5 Şubat 2014 Çarşamba

DEVLETİN ÇİVİSİ ÇIKMIŞ


Tayyip Erdoğan, son günlerde esip gürlüyor. Öyle laflar ediyor ki, sanki sütten çıkmış ak kaşık.
Kendi Bakanları, onların çocukları pisliğin içine batmamışlardı da, yargıya ve polisin içine “sızmış !” eski ortağı paralel devlet, bütün bunları durup dururken, ortaya çıkarmış zannedersiniz.
Kendi deyimleriyle, bu devletin ordusuna kumpas kuranlar, suçsuz insanları  zindanlara tıkanlar, aynı polis, aynı savcı, aynı hakimler değil miydi?
O zaman bu savcılara polislere  methiyeler düzülüyordu.
Şimdi ne değişti. Eğer bu savcılar, hakimler, polisler “kumpas kuranlar” ise, demek ki bunlar kendileri tarafından  çok iyi biliniyorlarmış  ki, bir anda savcılar, polisler arasında yüzlerle, binlerle ifade edilen değişiklikler yapılıverdi.
O zaman demek ki  ilk günden beri bu paralel devlet yapısı  iktidar taraflından biliniyormuş, beraber yürüdükleri  için bu yollarda sesleri çıkmıyormuş.
O gün işlerine geldiği için adım adım  BOP’un talimatıyla “ılımlı İslamı” bu ülkeye yerleştirmek adına, ordusunu itibarsızlaştırırken, aydınları, subayları “kumpaslarla” düşman ceza hukuku bakış açısıyla zindanlara  tıktırırken, büyük bir mutluluk içinde bunları seyredip, “Bağımsız yargı var biz müdahale edemeyiz” derken, yol arkadaşı kendilerine dokunmaya başlayınca, gözleri dönmüş bir şekilde, savcıyı, vali muavinine bilgi veren makam haline getirmeyi bile yasalaştırmaya çalışıyorlar.
Silivri mahkemelerinde kullanılan delillerin sahte, kurmaca olduğu defalarca bilimsel raporlarla doğrulandı.
Ama bir evde bulunan altı adet para kasası, para sayma makinesi ve ayakkabı kutusunda bulunan dört buçuk milyon doların “yeşillerin” sahte olduğunu söyleyebilen  daha çıkmadı.
Bir sahtekarın, rüşvetçinin uçağıyla Umre gezileri olmadı diyebilen çıkmadı.
O zaman bu polislerden, savcılardan, özel yetkili mahkemelerden şimdiki şikayetin sebebi “iktidar mensupları ve çocuklarına” dokunmuş olması mı? Daha yukarılara tırmanabilir korkusu mu?
Özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını, bu ülkenin aydın hukukçuları yıllardır söylüyorlardı, bu talepler hiç dikkate alınmamış, ama şimdi, iktidar mensuplarına dokunma ihtimali ortaya çıkınca mı, kaldırılması gerektiğinin farkına varıldı.
Genelkurmay Başkanları’nın Yüce Divanda yargılanacağı Anayasa gereği olmasına rağmen, kendilerini yasaların üstünde gören bu mahkemeleri, o gün kaldırmayı düşünmediler de, “rüşvet, nüfus  suiistimali, bakanlık, başbakanlık görevlerinden değildir” denilmesinden korkulduğu için mi, şimdi bu mahkemeler kaldırılmaya çalışılıyor.
Doğrudur bu mahkemelerin kaldırılmasında geç bile kalındı. Ama  şimdi kaldırılması düşünülmeye başlanınca moda tabiriyle “ZAMANLAMASI MANİDAR” olmuyor mu?
On bir yıldır bu ülkeyi,  paralel devlet denen organizasyonla elle kol kola yönetenlerin, hukuk cinayetlerinin işlenmesine göz yumanların, suça ortaklık edenlerin, şimdi hiçbir şeyden şikayet etme hakları olamaz.
Sayelerinde devletin çivisi çıkmıştır.
O kadar çıkmıştır ki; bir bürokrat, mahkeme kararını bile zihnen tahrif ederek, TBMM’de anayasa ve içtüzükten kaynaklanan bir hakkın  kullanılması olarak verilen  bir soru önergesinin  sosyal medyada yayınlanmasını, Anayasa’nın 83 ve  97. Maddelerini görmezden gelip yasaklamak cüretini bile gösterebilmektedir.
Siz savcıyı, bürokrata bilgi vermekle yükümlü kılarsanız,  mahkemelerin kolluğa verdiği talimatı, kolluğun irdelemesinin önünü açarsanız, savcının talimatını yerine getiren jandarma subayını görevinden alırsanız, kendini bilmez bir bürokrat da meclis çalışmasının yayınlanmasına yasak koymaya cüret eder.
İşte o zaman da  devletin çivisi çıkmış demektir.
Olayların akışı, yaşananların bir iktidar sorunu olmaktan çıkıp, bir rejim sorunu haline geldiğini ortaya koymaktadır.

Yaşanan rejim sorununu daha da derinleştirmeden, süratle hukukun üstünlüğünü egemen kılacak, yansız, tarafsız bir yargının süratle tesisi şart hale gelmiştir.