9 Şubat 2014 Pazar

BU İKTİDAR HER MUHALEFETE NASİP OLMAZ


11 Yıllık AKP iktidarında yapılan yolsuzluklar, eğer AKP cemaat kapışması olmasa devam edip gidecekti.
Allahtan, ortaklar arasında çıkan kavgadan dolayı 17 Aralık siyasal depremi yaşandı da, bütün yolsuzluklar gün yüzüne çıktı.
Şimdilik beş bakan ve başbakan hakkında her biri yüce divanlık suç isnatları, fotoğraflar, konuşma tapeleri ile ortalara döküldü.
Böyle bir ortam, demokrasilerde muhalefet partileri açısından bulunmaz bir fırsattır.
Ama bu fırsat sadece Salı günleri yapılan grup konuşmalarında veya parti sözcülerinin, orta okul müsameresi düzeyindeki açıklamalarıyla değerlendirilemez.
Değerlendirilemediği içinde bu olumsuzluklar toplumsal tepkiye dönüştürülemiyor.
Dönüştürülemeyince de AKP iktidarı, 17 Aralık operasyonlarının ardından savcıları, polis şeflerini değiştirerek kendini korumaya alıyor.
Bu değişikliğin nedeni,“Deniz Feneri e. V” davasında yapıldığı şekilde,  yolsuzlukların üstünü örtüp, uyutup gündemden düşürmektir.
Savcılar değiştirildi, yeni savcı “Ben iddianameyi yeniden yazarım” dedi.
Bütün bunlar, soruşturmanın engellenmesi istendiği için yapılıyor, yani olayların üstü örtülüp uyutulmaya çalışılıyor.
O zaman muhalefetin yapması gereken şey, etkin bir meclis denetim yolu olan “Meclis soruşturması” açılmasını istemektir.
Adı yolsuzluğa karışmış beş bakan, basın özgürlüğünü ayaklar altına alan, oğlunun kurucusu olduğu vakfa kaynağı belli olmayan milyonlarca dolar yatan bir başbakan.
AKP’ye oy verenlerin yüzde kırk ikisinin  bile yolsuzluğun varlığını kabul ettiği bir ortamda, Meclis soruşturması istemek, en az bir ay süreyle Meclisin  yolsuzlukları konuşmasını sağlar.
Önce bir bakan için Meclis soruşturması açılmasını istersin, gündeme alınıp alınmayacağının görüşüldüğü gün, bir ikincisi için aynı önergeyi verirsin ve böyle devam eder gidersin.
Böylelikle ister istemez, TRT 3 den meclis deki görüşmelerin  tamamı yayınlanacağı  ve var olan birkaç özgür TV kanalıda burada yapılan konuşmaları vereceği için Türkiye’nin gündemine egemen olursun.
Böylelikle muhalefet partilerinin bu konuyla ilgili görüşleri, gazetelerin iç sayfalarında dördüncü, beşinci haber olarak görülmekten kurtulur ve ön plana çıkar.
Ama ne hikmettir bu yol denenmiyor.
Aslına bakarsanız, böyle lime lime olmuş bir iktidar hiçbir muhalefete nasip olmaz.
Düşünüyorum da, böyle bir iktidar, bundan on, on beş sene evvel Süleyman Demirel’in, rahmetli Bülent Ecevit’in eline düşecekti de iktidar  koltuğunda oturabilecekti, öylemi?
 Hiç zannetmiyorum ki; mümkün olabil sindi.        
 Muhalefet partileri iktidarları tehdit etmezler, silkelerler, hatta tabiri yerindeyse, terbiye ederler.
Elinde ses bandı varsa çıkar açıklarsın.
İktidara dönüp “Sen açıkla, açıklamazsan, ben açıklarım” gibi çocuksu tehditlerde bulunmazsın.
Böyle bir belge varsa bunu açıklamak, kamuoyunun bilgisine sunmak, hatta yüce divanın yolunu açmak muhalefetin görevidir.
İktidar partisi içten içe kaynarken, yetmişe yakın milletvekilinin kopma ihtimalinin varlığından söz edilirken,  bu mekanizmanın işletilmiyor olması çok manidar görülüyor.
Deneyimli bir siyasetçinin, bu yolu ana  muhalefet partisinin yetkililerine önermesine rağmen bu yola gidilmediği için manidar diyorum.
Bırakın deneyimli siyaset adamının önermesini,  AKP’li  Bülent Arınç bile hafif alay kokan bir üslupla, fezlekelerin Meclise gelip gelmediği tartışılırken “Meclis soruşturması isteyin, siyasi sonuçları da olur, siz nasıl muhalefetsiniz” diye yol bile gösterdi.
Aslında fazla da söylenecek bir söz yok, böyle dökülen bir iktidar her muhalefete nasip olmaz,  ama tabii ciddi muhalefet yapma kapasiteniz ve niyetiniz var ise.