6 Haziran 2012 Çarşamba

BÖLÜNMENİN YOL HARİTASI



Kemal Kılıçdaroğlu Salı günü  CHP grubunda yaptığı konuşmada, “terör sorunu” ile ilgili olarak, “Bizim çözüm önerilerimiz var ama, CHP dayatıyor denmesin diye söylemiyoruz” demiş.
Hakikaten şaka  gibi bir açıklama.
Eğer bir partinin bir ülke sorunu hakkında söyleyecek sözü var ise, bunu açıklamaması, kamuoyuyla paylaşmaması inanılır gibi bir şey değildir.
Siyasi partiler  ülke sorunlarını nasıl çözeceklerini açıklayarak seçmenden oy isterler.
Ayrıca, Türkiye’de ister adına Güneydoğu Anadolu sorunu,  ister terör sorunu deyin, ama bölgede sorun olduğu da bir gerçektir. Böyle bir sorun varken bunun çözümü konusundaki düşüncelerinizi “dayatıyorlar derler” düşüncesiyle halktan saklamanın inandırıcı bir gerekçesi olamaz.
Aslında açıklamama nedenleri,  çözüm önerileri açıklandığı zaman parti tabanından ve genel olarak büyük halk kitlelerinden gelecek tepkiden korkmalarıdır.
Türkiye’de kimsenin  bu konu da  ağzını açamadığı, çalışma yapamadığı dönemde, CHP bu konuya ilişkin  rapor yazmış ve bunu kamuoyu ile paylaşmış bir siyasal partidir.
Bugünkü yönetim, evvelce hazırlanmış bu raporu beğenmemiş olabilir. Bununu üstünde değişiklikler yapmış olabilirler, ama şimdi yapmaları gereken, nasıl bir çözüm önerdiklerini kamuoyuyla paylaşmaktır.
Var olduğu söylenen ama açıklanmayan  çözüm önerileri, 2011 yılı Şubat ayı sonlarında Van’da yapılan ve kararları halkımızdan saklanan “Çalıştay”  kararlarımıdır?
O Çalıştayın kararlarının temelini “Yerel Yönetimlere Özerklik”, “Anadilde eğitim”, “geniş kapsamlı af” T.C Devletinin Turgut Özal zamanında dahi tehlikeli bulduğu “Yerel Yönetimler Özerklik Şartına Türkiye’nin koyduğu çekinceleri kaldırmak”  gibi ülke bütünlüğüne yönelik çok tehlikeli maddeler oluşturmaktadır.Bunlar duyulursa düşüncesiyle de halkın gözünden saklamak için bazı sosyal ve ekonomik öneriler de getirilmiştir.
Bu çözüm önerilerinin asıl hedefi,  ülkenin bir bölgesinin koparılmasına yöneliktir.
Eğer CHP oradaki temel sorunun  bir siyasi sorun olduğunu düşünüyorsa, bu düşünce eğer bilgisizlikten kaynaklanmıyorsa,  ki bilgisizlikten olduğuna hiç inanmıyorum,  kötü niyetten kaynaklanmaktadır.
Zira  bölgedeki terörün temel nedeni bölgenin geri bıraktırılmışlığıdır. Yani ekonomiktir. Bu sorunlar ortada dururken, siyasal çözüm önerileri getirmek tam bir kötü niyettir.
Öncelikle bölgenin sosyal, ekonomik kalkınmasını sağlayarak terörün istismarına neden olan noksanlıkların giderilmesi gerekmektedir.
AKP İktidarından evvel yani 2002 yılında bölgede terör “sıfır” noktasına kadar gerilemişti.Yani terörün şiddet boyutu sona erdirilmişti. Ama AKP o tarihten sonra bölgenin sosyal, ekonomik kalkınmasını sağlayacak  tedbirleri almamıştır.
AKP bu tedbirleri almadığı gibi şimdi “ayrılık” söylemini ön plana çıkaranlar iyi niyetli olsalardı, sosya ekonomik tedbirlerin biran evvel alınması gerektiğini o tarihte dile getirirlerdi, ama bunu yapmadılar. Zira, soysa ekonomik sorunların çözülmesi orada terörü kökten bitirir, ayrılıkçılara söylenecek söz bırakmazdı.
AKP bu tedbirleri almadığı gibi “Oslo Süreci”nde de artık bölgeyi,   etnik milliyetçilere teslim etti.
CHP yönetimi “Oslo sürecine” sadece bu sürecin halktan saklanması noktasında karşı çıkmıştır.
Bu gerekçeyle karşı çıkışını, Van Çalıştay’ının kararları ile beraber düşündüğümüzde,  ŞU ANDAKİ CHP YÖNETİMİNİN DE BÖLGENİN ETNİK MİLLİYETÇİLERE TESLİM EDİLMESİNE, BİR İTİRAZI OLMADIĞINI ORTAYA KOYMAKTADIR.
Şimdi gelinen noktada CHP de görev yapmış, üst düzey sorumluluk yüklenmiş olanların, üç beş zavallının “seçilemediniz de ondan böyle söylüyorsunuz” laflarına hiç aldırmadan, önce ülkeye ve sonra da CHP sine sahip çıkmaları gerekir.
Artık kimsenin susma hakkı yoktur, herkes konuşmak, “ülke bölünmeye gidiyor”  diye haykırmak zorundadır.
Bu bir çözüm önerisi veya yol haritası olmayıp, ÜLKENİN ÇÖZÜLMESİ’NE DESTEKTİR.