Değerli
araştırmacı Sinan Meydan 2006 yılında yayınlanan “Sarı Lacivertli Kurtuluş”
isimli eserinde, “Fenerbahçe geçmişte 'vatan ve özgürlük mücadelesi' vermiş bir
ulusal teşkilatın adıdır. Fenerbahçe, emperyalizme karşı verilen ilk
bağımsızlık savaşının aktif katılımcısı, emperyalist kuşatmayla çevrilen bir
ulusun tek moral kaynağı, tek umut ışığıdır. Fenerbahçe, Mustafa Kemal'in
önderliğinde gerekleşen Kurtuluş Savaşı'nın sarı-lacivert rengidir. Fenerbahçe,
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal'in gönül verdiği takımdır.”diye
yazmış.
Bu nedenle de o Cumhuriyetle
sorunu olanların ele geçirmek istediği son kalelerden biridir Fenerbahçe
Cumhuriyeti.
Fenerbahçe’nin 2010-2011 yılını
şampiyon olarak bitirmesinden sonra, bir anda “Türk Futbolu bağırsaklarını
temizliyor” denerek Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor ve diğerleri
maç sonuçlarını kurmakla (şike yapmakla) suçlandılar.
Ama asıl hedefe oturtulan
Fenerbahçe Kulübü ve onun Başkanı Aziz Yıldırımdı, diğerleri gerçek iradeyi
saklama aracı idiler.
Bu saldırının asıl nedeni Kemalist
duruşu olan Fenerbahçe’yi bitirmekti.
Basın, sanat gibi toplumu etkileyen,
yönlendiren alanlarda hoşlanmadığı yazar ve çizerleri, siyasal gücünü kullanarak bertaraf eden Tayyip
Erdoğan’ın hedefinde Fenerbahçe vardı.
Güya özerk Türk sporunu dilediği
gibi yöneten, kimin Federasyon başkanı olacağına kadar müdahale eden Tayyip
Erdoğan, Gülen Cemaatiyle beraber Fenerbahçe’yi de ele geçirmek istedi.
Ama bu kulübün genlerinden gelen
Kemalist çizgi buna izin vermeyince, bir şike (!) soruşturmasıyla,Başkanı önce göz altına alındı, arkasından mahkûm
edildi.
Bütün bu baskılar karşısında
muhteşem bir dayanışma örneği gösteren Fenerbahçe camiası, bu işgal planının
hayata geçirilmesine izin vermedi.
Bundan sonra da vereceğini
zannetmiyorum.
Bütün zor zamanlarında en iyi kenetlenen camia, Fenerbahçe
camiasıdır. Büyüklüğü de, sportif başarılarının yanında oradan da gelir.
Nitekim, 1932 yılında kulüp
binasından çıkan yangından sonra, bu büyük camia, ülke çapında bir dayanışma
örneği göstererek o zor günleri de aynen bugün olduğu gibi atlatmıştır.
Kulübe ve onun Başkan ve
yöneticilerine karşı büyük bir yıpratma kampanyasından sonra Başbakan’ın hoşuna
gidecek önceki Futbol Federasyonu başkanı Fenerbahçe kulübü Başkanlığına aday
oldu.
Aziz Yıldırım, hiç biri sahaya
yansımamış, yani sonuca etkili olmamış varsayımlar üstünden mahkum edilirken,
başkan aday adayı, kendi ağzı ile “Ben
Fenerbahçe’yi kurtarmaya çalıştım” diyerek yetkisini kötüye kullandığını açıkça itiraf etmiş bir
kişidir.
Fenerbahçe kimsenin himmetine
muhtaç olmayacak kadar büyük bir camiadır.
Fenerbahçe’yi kurtarmak bu zatın ne
haddi ve ne de görevidir. Türkiye Futbol
Federasyonu başkanlarının görevi sadece Türk Futbolunu yönetmek ve gerekiyorsa kurtarmaktır.
Fenerbahçe sadece bir spor kulübü
değildir. Fenerbahçe ülkenin dış politikasında bile var olan bir kurumdur.
Onun için her dönemde siyasilerin
iştahını kabartan bir kuruluştur.
İkinci Dünya savaşı sırasında
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’den başlayarak, Adnan Menderes ve hatta en son olarak
da Tayyip Erdoğan Fenerbahçe’yi diplomatik ilişkilerde kullanmışlardır.
Bu nedenle önümüzdeki kongrede
Fenerbahçe kongre üyelerinin Başbakanın ve cemaatin bu ele geçirme operasyonuna karşı Aziz
Yıldırımı desteklemek yönünde vicdani sorumlulukları vardır.
Aziz Yıldırım’ın kusurları yok
mudur? Elbette vardır. Ama kusurları ile sevaplarını tartıya vurduğunuz zaman
sevapları her zaman daha ağır basar.
Bu kulüpte bugüne kadar
yapılmamış, yapılamamış tesisleşme hamlesini başlatmış ve büyük oranda
gerçekleştirmiş başkandır.
Ama onun da, emperyalist
kuşatmayla çevrilen yalnız ve güzel ülkemin, son Kemalist kalelerinden biri olan
Fenerbahçe’yi, Atatürk ve onun kurduğu Cumhuriyetle sorunları olanlara teslim etmemesi gerekir.
.