22 Nisan 2012 Pazar

YARGIYA GÜVEN SARSILIRSA



Geçtiğimiz günlerde bir araştırma şirketinin yaptığı araştırma sırasında deneklere “TÜRKİYE’DE HERHANGİ BİR SUÇTAN DOLAYI TUTUKLANIP CEZAEVİNE KONULSANIZ ADİL BİR ŞEKİLDE YARGILANACAĞINIZI DÜŞÜNÜYORMUSUNUZ” diye sorulmuş. Deneklerin %67.6 sı bu soruya  “HAYIR” cevabı vermiş.
Bu durum AKP iktidarının yargıyı ele geçirme operasyonu yapmasından yaklaşık on altı, on yedi ay sonra varılan sonuçtur.
Bir ülke halkının %70 yakın bir kısmı adil olarak yargılanmayacağını düşünüyorsa, başta iktidar partisi mensupları olmak üzere tüm siyasetçilerin ve hukukçuların olayı çok ciddiyetle düşünmeye başlaması gerekir.
Özellikle de AKP’nin bu oran üstüne çok düşünmesi gerekir. Zira muhalefetin oy oranları toplamı bu %67’nin çok altında, durum böyle olunca, AKP’ ye oy verenlerin  önemli bir kısmının  bile yargıya güven duymadığı ortaya çıkmaktadır.
İktidarı ellerinde bulunduranlar bugün için bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmiş bir yargıdan mutlu olabilirler.
Bir öç alma duygusuyla kendilerine muhalefet eden düşünce adamı, gazeteciyi yargı yoluyla zindanlara tıkabilirler. Bunun toplumda yarattığı korku ile kişiler fikirlerini açıklamaktan korkup susabilirler.
Ancak, unutmamak gerekir bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmiş yargı, yarın bir iktidar değişikliğinde yeni patronlarının nam ve hesabına yargılama yaparlar.
Toplumun %67-68nin  güven duymadığı bir yargı durup dururken oluşmuyor.
Bir dava dosyasında Savcılık tarafından delil diye dosyaya sunulan belgelerin yanlışlığı, düzmece olduğu konusunda kitaplar yazılıyorsa veya avukatlar ve sanıklar sadece savunma yaparken sarf ettikleri sözlerden dolayı onlarca yıl hapse mahkum oluyorlarsa, saatlerce ve binlerce kilometre yol kat edip yurt dışından gelip Mahkemeye çıkan sanık “kaçma şüphesi var” diye tutuklanabiliyorsa, orada yargıya inanç kalmayacaktır.
Bir Mustafa Balbay örneği yaşandı, göz altına alındı serbest bırakıldı, çağrıldı aynı gerekçeyle “kaçma şüphesi var” diye tutuklandı.
Eğer bu ülkede 25 yıl süreyle yargıda savcı ve hakim olarak görev yapmış ve şimdi de avukatlık yapan bir hukukçu, savunduğu kişinin ifadesi alınırken savcılıkta kendisine ve müvekkiline tuzak kurulduğunu dile getirip, bundan utanç duyduğunu, söylüyorsa artık tuzun koktuğu noktadayız demektir.
Cumhuriyetin Savcı sanığa tuzak kurmaz, tam aksine sanığın  hem lehinde ve hem de aleyhindeki delilleri toplar.
Şimdi başlarını ellerinin arasına alıp düşünmesi gerekenler, yargı mensuplarının ta kendileridir.
Unutmayın ki, bu ülkede Savcı bir başka Savcının makamını basıp arama yaptı. Siyasi iktidarı rahatsız edecek şekilde soruşturma yürüten savcılar, görevlerinden alınıp, bir de yargılanmaya başladılar.
Yarın da bir iktidar değişikliğinde, bugün sizin yaptığınız işlemler üzerine inceleme başlatıp sonunda sizi yargılamaya başlarlar.
Bugün sırtınızı sıvazlayan o siyasilerden hiçbirisi ne yanınızda olur, ne de ortalarda görünürler. Sizi kaderinizle baş başa bırakırlar.
Onun için siz siz olun hiçbir siyasi iktidarın adamı olmayın, sadece bağımsız ve tarafsız yargı yaratıp onun adamı olun.
Bir tarihte bir Anadolu şehrine gelen Adalet Bakanı’nın ayağına gitmeyen, o yarattığı saygınlıkla tek parti döneminin Bakanı’na “Biz onu ziyaret ederiz” dedirten genç hakim gibi olun.
Bağımsız ve tarafsız yargı demokratik hukuk devletinde en son ve en güvenli sığınaktır.
Bu yargıya inançsızlık algısı toplumda maalesef haklı olarak oluşmuştur.
Türk siyasi tarihinin en önemli davaları görülürken, bu ülkenin bütün saygın hukukçuları “Hukukun evrensel kurallarının, Anayasa’nın ihlal edildiği” yolunda görüş bildirirken eğer yargı buna duyarsız  kalıp yargılamayı sürdürse  böyle bir algının oluşması çok doğaldır.
Bir hukuk devletinde yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirip siyasi iktidarın dümen suyuna girerse artık orada totalitarizmin ayak sesleri duyulmaya başlamış demektir.