23 Ekim 2013 Çarşamba

FENERBAHÇE


Değerli araştırmacı Sinan Meydan 2006 yılında yayınlanan “Sarı Lacivertli Kurtuluş” isimli eserinde, “Fenerbahçe geçmişte 'vatan ve özgürlük mücadelesi' vermiş bir ulusal teşkilatın adıdır. Fenerbahçe, emperyalizme karşı verilen ilk bağımsızlık savaşının aktif katılımcısı, emperyalist kuşatmayla çevrilen bir ulusun tek moral kaynağı, tek umut ışığıdır. Fenerbahçe, Mustafa Kemal'in önderliğinde gerekleşen Kurtuluş Savaşı'nın sarı-lacivert rengidir. Fenerbahçe, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal'in gönül verdiği takımdır.”diye yazmış.
Bu nedenle de o Cumhuriyetle sorunu olanların ele geçirmek istediği son kalelerden biridir Fenerbahçe Cumhuriyeti.
Fenerbahçe’nin 2010-2011 yılını şampiyon olarak bitirmesinden sonra, bir anda “Türk Futbolu bağırsaklarını temizliyor” denerek Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor ve diğerleri maç sonuçlarını kurmakla (şike yapmakla) suçlandılar.
Ama asıl hedefe oturtulan Fenerbahçe Kulübü ve onun Başkanı Aziz Yıldırımdı, diğerleri gerçek iradeyi saklama aracı idiler.
Bu saldırının asıl nedeni  Kemalist duruşu olan Fenerbahçe’yi bitirmekti.
Basın, sanat gibi toplumu etkileyen, yönlendiren alanlarda hoşlanmadığı yazar ve çizerleri,  siyasal gücünü kullanarak bertaraf eden Tayyip Erdoğan’ın hedefinde Fenerbahçe vardı.
Güya özerk Türk sporunu dilediği gibi yöneten, kimin Federasyon başkanı olacağına kadar müdahale eden Tayyip Erdoğan, Gülen Cemaatiyle beraber Fenerbahçe’yi de ele geçirmek istedi.
Ama bu kulübün genlerinden gelen Kemalist çizgi buna izin vermeyince, bir şike (!) soruşturmasıyla,Başkanı  önce göz altına alındı, arkasından mahkûm edildi.
Bütün bu baskılar karşısında muhteşem bir dayanışma örneği gösteren Fenerbahçe camiası, bu işgal planının hayata geçirilmesine  izin vermedi.
Bundan sonra da vereceğini zannetmiyorum.
Bütün zor zamanlarında  en iyi kenetlenen camia, Fenerbahçe camiasıdır. Büyüklüğü de, sportif başarılarının yanında oradan da gelir.
Nitekim, 1932 yılında kulüp binasından çıkan yangından sonra, bu büyük camia, ülke çapında bir dayanışma örneği göstererek o zor günleri de aynen bugün olduğu gibi atlatmıştır.
Kulübe ve onun Başkan ve yöneticilerine karşı büyük bir yıpratma kampanyasından sonra Başbakan’ın hoşuna gidecek önceki Futbol Federasyonu başkanı Fenerbahçe kulübü Başkanlığına aday oldu.
Aziz Yıldırım, hiç biri sahaya yansımamış, yani sonuca etkili olmamış varsayımlar üstünden mahkum edilirken, başkan aday adayı, kendi ağzı ile “Ben Fenerbahçe’yi kurtarmaya çalıştım” diyerek yetkisini  kötüye kullandığını açıkça itiraf etmiş bir kişidir.
Fenerbahçe kimsenin himmetine muhtaç olmayacak kadar büyük bir camiadır.
Fenerbahçe’yi kurtarmak bu zatın ne haddi ve ne de görevidir. Türkiye Futbol Federasyonu başkanlarının görevi sadece Türk Futbolunu yönetmek ve gerekiyorsa kurtarmaktır.
Fenerbahçe sadece bir spor kulübü değildir. Fenerbahçe ülkenin dış politikasında bile var olan bir kurumdur.
Onun için her dönemde siyasilerin iştahını kabartan bir kuruluştur.
İkinci Dünya savaşı sırasında Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’den başlayarak, Adnan Menderes ve hatta en son olarak da Tayyip Erdoğan Fenerbahçe’yi diplomatik ilişkilerde kullanmışlardır.
Bu nedenle önümüzdeki kongrede Fenerbahçe kongre üyelerinin Başbakanın ve cemaatin  bu ele geçirme operasyonuna karşı Aziz Yıldırımı desteklemek yönünde vicdani sorumlulukları vardır.
Aziz Yıldırım’ın kusurları yok mudur? Elbette vardır. Ama kusurları ile sevaplarını tartıya vurduğunuz zaman sevapları her zaman daha ağır basar.
Bu kulüpte bugüne kadar yapılmamış, yapılamamış tesisleşme hamlesini başlatmış ve büyük oranda gerçekleştirmiş başkandır. 
Ama onun da, emperyalist kuşatmayla çevrilen yalnız ve güzel ülkemin,  son Kemalist kalelerinden biri olan Fenerbahçe’yi, Atatürk ve onun kurduğu Cumhuriyetle sorunları olanlara  teslim etmemesi gerekir.