa
ki; Büyük Kürdistan hayaliyle yanıp tutuşan iç ve dış mihraklar bunu yaptıracaklardır.
O zaman ne yapacaksınız?
Hiç mi içinizde, uluslararası hukuka
atıf yapılırken, uluslararası hukukta “kendi
kaderini tayin hakkı” nın varlığından
haberi olan kimse yoktu? Ya da bunu hiç mi incelemediniz?
Bu karara BDP imzalayabilir hatta alkış
bile tutabilir, ama CHP’nin böyle bir şeye alet olmasını anlamak mümkün
değildir.
YAPILAN
BÜYÜK BİR HATA, BÜYÜK BİR AYMAZLIKTIR.