Geçtiğimiz günlerde bir araştırma
şirketinin yaptığı araştırma sırasında deneklere “TÜRKİYE’DE HERHANGİ BİR SUÇTAN DOLAYI TUTUKLANIP CEZAEVİNE KONULSANIZ
ADİL BİR ŞEKİLDE YARGILANACAĞINIZI DÜŞÜNÜYORMUSUNUZ” diye sorulmuş. Deneklerin
%67.6 sı bu soruya “HAYIR” cevabı vermiş.
Bu durum AKP iktidarının yargıyı ele
geçirme operasyonu yapmasından yaklaşık on altı, on yedi ay sonra varılan
sonuçtur.
Bir ülke halkının %70 yakın bir kısmı
adil olarak yargılanmayacağını düşünüyorsa, başta iktidar partisi mensupları
olmak üzere tüm siyasetçilerin ve hukukçuların olayı çok ciddiyetle düşünmeye
başlaması gerekir.
Özellikle de AKP’nin bu oran üstüne çok
düşünmesi gerekir. Zira muhalefetin oy oranları toplamı bu %67’nin çok altında,
durum böyle olunca, AKP’ ye oy verenlerin
önemli bir kısmının bile yargıya
güven duymadığı ortaya çıkmaktadır.
İktidarı ellerinde bulunduranlar bugün
için bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirmiş bir yargıdan mutlu olabilirler.
Bir öç alma duygusuyla kendilerine
muhalefet eden düşünce adamı, gazeteciyi yargı yoluyla zindanlara tıkabilirler.
Bunun toplumda yarattığı korku ile kişiler fikirlerini açıklamaktan korkup
susabilirler.
Ancak, unutmamak gerekir bağımsızlığını
ve tarafsızlığını yitirmiş yargı, yarın bir iktidar değişikliğinde yeni
patronlarının nam ve hesabına yargılama yaparlar.
Toplumun %67-68nin güven duymadığı bir yargı durup dururken
oluşmuyor.
Bir dava dosyasında Savcılık tarafından
delil diye dosyaya sunulan belgelerin yanlışlığı, düzmece olduğu konusunda
kitaplar yazılıyorsa veya avukatlar ve sanıklar sadece savunma yaparken sarf
ettikleri sözlerden dolayı onlarca yıl hapse mahkum oluyorlarsa, saatlerce ve
binlerce kilometre yol kat edip yurt dışından gelip Mahkemeye çıkan sanık “kaçma şüphesi var” diye
tutuklanabiliyorsa, orada yargıya inanç kalmayacaktır.
Bir Mustafa Balbay örneği yaşandı, göz
altına alındı serbest bırakıldı, çağrıldı aynı gerekçeyle “kaçma şüphesi var” diye tutuklandı.
Eğer bu ülkede 25 yıl süreyle yargıda
savcı ve hakim olarak görev yapmış ve şimdi de avukatlık yapan bir hukukçu, savunduğu kişinin ifadesi alınırken savcılıkta kendisine ve müvekkiline tuzak
kurulduğunu dile getirip, bundan utanç duyduğunu, söylüyorsa artık tuzun
koktuğu noktadayız demektir.
Cumhuriyetin Savcı sanığa tuzak kurmaz,
tam aksine sanığın hem lehinde ve hem de
aleyhindeki delilleri toplar.
Şimdi başlarını ellerinin arasına alıp
düşünmesi gerekenler, yargı mensuplarının ta kendileridir.
Unutmayın ki, bu ülkede Savcı bir başka
Savcının makamını basıp arama yaptı. Siyasi iktidarı rahatsız edecek şekilde
soruşturma yürüten savcılar, görevlerinden alınıp, bir de yargılanmaya
başladılar.
Yarın da bir iktidar değişikliğinde,
bugün sizin yaptığınız işlemler üzerine inceleme başlatıp sonunda sizi yargılamaya
başlarlar.
Bugün sırtınızı sıvazlayan o
siyasilerden hiçbirisi ne yanınızda olur, ne de ortalarda görünürler. Sizi
kaderinizle baş başa bırakırlar.
Onun için siz siz olun hiçbir siyasi
iktidarın adamı olmayın, sadece bağımsız ve tarafsız yargı yaratıp onun adamı
olun.
Bir tarihte bir Anadolu şehrine gelen
Adalet Bakanı’nın ayağına gitmeyen, o yarattığı saygınlıkla tek parti döneminin
Bakanı’na “Biz onu ziyaret ederiz” dedirten genç hakim gibi olun.
Bağımsız ve tarafsız yargı demokratik
hukuk devletinde en son ve en güvenli sığınaktır.
Bu yargıya inançsızlık algısı toplumda maalesef
haklı olarak oluşmuştur.
Türk siyasi tarihinin en önemli davaları
görülürken, bu ülkenin bütün saygın hukukçuları “Hukukun evrensel kurallarının,
Anayasa’nın ihlal edildiği” yolunda görüş bildirirken eğer yargı buna
duyarsız kalıp yargılamayı sürdürse böyle bir algının oluşması çok doğaldır.
Bir hukuk devletinde yargı
bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirip siyasi iktidarın dümen suyuna girerse
artık orada totalitarizmin ayak sesleri duyulmaya başlamış demektir.