Kemal Kılıçdaroğlu Salı günü CHP grubunda yaptığı konuşmada, “terör
sorunu” ile ilgili olarak, “Bizim çözüm önerilerimiz var ama, CHP dayatıyor
denmesin diye söylemiyoruz” demiş.
Hakikaten şaka gibi bir açıklama.
Eğer bir partinin bir ülke sorunu
hakkında söyleyecek sözü var ise, bunu açıklamaması, kamuoyuyla paylaşmaması
inanılır gibi bir şey değildir.
Siyasi partiler ülke sorunlarını nasıl çözeceklerini
açıklayarak seçmenden oy isterler.
Ayrıca, Türkiye’de ister adına Güneydoğu
Anadolu sorunu, ister terör sorunu
deyin, ama bölgede sorun olduğu da bir gerçektir. Böyle bir sorun varken bunun
çözümü konusundaki düşüncelerinizi “dayatıyorlar derler” düşüncesiyle halktan
saklamanın inandırıcı bir gerekçesi olamaz.
Aslında açıklamama nedenleri, çözüm önerileri açıklandığı zaman parti
tabanından ve genel olarak büyük halk kitlelerinden gelecek tepkiden
korkmalarıdır.
Türkiye’de kimsenin bu konu da
ağzını açamadığı, çalışma yapamadığı dönemde, CHP bu konuya ilişkin rapor yazmış ve bunu kamuoyu ile paylaşmış
bir siyasal partidir.
Bugünkü yönetim, evvelce hazırlanmış bu
raporu beğenmemiş olabilir. Bununu üstünde değişiklikler yapmış olabilirler,
ama şimdi yapmaları gereken, nasıl bir çözüm önerdiklerini kamuoyuyla
paylaşmaktır.
Var olduğu söylenen ama
açıklanmayan çözüm önerileri, 2011 yılı
Şubat ayı sonlarında Van’da yapılan ve kararları halkımızdan saklanan
“Çalıştay” kararlarımıdır?
O Çalıştayın kararlarının temelini
“Yerel Yönetimlere Özerklik”, “Anadilde eğitim”, “geniş kapsamlı af” T.C
Devletinin Turgut Özal zamanında dahi tehlikeli bulduğu “Yerel Yönetimler
Özerklik Şartına Türkiye’nin koyduğu çekinceleri kaldırmak” gibi ülke bütünlüğüne yönelik çok tehlikeli
maddeler oluşturmaktadır.Bunlar duyulursa düşüncesiyle de halkın gözünden
saklamak için bazı sosyal ve ekonomik öneriler de getirilmiştir.
Bu çözüm önerilerinin asıl hedefi, ülkenin bir bölgesinin koparılmasına
yöneliktir.
Eğer CHP oradaki temel sorunun bir siyasi sorun olduğunu düşünüyorsa, bu
düşünce eğer bilgisizlikten kaynaklanmıyorsa,
ki bilgisizlikten olduğuna hiç inanmıyorum, kötü niyetten kaynaklanmaktadır.
Zira
bölgedeki terörün temel nedeni bölgenin geri bıraktırılmışlığıdır. Yani
ekonomiktir. Bu sorunlar ortada dururken, siyasal çözüm önerileri getirmek tam
bir kötü niyettir.
Öncelikle bölgenin sosyal, ekonomik
kalkınmasını sağlayarak terörün istismarına neden olan noksanlıkların
giderilmesi gerekmektedir.
AKP İktidarından evvel yani 2002 yılında
bölgede terör “sıfır” noktasına kadar gerilemişti.Yani terörün şiddet boyutu
sona erdirilmişti. Ama AKP o tarihten sonra bölgenin sosyal, ekonomik
kalkınmasını sağlayacak tedbirleri
almamıştır.
AKP bu tedbirleri almadığı gibi şimdi
“ayrılık” söylemini ön plana çıkaranlar iyi niyetli olsalardı, sosya ekonomik
tedbirlerin biran evvel alınması gerektiğini o tarihte dile getirirlerdi, ama
bunu yapmadılar. Zira, soysa ekonomik sorunların çözülmesi orada terörü kökten
bitirir, ayrılıkçılara söylenecek söz bırakmazdı.
AKP bu tedbirleri almadığı gibi “Oslo
Süreci”nde de artık bölgeyi, etnik
milliyetçilere teslim etti.
CHP yönetimi “Oslo sürecine” sadece bu sürecin halktan saklanması
noktasında karşı çıkmıştır.
Bu gerekçeyle karşı çıkışını, Van
Çalıştay’ının kararları ile beraber düşündüğümüzde, ŞU
ANDAKİ CHP YÖNETİMİNİN DE BÖLGENİN ETNİK MİLLİYETÇİLERE TESLİM EDİLMESİNE, BİR
İTİRAZI OLMADIĞINI ORTAYA KOYMAKTADIR.
Şimdi gelinen noktada CHP de görev
yapmış, üst düzey sorumluluk yüklenmiş olanların, üç beş zavallının “seçilemediniz de ondan böyle söylüyorsunuz”
laflarına hiç aldırmadan, önce ülkeye ve sonra da CHP sine sahip çıkmaları
gerekir.
Artık kimsenin susma hakkı yoktur,
herkes konuşmak, “ülke bölünmeye
gidiyor” diye haykırmak zorundadır.
Bu bir çözüm önerisi veya yol haritası
olmayıp, ÜLKENİN ÇÖZÜLMESİ’NE DESTEKTİR.