2007 yılında Cumhurbaşkanlarının görev
süresiyle ilgili Anayasada düzenleme yapılırken, 11. Cumhurbaşkanın durumu ile
ilgili olarak anayasaya konması gereken geçici madde konulmayarak büyük yanlış
yapılmıştır.
Ancak, şimdi mecbur kalınca da Anayasada
yapılması gereken düzenleme yasa ile yapılmıştır.
Bu yasanın iptali için de CHP, Ana
muhalefet partisi olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur.
Anayasa Mahkemesi de geçtiğimiz Cuma
günü, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresini yedi yıl olarak düzenleyen ve
bir daha seçilmesini engelleyen bu yasayı kısmen iptal ederek, kendini YASAMANIN YERİNE KOYMUŞ, YANİ TALİ KURUCU
İKTİDAR GİBİ DAVRANMIŞ ve görev süresinin
yedi yıl ve ikinci defa seçilebileceğine karar vermiştir.
1982 Anayasasının 101. Maddesinde
değişiklik yapılmadan önce, Cumhurbaşkanlarının görev süresi yedi yıldı. Ancak
yedi yıl için seçilen Cumhurbaşkanları ikinci bir defa seçilemezlerdi.
2007 yılında Sayın Ahmet Necdet Sezer’in
görev süresi dolmak üzereyken, Tayyip Erdoğan o tarihte de kendi adayı olan
Abdullah Gül’ü dayatmayla Mecliste Cumhurbaşkanı seçtiremeyince, bir
kızgınlık ve rövanş almak hırsıyla 2007 de yapılan bir Anayasa değişikliği ile
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve süresinin de 5+5 olması kuralı
getirilmiştir.
Bu değişiklik Sayın Ahmet Necdet Sezer tarafından
halk oyuna sunulunca, AKP, MHP’nin 367
çoğunluğunun bulunmasında kendisine destek vermesiyle, baştan beri dayattığı
Abdullah Gül’ü Mecliste Cumhurbaşkanı seçtirdi.
Abdullah Gül seçildiği tarihte
Cumhurbaşkanlarının süresini 5+5 olarak düzenleyen Anayasa değişikliği TBMM’den
yeterli çoğunlukla geçmiş yani yasalaşmış ve fakat Sayın Ahmet Necdet Sezer değişikliği anayasal hakkını kullanarak halk oyuna
sunduğu için henüz yürürlüğe girmemişti.
Aslında bu Anayasa değişikliği bir
kızgınlık ve rövanş düşüncesiyle alelacele yapılmamış olsaydı, Anayasaya bir
geçici madde ilavesiyle 11. Cumhurbaşkanının süresinin ne olacağı ve ikinci
defa seçilip seçilemeyeceği de düzenlenebilirdi ve düzenlenmesi de gerekirdi.
Böyle bir anayasal düzenleme yapılmadığı
için de bir çok hukukçu, Anayasa koyucunun iradesinin 11. Cumhurbaşkanının
görev süresinin 5+5 olduğu, eğer anayasa koyucu aksi kanaate olsaydı, yukarıda
belirttiğimiz gibi bir geçici madde ilave ederdi görüşündedirler.
Tüm ciddi
anayasacıların ortak kanıları da bu düzenlemenin ANAYSADA OLMASI YÖNÜNDEDİR.
Ama burada asıl önemli olan nokta, Anayasa Mahkemesi bu kararı ile kendi varlık nedeni olan yasaların hukuka ve Anayasaya aykırılığını önleme görevini ihlal etmiştir.
Kararıyla da, ANAYASAYI ÇİĞNEYEREK, Anayasada düzenlenmesi gereken hususların
yasayla da yapılabilmesinin yolunu açmıştır.
Ayrıca, çıkartılan ve kısmen iptal
edilen yasa bir anlamda yorum yasasıdır.
TBMM’nin yorum yasası yapma hakkı yoktur. “Yasama Yorumu” yöntemi ilk ve sadece 1924 Anayasasında vardır. 1924
Anayasası kanunların yorumlanması yetkisini mahkemelere değil, yasama organına
vermiştir. “Yasama yorumu ” kuvvetler ayrılığı prensibine aykırı
olduğundan ve hukukçular tarafından da şiddetle
eleştirildiği için ne 61 ve ne de 82 Anayasalarında düzenlenmemiştir.
AKP Meclis çoğunluğu bir yorum yasası çıkartarak anayasayı
çiğnemiş, Anayasa Mahkemesi de bu ihlale kısmen iptal kararı vererek iştirak
etmiştir.
Henüz gerekçeli kararı ve
muhalefet şerhlerini görmedik ama, Anayasa Mahkemesinin yapması gereken şey “ANAYASAYLA YAPILMASI GEREKEN BİR
DÜZENLEMENİN YASAYLA YAPILMASININ MÜMKÜN OLMADIĞI” gerekçesiyle yasayı
tümden iptal etmesiydi.
Bu son karar Anayasa
Mahkemesi üyeliğinin, bir Cumhurbaşkanının iki dudağının arasına bırakılmayacak
kadar önemli bir konu olduğunu, bu nedenle bu göreve getirilecek veya
önerilecek kişilerin en az iki, üç ay
evvelden kamuoyunun bilgisine sunulup, yeterli olup olmadıklarının
tartışılabilmesinin yolu açılmalıdır.