29 Mart tarihli Zaman Gazetesi’nin manşetten verdiği habere göre, Başbakan Güney Kore temaslarını tamamlayıp İran’a geçerken uçakta gazeteciler ile sohbeti sırasında çok önemli bir noktaya temas etmiştir.
Başbakan “Yeni Anayasa” yapım süreci ile ilgili bir soru üzerine, “ 4 Parti uzlaşamazsa B planı, uzlaşabilen partilerin ne yapabileceğini bunu görmek olur” diyerek tavrını ve kimlere güvendiğini üstü kapalı ortaya koymuştur.
Başbakan her dediğini alkışlayan, her yaptığında keramet arayan bir basın yarattı.
Bütün bunları becerirken de en büyük destekçileri “ileri demokrasi” yalanını alkışlayan, buna destek veren batılı dostlarımızdı (!)
Ama bu dostlarımızın (!) asıl hedefi, ister iktidarda ister muhalefette olsun devletin laik ve üniter yapısının koruyucusu ve teminatı olan CHP’nin eksenini kaydırmaktı.
Bunu yapabilmek için CHP’nin ulusalcı bir yol izleyen önderlerini ya ahlak dışı bir operasyonla etkisiz, ya da Cumhuriyet Başsavcısının yardımıyla tasfiye ettiler.
Böylece partiyi ekseninden kaydırabilecek olanların önü açıldı.
Amerikalılardan ödül almış, CİA Ajanlığı açıkça ortaya çıkmış, bölünmenin yolunu açacak olan bölgesel özerkliği ve ana dilde eğitimi savunan TR705 gibi birisini partiye üye yaptıkları gibi Genel Başkan Yardımcısı da yaptırdılar.
Yetmez ama “evet” çi bir profesör ile yine Eylül 2010 da Anayasa’ya “evet” densin kararı çıkartmak için , o tarihte Genel Başkan yardımcısı olduğu partide büyük çaba sarf eden ve bunda da muaffak olan bir şahsı, parti üyesi bile değilken Parti Meclisi üyesi yaptılar.
CHP li olmadığını açıkça söyleyip Atatürk’e katliamcı diyebilen, en hafif söylemiyle “densiz” bir akraba Milletvekili yapıldı.
Laiklik tehlikede değildir, yargı da tarikat örgütlenmesi vardır diyemem diyebilen, İkinci Dünya harbinin dünyayı kasıp kavurduğu, 70 milyon insanın hayatına mal olan bir harbe bu ülkeyi sokmayan CHP hükümetlerini ve o dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü Hitlere benzetebilen, bir kişinin parti Genel Başkanı olmasının da önünü açtılar.
Bütün bu yapılanların nedeni, ülkede rejim değişikliğine neden olacak,ülkeyi bölmeyi amaçlayan bir anayasa değişikliği yapabilmenin önündeki sayısal bir engel olmasa bile, manevi engel görülen CHP’yi parçalamak arzusudur.
Böylece ABD ve AB nin isteği gerçekleşti, AKP-BDP-CHP den devşirilecek 20-25 kişi ile 367 sayısını kolaylıkla aşabilecek bir TBMM tablosu ortaya çıktı.
BDP için Türkiye’de Başkanlık sistemi veya parlamenter sistem olması hiçbir anlam ifade etmez. Onlar için asıl olan etnik kökene dayalı özerk bölgeyi hayata geçirmektir
Bunu aldıkları takdirde Tayyip Erdoğan’ın rüyalarını süsleyen Başkanlık sistemine karşı çıkmaları için hiçbir sebep yoktur.
Siz Tayyip Erdoğan’ın şimdiler de söylediği, “Yeni Anayasa da Özerkliğin yer almayacağı ve Türk kavramının korunacağı” söylemlerine sakın inanmayın takkiye yapmak ruhlarında vardır . Uçakta söylediği B Planı bunun açık göstergesidir.
Tayyip Erdoğan’ın İçişleri Bakanı değil midir? “Valiler seçimle gelecek” diyen, Tayyip beyin kendisi değil midir, “Eyaletler içinde bir sistem olabilir diyorum” diyen, yine Tayyip Erdoğan değil midir “Türkiye’nin yarının da artık ‘Kemalizm’e veya başkaca herhangi bir resmi ideolojiye yer yoktur.” diyen.
BDP lilerin söylemlerine, CHP içindeki devşirme yeminli Atatürk ve Kemalizm düşmanlarının söylediklerine bakın sonucu şimdiden görün.
Sakın bu olayın bizim bölücülerin, numaralı Cumhuriyetçilerin, yeminli Atatürk düşmanlarının kendi özgün düşünceleri olduğunu sanmayın. Bu bir CİA projesidir. Yıllar evvel Türkiye’de her herzeyi yiyen CİA şefi Henze ne demişti “Türkiye’de ayrı ayrı etnik kökene dayanan devletçikler olmalı”
Bu bölünme Anayasası ile mücadele, bütün Atatürkçülerin ve her şeyden evvel Cumhuriyet sevdalısı gerçek CHP’lilerin görevidir.
Yılgınlığa hiç neden yok, tek çıkış yolumuz anti emperyalist Atatürkçülüktür.Tek yolun bu olduğu, İran ABD, AB, Bölücüler ve Ermeni Milliyetçileri ile CHP içindeki yeminlilerin tek ortak hedefinin Atatürk olduğu gerçeği bunu ortaya koymaktadır.