CHP, Kürt sorununun meclis çatısı
altında çözümüne ilişkin yol haritasını geçtiğimiz hafta Salı günü AKP’ye iletti.
Ancak, AKP’ye iletilen yol haritasının incelenmesinde
olaya, parti programından hareketle
değil Abdullah Öcalan ve Kandil’in istekleri doğrultusunda bakıldığı
görülmektedir.
Zira “yol haritası” denen belge, mektup,
adına ne derseniz deyin ciddi bir etnik ayrımcılık, bölücülük
kokmaktadır.
Çünkü yeni CHP yönetimi olayı sadece bir “Kürt Sorunu” olarak algılamaktadır.
Türkiye etnik köken açısından çoğulcu
bir yapıya sahiptir.Böyle olduğu içinde Cumhuriyeti kuranlar laikliği ve etnik
çoğulculuğu temel ilke olarak kabul etmişlerdir. Bunun içindir ki, CUMHURİYET
ÖZÜNDE BİR SİYASAL BİLİNÇ CUMHURİYETİ OLARAK KURULMUŞTUR.
Ancak CHP’nin yeni yönetiminin “yol
haritası” diye sunduğu belgenin, etnik kökenciliği istismar edecek olanlara hizmet edercesine, ülke insanını etnik
bir sınıflamaya tabii tutmaktadır.
Belgede devamlı olarak “Kürt meselesi” nden söz edilmektedir.
Partinin terör politikası, Kürt politikası haline getirilerek bölücüler
tarafından yaratılmak istenen bu
farklılaşmanın üstüne oturtulmaya çalışılmaktadır.
CHP’nin yeni yönetiminin bu davranışı sadece
bu belgeyle ortaya çıkmış değildir. HALKTAN
VE PARTİ TABANINDAN ISRARLA SAKLANAN Van Çalıştay’ı olarak tarihe geçecek belgede“Genel af” , “Anadilde eğitim”, “yeni
bir anayasal vatandaşlık tanımı”, “CHP’nin iktidarda bulunduğu dönemde
bölgedeki olumsuzluklardan dolayı Kürt halkından özür dilemesi”, “Hakikatleri
Araştırma Komisyonu”, “Kürt Kelimesinin kullanılması”, “Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartı’nın kabulü” gibi söylemleri CHP’nin görüşü haline getirilerek etnik ayrımcılığın üstünden politika
üretilmek istenmektedir.
Bu söylemler Türkiye Cumhuriyeti’nin
kuruluş felsefesine aykırıdır. Cumhuriyet kurulduğundan bu yana insanlarımız
eşit vatandaşlık anlayışı içersinde yaşamışlardır.
Bu tür söylemler yüzyıllardır beraber
yaşamış insanlar arasında etnik ayrışma ve etnik gerginlik yaratacaktır. Bu da
ayrılıkçı terör örgütünün istediği iklimin oluşmasına neden olur.
Bilindiği üzere bölge halkının büyük bir
çoğunluğu bölgeyi terk edip, yurdun ekonomik ve sosyal olarak daha gelişmiş
bölgelerine yerleşerek, mal, mülk, iş sahibi olarak değişik gelir grupları
içinde ve fakat eşit yurttaşlar olarak yaşamaktadırlar.
Anadolu’da yaşayan değişik etnik
kökenden gelen bir grubu ön plana çıkartmak,
hiçbir etnik vurgusu olmayan anayasal bir tarifi içine sindirerek
kendisini “Türk” olarak algılayan, böyle kabul eden insanlar arasında bir
gerginlik mi yaratılmak istenmektedir?
Gerek yol haritasında ve gerekse Van
Çalıştay raporunda dile getirilen, Abdullah Öcalan’ın söylemleri olan “Akil Adamlar” , “hakikatleri araştırma
komisyonu” gibi söylemlerin hem de CHP li yöneticiler tarafından dile
getirilmesi, CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu’ndan evvelki CHP yöneticileri
tarafından devamlı olarak vurgulanan, “Terör
örgütüyle müzakere edilmez, mücadele edilir” söyleminden dönülerek, PKK’nın
doğrudan veya dolaylı olarak muhatap alınmasıdır.
Böyle doğrudan veya dolaylı diyalog,
PKK’nın eylemlerini kabullenmek anlamına gelir ki, bu bundan sonra Türkiye’de
huzurun ve güvenliğin bir daha hiçbir şekilde sağlanamamasına neden olur.
Bunu bazı başka siyasi partiler dile getirebilirler,
ama devleti kurarken etnik çoğulculuğu temel ilke olarak kabul edip, bu
cumhuriyeti bir bilinç Cumhuriyeti olarak kuran
CHP’nin , ŞİMDİKİ YÖNETİCİLERİNİN
BÖYLE BİR SÖYLEMDE BULUNMA HAKLARI YOKTUR.
Tahmin ediyorum ki; CHP de şuanda görev
yapan, Cumhuriyetin temel değerleri ile sorunu olmayan gerçek CHP li milletvekilleri partinin temel felsefesine aykırı, etnik ayrıştırmaya ve bunun doğal
sonucu olarak ta etnik çatışmalara yol
açacak bu davranışa
tepki vereceklerdir.