18 Aralık 2015 Cuma

KURULTAYA GİDERKEN


Gecikmiş, geciktirilmiş bir olağan kurultay’a giderken CHP’yi doğru tahlil etmek gerekiyor.
CHP’nin Kılıçdaroğlu yönetimine kadar, ülkede ve Dünya’da, TBMM de  sahip olduğu sandalye sayısından, seçimlerde aldığı oy oranından  çok daha fazla bir ağırlığı, saygınlığı vardı.
Önemli siyasal gelişmeler karşısında CHP’nin ne düşündüğü, ne söyleyeceği dikkatle izlenirdi.
Kılıçdaroğlu’nun partiye tek başına egemen olmasından sonra, yapılan CHP geleneği ile taban tabana zıt davranışlar, çelişkili tutum ve söylemler, geniş kitleleri CHP’den soğuturken, Türkiye’deki ve Dünyadaki saygınlığını, inanırlılığını yitirmesine neden oldu.
7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde oyların sabit kalması kimseyi yanıltmasın. Bu oylar AKP’ye duyulan nefretin ve başka bir partiye oy vermeyi içine sindiremeyenlerin sandığa yansıyan kısmıdır.
2011 seçimlerinden sonra bilerek ve isteyerek parti değerlerinden uzaklaştırıldığı gibi tarihi geçmişi de inkâr edilmeye başlandı.
Hatalar bununla da kalmadı, Cumhurbaşkanlığı seçiminden başlayarak siyasetin mantığına ve aritmetiğine ters düşen yanlışlar yapıldı.
İki turlu Cumhurbaşkanlığı seçiminde, bu sistemi uygulayan demokratik ülkelerde yapılmayan, işin aritmetiğine aykırı bir şekilde, ilk turda “Çatı Adayı” komedisi yaşandı.
Gösterilen aday, gerçekte MHP’nin adayı olmasına rağmen bu parti tabanından gizlenerek, aday sanki Kılıçdaroğlu’nun kendi adayıymışçasına tabana dikte ettirilmeye çalışıldı, ama buna rağmen taban adaya sıcak bakmayınca da, CHP’li seçmen aşağılanarak “tıpış tıpış sandığa gideceksiniz” dendi ve istenilen sonuç elde edilemediği gibi Tayyip Erdoğan’ın karizmasının çizilme şansı da, Kemal Kılıçdaroğlu’nun basiretsizliği yüzünden kaçırıldı.
7 Haziran 2015 seçimlerinde seçmen kendisi Tayyip Erdoğan’ın karizmasını  çizdi, ama CHP bundan da faydalanamadı.
Bundan da  faydalanamayacağı, seçmen tercihini doğru okunamadığı 7 Haziran seçimlerinde kendisi hiçbir başarı gösterememiş olmasına rağmen, sırf AKP tek başına iktidarı kaybetti, HDP barajı aştı diye  genel merkez önünde “demokrasi” şenlikleri yapıldığında  belli olmuştu.
Daha ilk günden yolsuzlukların, hırsızlıkların hesabının sorulmayacağı “devri sabık yaratmayacağız” söylemi ile ilan edilerek, AKP’yle koalisyon kurabilmek için CHP’ye yakışmayan bir şekilde AKP’ye  yaltaklanıldı.
AKP’nin oyununa gelip, kendi ifadeleriyle “koalisyon görüşmeleri” yapılarak 35 gün boşa geçirildikten sonra da, “Bize zaten koalisyon önerilmedi” denme pişkinliğini gösterildi.
Halbuki CHP daha seçim akşamı, hırsızlıkların, yolsuzlukların hesabını sormaya geliyoruz diye bir çıkış yapabilir, MHP ile HDP arasında bir katalizatör rolü oynayabilir, HDP’nin terörle arasına mesafe koymasını isteyerek,  ön alabilirdi.
Ama maalesef bu da becerilemedi.
1 Kasım seçimlerinde MHP’den ve HDP’den kaçan oylardan CHP’ye kayış olmadı, tam aksine bu oylar AKP’ye yöneldi.
Hatta AKP kendisinin bile beklemediği bir oy oranına ulaştı.
Bu toplumda bölücüler ve şeriatçıların toplamı bir arada yüzde on civarındadır.
Toplumun çok büyük çoğunluğunun Cumhuriyetin temel değerleri ile Atatürk  ve Türklükle hiçbir sorunu yoktur.
Nitekim bunun böyle olduğu, NOBEL Kimya Ödülü’nü kazanan bilim adamımız Prof. Dr Aziz Sancar’ın Atatürk’ten övgüyle bahis etmesinin, milliyetçi olduğunu söylemesinin toplumda yarattığı olumlu tepkiden de bu anlaşılmaktadır.  
O zaman “laikliği vurgularsak”, “Atatürk”,  dersek halk bize oy vermez safsatası, CHP içine yerleştirilmiş, bölücülerin,”CHP kapatılsın Vakıf haline getirilsin” diyen 10 Aralık hareketi mensuplarının, Sorosçuların ve anti laiklerin, partiyi eritmeye yönelik bilinçli söylemleridir.
CHP’nin tekrar çekim merkezi haline gelebilmesi, eski saygın konumuna ulaşabilmesi için, içine kasıtlı olarak yerleştirilmiş bölücülerin, Sorosçuların, 1O Aralık hareketi mensuplarının, anti laiklerin ve Atatürk düşmanlarının partiden tasfiye edilmeleri gerekmektedir.
Yeni bir şeyler söylemek, yapmak, Atatürk’ün resmini duvardan indirmekle, hoppalıkla, bölücülerin kuyruğuna takılmakla olmaz, ilericilikle olur. 
Ancak böyle olursa uçuruma doğru sürüklenen Türkiye AKP’nin elinden alınabilinir. Sevgili Yılmaz Özdil’in yazdığı gibi “CHP’yi geri almadan Türkiye’yi geri alabilmek mümkün değildir”  Kurultay’a giderken bunu iyi düşünmek gerekiyor.