Otuz beş gün sonra yerel genel seçimler yapılacak.
Demokrasisi oturmamış ülkelerde, her seçim
hep olağanüstü önemlidir. 30 Mart’ta yapılacak seçimde gene böyle olağanüstü
bir önem taşımaktadır.
İktidar ortakları arasında çıkan çatışma,
dedikodu halinde halk arasında dolaşan yolsuzluk iddialarını gün yüzüne
çıkarttı, bütün pislikler ortaya döküldü.
İktidar dökülüyordu, AKP iktidarını
yerle bir etmek için ufak bir dokunuş kafi idi, yapılacak tek şey vardı.
Şaibesiz adaylarla seçime gitmek.
Ama maalesef olmadı, oldurulmadı.
Önce, aday olabilmek için, parti içi
eğitim şart dediler. Her ne kadar parti paralı eğitime karşıysa da, eğitime
katılanlardan para da aldılar.
Ama sonra eğitime katılmamış bir çok
insanı aday yaptılar.
Belediye Başkan adaylarının Genel Merkezi “tehdit ederek” liste
dayattıkları basında çarşaf çarşaf yazıldı.
Ya buna
“bizi tehdit etmek kimsenin haddi değildir” demeyi akıl edemediler ya da hakikaten boyun
eğdiler.
Bunu hangi gerekçeyle olursa olsun eleştirenlere
“Sus! Sırası mı Şimdi..!” dediler.
Eş, dost, akraba, hemşeri ilişkisine
izin verilmeyecek dediler, aksi yapıldığı için eleştirenlere “Sus! Sırası mı Şimdi..!” dediler.
Adayları Gençleştiriyoruz dediler.
75 yaşında bir eski Bakanı Belediye Meclisinde birinci sıraya koydular.
Baba, oğul, eski eş, çoluk çocuk, yeğenler
cümbür cemaat listelerde olunca, “bu ne iş” diyenlere, “Sus! Sırası mı Şimdi..!” dediler.
Devrim kanunlarını yasalaştırmış bir
İnsanın kurduğu partide, cemaat yandaşının aday gösterilmesine tepki verilince,
“Sus! Sırası mı Şimdi..!” halka
açılıyoruz dediler.
Başta İzmir olmak üzere pek çok yerde
görevde olan veya görevde olmasa bile aday adayı olan Atatürkçüler tasfiye
edildiler.
Nasıl olur diyenlere “Sus! Sırası mı Şimdi..! seçime gidiyoruz”
dediler.
Hakkında kesinleşmiş Mahkeme hükmü olan
şahsı aday yaptılar, adam vaz geçti bu sefer kardeşini aday yaptılar.
Bayrağın anlamını bile bilemeyecek,
Atatürk’ü parti rozeti zanneden, bu kavramları türbanla eş tutan, bir kendini bilmezi, bir işaretle bayraklarla
gelincik bahçesine çevrilen İzmir’in
Konak ilçesine belediye başkan adayı yaptılar.
Buna haklı olarak itiraz edenlere “Sus! Sırası mı Şimdi..!” dediler.
Buna tepki verip, istifa edip gidenlere
dönek dediler.
Ama dönüp aynaya bakmadılar.
Kendi içlerinde ne dönekler olduğunu,
milletvekili yapılmayınca parti değiştirip, gelip, partinin en tepesine kadar
çıkanları görmek istemediler.
Görmek istemediler, çünkü onlar partiyi
temel değerlerinden koparmak, Atatürk’ten öç almak arzusu ile gelmişlerdi, getirilmişlerdi.
O kadar ileri gittiler ki; Atatürk’e
katil bile dediler,
Bunu görüp itiraz edenlere, “Sus! Sırası
mı Şimdi..!” dediler.
Ben odunu koysam seçtiririm, mantığının
çok yanlış olduğunu, halkın buna tepki vereceğini söyleyenlere “Sus! Sırası mı Şimdi..!” dediler.
Bir anlamda halk ne anlar, uyandırma ….
dediler. Halka iniyoruz derken halka hakaret ettiler.
Bu “Sus! Sırası mı, Şimdi…!” diyenlerin
büyük bir çoğunluğu da iyi niyetli partililer.
Susulursa tepki verilmezse, sessizliğe
bürünülürse iktidar olacağını zannedenler.
Ama bir şeyin farkında değiller.
İktidara giden yol tutarlı ve dürüst
olmaktan geçer.
Söylediği her şeyin aksini yapan bir
yönetim anlayışı, bırak geniş halk kitlelerinde, kendi parti tabanın da bile
güven yaratmaz.
Güven bunalımı başladığı zamanda bunun
nerede duracağı bilinmez.
Ayrıca seçim de bitmez. Yerel seçimler
bitecek Cumhurbaşkanlığı seçimi gelecek, o bitecek ondan en geç on, on bir ay
sonra milletvekili Genel seçimi gelecek.
“Sus! Sırası mı..! Şimdi” cilerin
mantığı ile parti yönetimi o zaman hiç
eleştirilemeyecek.