Bir siyasi iktidarın meşruiyeti, sadece iktidara geliş yönteminin
hukuka ve yasalara uygun olması ile sağlanmaz; iktidarın kendisini bu mevkie
getiren anayasaya uyması ve hukuk düzeni içinde kalarak iktidarını devam ettirmesiyle
mümkündür.
AKP iktidarı, on gün kadar önce
Taksim Gezi Parkında yeşili korumak amacıyla başlayan, gayet barışçıl bir harekete,
hukuksuz bir şekilde müdahale ederek, hareketin
bütün ülke çapında, bir toplumsal muhalefet hareketi haline dönüşmesine yol
açmıştır.
İktidar, bu toplumsal muhalefet hareketinin,
laik demokratik cumhuriyeti, hukuk devletini, vatandaşın iktidarın tehdidi
altındaki temel hak ve özgürlüklerini koruma hareketi olduğunu anlayamamıştır.
Anayasanın 34. Maddesinin
1.fıkrasına göre, “Herkes önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı
ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” demektedir.
Durum böyle olduğuna göre Gezi
Parkında hiçbiri silah taşımayan, kimseye zarar vermeyen, kimseye saldırmayan
insanlara sabahın saat 05’inde polis saldırısı düzenletmenin hukuki ve yasal
gerekçesi yoktur.
Siyasi iktidar giderek, hayatın
her alanına müdahale ederek oligarşik bir yapıya sürüklenmektedir.
Hukuk, adalet, kamu yararı ve
vatandaşların hak ve özgürlüklerini koruması gereken siyasi iktidar, son
yıllarda ve özellikle son aylarda, şahsi güç ve yandaşlarının menfaatini temsil
eden maddi bir güç haline gelmiştir.
Bu gücü kullanırken, devletin
temel değerlerini oluşturan, Atatürk ve devrimlerinin izlerini silmeye yönelik çalışmalar
yapmayı, Atatürk ve devleti kuranlara devamlı olarak hakaret etmeyi, alışkanlık
haline getirmiştir.
İnsanların yaşam biçimine müdahale
etmek için çıkarttığı bir yasayı savunurken, anayasaya aykırı olarak, kul ile
tanrı arasında kalması gereken, dini söylemi yasanın dayanağı olarak göstermiş
ve bu devletin kurucusuna “sarhoş” demek saygısızlığını yaparak toplumu bölmeye
çalışmıştır.
Barışçıl bir gösteri karşısında,
“Bize oy veren yüzde elliyi evlerinde
zor tutuyorum” diyerek şiddeti çağrıştıran, toplumu kamplara bölen, kardeş
kanının akmasına neden olabilecek, suç teşkil eden çok tehlikeli bir söylem içine girmiştir.
Diğer bir deyişle iktidar, siyasi
ve sosyal kurumları ve hatta bunların içinde yaşayan insanları birbirlerine düşürmek
yanlışı içine girmiş, kendi kafa yapısına göre belirlediği ahlak ölçülerini
bütün topluma dayatmaya başlamıştır.
İktidar partisi, toplumun diğer
kesimini yok kabul edip ve sandıktan çıkan çoğunluğun geçici bir yetki olduğunu
görmezden gelip, “Ben toplumun yüzde ellisini temsil ediyorum, sandıktan çıktım
istediğim her şeyi yaparım” diyerek bir tek parti yönetimi kurma çabası içine
girmiştir.
İktidar demokrasinin tek göstergesinin
sandık olduğunu düşünmekte ve böyle olduğunu kabul ettirmeye çalışmaktadır.
Çok bilinen bir sözdür, her
rejimde muhakkak iktidar vardır, ama özgür bir muhalefet yoktur.
İktidar, muhalefetinde en az
kendisi kadar sandıktan çıktığını, onun da demokratik hakları olduğunu kabul
edecek diğer bir deyişle, iktidarın
mutlak hakimi Tayyip
Bey tek adamlığı unutup, demokratik kurallara uyan, hukuk devletine saygılı bir
başbakan olacaktır.
Her ne kadar Tayyip Bey için, demokrasi, oligarşik bir
yapı kurmak için bir araç ise de halk muhalefeti, demokrasinin bir amaç
olması gerektiğini kendisine hatırlatmıştır.
AKP iktidarının bugüne kadar sergilediği uygulamalar,
demokrasiyi, Cumhuriyetin temel değerlerini önce zayıflatmak, sonra ortadan
kaldırıp yok etmek için bir araç olarak kullanmakta olduğu inancını toplumda
yaygın kanı haline getirmiştir.
İktidar anayasayı çiğnediği gibi kanunsuz
uygulamalarda da bulunmuştur. Kanunsuz eylem yapan topluluklara karşı
kullanılması gereken “zor”, masum demokratik hak talepleri karşısında bile
devamlı uygulanır hale gelmiştir.
Ünlü Fransız Devlet adamı Talleyrand: “Bir cinayet
affedilir, bir hata asla” demiştir.
Fikrin kabul edilemez tarafı bir yana, politikacılar
için göz önünde tutulması şart bir hakikat payı taşıdığını da inkar etmek
mümkün değildir.
İktidar, demokrasinin olmazsa olmazı olan kuvvetler
ayrılığını, TBMM’yi bir tasdik makamı, yargıyı da talimat verilebilen bir kurum
haline getirerek ortadan kaldırmıştır.
İktidar otoriter bir yapıya doğru süratle kayarak meşruiyetini yitirmeye başlamıştır.