TARİH ÖNÜNDE BUNUN HESABINI VEREMEZSİNİZ
Çukurca’dan yine şehit haberleri, gene
alışıldık “kanı yerde kalmayacak”, “karakollar kötüydü”, “deneyimsiz askerler
gönderildi” gibi ortak söylemlerden sonra iktidar ve muhalefet partilerinin birbirlerine
yönelik alışa geldiğimiz içeriksiz, halkın gözünü boyamaya yönelik
suçlamalarını dinledik.
Terörün nasıl sonlandırılacağı artık bir
bilinmeyen değil, tam aksine herkesin bildiği bir olgudur.
Öncelikle hem iktidarın ve hem de ana
muhalefet partisinin kabul edip içlerine sindirmeleri gereken husus, TERÖRLE
MÜZAKERE DEĞİL MÜCADELE EDİLECEĞİ gerçeğidir.
Katillerin ağzıyla konuşarak, yok akil
adamlar komisyonu, yok mecliste kurulacak uzlaşı komisyonu gibi Türkiye
gerçekleri ile bağdaşmayan söylemlerden vazgeçmek gerekir.
Çünkü bu ve benzeri sözler terör
örgütünün iştahını kabartır. Vurdukça, kan döktükçe istediğimi alıyorum der.
Nedir bugüne kadar terör örgütünün
istedikleri, ana dilde eğitim, Türk Milleti Kavramının anayasadan çıkartılması,
Af ve otuz bin kişinin katiline Mandela modeli uygulanarak önce ev hapsi, sonra
siyasetin yolunu açmak ve demokratik özerklik.
Oslo görüşmeleri sırasında anlaşılıyor
ki, İktidar tarafından terör örgütüne bu konuların Anayasa değişikliği ile
yapılacağı garantisi verilmiş.
Ana muhalefet Partisinin Oslo
görüşmelerine sadece gizli yapıldığı için karşı çıktığı, içeriğine itirazı
olmadığı, tam aksine ana dilde eğitim,
Türk Milleti Kavramının anayasadan çıkartılması, af, demokratik özerklik
konularında destek vermesiyle ortaya çıkmaktadır.
Ana muhalefet partisinin gerek Van Çalış
tay’ında aldığı kararlar gerekse parti sözcülerinin çeşitli açıklamaları, terör
örgütünün İktidarca da kabul gören bu taleplerine, evet dediğini açıkça ortaya
koymuştur.
Bu nedenledir ki, hukuken hiçbir
bağlayıcılığı olmayan Anayasa Uzlaşı Komisyonu’ndan tabanın isteğine rağmen çekilmeyeceğini ilan etmiştir.
Oslo görüşmeleri ile Anayasa çalışmaları
aynı istek ve yönlendirmenin iz düşümleridir.
Ana dilde eğitim, Türk ve Türk Milleti
kavramlarının anayasadan çıkartılması, demokratik özerkliğin hayata
geçirilebilmesi, Anayasa değişikliği gerektirir. İşte bu nedenledir ki, CHP ve MHP bu komisyondan çekilmelidirler.
Bu Anayasa Komisyonu çalışmalarına devam
etmek, Oslo görüşmelerine ve orada alınan kararlara destek vermek demektir.
Oslo görüşmeleri bir noktadan da çok önemlidir.
Bu önemli nokta, halktan gizli olarak sürdürülen bu görüşmelerin, genç Cumhuriyetin kuruluş aşaması ve
kurulduktan sonra bu ülkenin doğu ve güneydoğusunda çıkan bütün ayaklanmaların
arkasında olan İNGİLTERE’NİN gözlemciliğinde yapılıyor olmasıdır.
Ne iktidar partisi ve nede Ana muhalefet
partisi bu sorunun çözümünde ne düşündüklerini Türk halkına açıklamaktan özenle
kaçınmaktadırlar.
Gerek İktidar ve gerekse Ana muhalefet
partisi terör örgütü ve ona destek verenlerin ülkeyi etnik temelde bölmeye
yönelik taleplerine cevap vermeye çalışmaktadırlar.
Onların bu davranışları da terör
örgütünün bölgedeki itibarını arttırmış ve bu terör örgütünü giderek o bölge
insanı gözünde meşrulaştırmıştır.
İktidar ve ana muhalefet olarak terör
örgütünün taleplerini müzakere yoluyla çözelim derseniz, size DOĞRUDAN TERÖR ÖRGÜTÜYLE MÜZAKERE EDİN
DERLER.
İktidar partisinin de içinde vatan
sevgisiyle dolu onlarca milletvekilinin olduğundan hiçbir kuşkum yok.
Ama asıl sözüm bu devleti kuran
Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinedir.
Bu konuyu hiç bilmiyor olabilirsiniz, bu
konuya hiç kafa da yormamış
olabilirsiniz. Sakın parti içindeki bölücülerin ve PKK yandaşlarının
söylediklerine inanmayın, Sayın Deniz
Baykal’ın 2009 yılında Başbakan Tayyip Erdoğan’a yazdığı mektubu okuyun ve
diğer partilerdeki arkadaşlarınıza okutun.
Ülkeyi bölünmeye götüren bu süreci
engellemeye çalışmazsanız,TARİH ÖNÜNDE
BUNUN HESABINI VEREMEZSİNİZ.