Devletten evvel var olan, devleti kuran CHP ve onun önderleri hakkında karşıtları,
zaman zaman çok acımasız, haksız saldırılarda bulunmuşlardır.
Bazen o kadar ileri gitmişlerdir ki; İnönü
savaşlarının ve “Garp Cephesi”nin komutanı İsmet Paşaya, “asker kaçağı” bile diyebilmişlerdir.
Başbakan gibi elinde devletin bütün
arşivleri olanlar bile, hangi nedenle kapatıldıklarını bildikleri halde cami kapatma olaylarını çarpıtılmışlardır.
En haksız şekilde askeri darbelerin
sorumluluğu CHP’ye yüklenmiştir.
Bunlar ve benzeri suçlamalara, deli
saçması, zırva der ve geçersin.
Ama birkaç gün önce MHP si Genel Başkanı
Devlet Bahçeli, CHP sini AKP’nin peşine takılarak ve BDP ile birleşerek “bölücülüğün şeytan üçgenini oluşturduğunu” söylemiştir.
CHP böyle bir suçlamaya tarihinde ilk
defa muhatap olmaktadır.
Devlet Bahçeli’nin bu ithamı haksız
olabilir, gerçek CHPlileri rencide de edebilir. Ama şuanda Kemal
Kılıçdaroğlu’nun söylemleri, en azından hukuk açısından baktığınız zaman Devlet
Bahçeli’nin suçlamasını “görünen gerçeğe
uygun” hale getirmektedir.
Zira; Kemal Kılıçdaroğlu ilk önce “Bizim çözüm önerilerimiz var ama
dayatıyorlar demesinler diye sunmuyoruz” şeklinde bir açıklama yaptıktan
sonrada “Benim Genel Başkanlığıma mal olsa da bu sorunu
çözeceğim” demiştir.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu iki
açıklamasını bir arada düşündüğünüz zaman, böyle yanlış bir düşünceye sahip
olabilirsiniz. Zira, CHP nin Meclisteki sandalye sayısı bu sorunu tek başına
çözmeye yetmemektedir. O zaman birileriyle uzlaşmak zorundadır. Kimdir bunlar
AKP ve BDP dir.
O
zaman da kamuoyu en azından parti tabanının kabullenmesi mümkün olmayan bazı şeyler
mi var, diye düşünür.
Terör örgütünün ve onun siyasi
uzantısının nihai hedefi “Bağımsız bir
Kürt Devleti” kurmaktır.Ancak bu nihai hedefe varmak için yapılması gereken,
atılması gereken adımlar vardır.
Terör örgütü öncelikle “demokratik
özerklik” diye nitelenen, kendi güvenlik güçlerini kurup, “içişlerinde serbest, dışarıya karşı Türkiye’nin bünyesinde FEDERAL bir
yapı elde etmek ister.
Anayasadan “Türk” ibarelerinin kaldırılması, Anayasadaki “Herkes Türk’tür
ibaresinin yerine “Türkiye Cumhuriyeti
Vatandaşlığı” nı getirilmesi, başlangıçta “Kürtçe’nin seçmeli ders olması” sonradan ana dilde eğitim, evvelce
değiştirilmiş, “Kürtçe yer isimlerinin
iadesi”, Genel Af, Akil Adamlar
Komisyonu, Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulması da terör örgütünün
talepleridir.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Genel Başkanlığıma mal olsa da” demesinin
altında, bugüne kadar halktan ve parti tabanından ısrarla saklanan “Van Çalıştay” raporunda, bu yukarıda terör örgütünün istemleriyle bire
bir örtüşen,Yeni anayasal vatandaşlık
tanımı, idari özerklik yolunu açacak, Avrupa Yerel Yönetimler özerklik
şartına Türkiye’nin koyduğu çekinceleri
kaldırarak demokratik özerkliğin yolunu
açmak arzusu mu var?
Kürtçenin
seçimlik
ders olarak okutulması, Genel af, Hakikatleri
Araştırma Komisyonu, gibi terör örgütü ve onların siyasi uzantılarının
söylemleri ile örtüşen söylemlerin varlığımı, bu çözüm önerilerinin
gizlenmesine neden oluyor.
Geniş halk kitleleri, CHP ne oy
vermeyenlerde dahil, CHP sinin bu ülkenin temel taşı olduğuna inanır ve onun
böyle ülkenin bölünmesine giden yolda herhangi bir davranış içinde olabileceğini
düşünemezler bile.
Yeni
azınlıklar yaratılmasına karşı olan CHP tabanı, CHP yönetiminin ülkeyi bölünmeye götürecek bir çözüm
önerisine izin vermez.
CHP daha 1989 yılında Kürt kökenli
yurttaşlarımızın karşılaştıkları sorunları açık yüreklilikle ortaya koymuş;
etnik köken farklılıklarına, kültürel çoğulculuğa, bireysel kültürel haklara olan saygısını, demokratik değerlere
eşitliğe ve hoşgörüye olan bağlılığı çerçevesinde toplumumuza ve üniter ulus devlet temeli dikkate
alınarak kısıtlamaların kaldırılması ve çağdaş, kalıcı çözümler bulunması için
politikalarını sunmuştur.
BU
NEDENLE SIFATI NE OLURSA OLSUN, HİÇ
KİMSENİN GÜCÜ CHP’Nİ BÖLÜCÜLERİN DÜMEN
SUYUNDA, BU ÜLKEYİ BÖLÜNMEYE GÖTÜRMEYE
GÜCÜ YETMEZ.