17 Aralık’tan beri ülke yangın
yerine döndü. Kıyamet kopuyor.
Dün, laik Cumhuriyeti ortadan
kaldırıp, yerine Ilımlı İslam Cumhuriyeti kurma koalisyonu, ortaklar arasında
çıkan kavga sonunda çöktü, iki tarafın
pislikleri ortaya saçıldı.
Koalisyonun Cemaat ayağı, ortağının bütün mensuplarının yolsuzluklarını ortaya
dökmeye başladı.
Dökmekle kalmadı, mahalle çocuğu
ağzıyla lanetlemeler, beddualar gırla gitti.
Koalisyonun hükümet ayağı geri
kalır mı, şefaat arz ederken sirkatin etti ve eski bir Adalet bakanı kalktı,
cemaatin Yargıtay’ı ele geçirdiğini ima ederek, “Yargıtay İmamından söz etti”.
Başbakan’ın baş danışmanı olan
milletvekili çıktı “Milli Orduya Kumpas kuruldu” dedi.
Başbakan, devlet içinde “Paralel
bir örgütlenmeden ve bu örgütlenme nedeniyle
onlarca suçsuz insanın cezaevlerinde haksız olarak yattığı” itirafında
bulundu.
Hukuk çevreleri, Silivri Mahkemelerinde yargılanan insanlara,
“kumpas kurularak” haksızlık yapıldığının hükümet mensupları tarafından yapılan
açıklamalarla itiraf edilmesi üzerine “yargılanmanın iadesini istemeye
başladılar”
Koalisyonun Hükümet ayağı,
malumun ilanı olan ve sanki bu işte hiç kendilerinin katkısı yokmuşçasına
yargının Cemaatin eline geçtiğini kabul ettikten sonra, hangi hukuki formülü
bulursanız bulun, “yargılamanın yenilenmesi” bugünkü yargı yapısıyla gerçekleştirilebilmesi şüpheli olmakla
beraber, başarılsa dahi hayata geçirilmesi çok uzun zaman alacaktır.
Milli Orduya Kumpas kurulduğu
Başbakan’ın başdanışmanı tarafından itiraf edildikten sonra, şu anda işkencehanelerde
bulunan insanların bir saat bile orada yatmaları bir hukuk ve insanlık
ayıbıdır.
Bizim hukukumuza göre, yargı
kararları kesindir ve siyasi içerikli
yasama ve yürütme kararları ile ortadan kaldırılamayacağına göre, yaşanan bu
hukuk ve insanlık ayıbı, teknik tabiri ile bir “AF” kanunu
çıkartılarak düzeltilebilinir.
Bugün, kurulan “kumpaslarla” zindanlara tıkılmış bu
vatan evlatları, elbette bir atıfet olan böyle bir affı haklı olarak kabul
etmeyeceklerdir.
O zaman yapılması gereken tek
şey vardır.
Rauf Orbay’a uygulanan yöntem.
Nedir bu?
Rauf Orbay, İstiklal
Mahkemesi’nde İzmir suikastına katıldığı için on yıl hapse mahkûm edilmişti.
1933 de Cumhuriyetin Onuncu yılında çıkmış af kanunu ile ilgili hakkında verilen
hüküm düşmüş olmasına rağmen bunu içine sindirememişti.
Tekrar Meclise girmesi için
yapılan teklifi sadece iadeyi itibar şartıyla kabul edebileceği bilindiği için
Cumhurbaşkanı İnönü, Rauf Orbay’ı her bakımdan tatmin edecek hukuki bir formül
bulunması için bilim adamlarını seferber etmişti.
Bulunan yol, meclisin ancak af
yayası çıkartabileceği, herhangi bir yargı kararını geçersiz saymasının mümkün
olmadığı idi.
Bu durumda tek parti olan CHP
Genel Sekreteri Refik Saydam imzasıyla
yayınlanan beyanname de, İstiklal Mahkemesi kararlarının siyasi olduğu açıkça
söyleniyor ve böylece Rauf Orbay’ın itibarı iade edilmiş oluyordu.
Gelinen noktada yapılması gereken şey iktidarın kendi beyanlarıyla
sabit olduğu üzere, cemaatin kontrolünde olan Özel Yetkili Mahkemelerde görülen
davaların, daha soruşturma aşamasında “kumpas
kurularak”, Savcı Öz’ün belirttiği gibi “üç dakika da düzenlenebilinen belgelerle” insanların mahkum
edildiği de göz önüne alınarak ve bu hukuk ayıbı “GENEL
AF’IN GERKÇESİ OLARAK” teklifte/tasarıda yer alır.
Af yasası tasarı/teklifinin gerekçesinde, Özel Yetkili Mahkemelerde
yargılanan insanların SUÇSUZ
OLDUKLARI İTİRAF EDİLİP VE ONLARDAN ÖZÜR
DİLENEN BİR GENEL AF KANUNU İLE
BU SORUN SÜRATLE ÇÖZÜLÜR.
Yargının yansız ve tarafsız hale
getirilmesi, Cemaat yandaşlığından kurtarılan yargının, iktidarın yandaşlığına
teslim edilmemesi için gerekli tedbirler ondan sonra daha sakin bir ortamda
görüşülüp, tartışılıp kurulabilinir.