GEZİ PARKI YANIYOR
Başlığı Gezi Parkı yanıyor diye attık, Park maddeten
yanarken, asıl yanan iktidardır.
Gezi Parkı direnişi önce bir çevreci direnişti.
Bütün uygar ülkelerde, tabiat varlıklarına karşı bir duyarlılık ve hassasiyet söz konusudur.
Bu nedenledir ki; çevreye sahip çıkmak, üçüncü kuşak
bir insan hakkıdır. Yani bir temel insan hakkıdır.
Gezi Parkı’nda başlayan direniş, bu ülke gençlerinin yalnızca
tabiat varlıklarına sahip çıkması olayı değil aynı zamanda geleceklerini koruma
çabasıdır.
Bu direniş sırasında, gençler ne silah kullanıyorlar, ne kamusal yaşama
engel oluyorlar ve ne de AKP yönetiminin
kamuya ait yetmiş senelik ağaçları hunharca söküp yok ettiği gibi, kamu malına
zarar veriyorlar.
AKP hükümetinin, bu hunharca davranışını engellemek
isteyen orta ve üstü gelir ve kültür grubuna mensup, farklı dünya ve
siyasi görüşlere sahip gençler Atatürk’ün kendilerine vaat ettiği
geleceği korumaya çalışıyorlardı.
Direnişin başladığı tarihte, bu grup ne bölücü, ne de diğer
illegal örgütleri yanlarına yanaştırmamış ve aralarına sızdırmamışlardı.
Ama AKP İktidarı bir sabah Parkta uyuyan gençlerin
üzerine, devletin kolluğunu gladyatörler gibi saldırtmıştır.
Bu İnsan Haklarına aykırı saldırıyla AKP İktidarı hem
Anayasayı ve hem de yasaları ihlal etti.
AKP iktidarı, demokratik bir ülkede kabul edilemez şekilde, “Ben yüzde elli oy aldım, her
istediğimi yaparım.” anlayışına girdi.
Bu yanlış algılamanın verdiği şımarıklıkla, toplumun
büyük bir çoğunluğunun saygı duyduğu Atatürk’e ve onun en yakın silah
arkadaşlarına “AYYAŞ” demek saygısızlığında ve gafletinde bulundu.
Başbakan Milli Bayramlarda
sırf Anıtkabire gitmemek için ya hastalandı, ya yurt dışı seyahat icat etti.
Laikliği yok kabul edercesine, Türkiye Cumhuriyeti’ni
bir İslam Cumhuriyeti gibi düşünerek “
Ulema dan görüş aldınız mı bile dedi”, Alkol yasasına İslam Dinini referans
olarak getirdi.
Türk ve Türk Milleti kavramlarını, kendi söylemlerinden
çıkarttığı gibi, Anayasadan bile çıkartmaya çalıştı.
Bu yaptıklarına toplumdan hiçbir tepki gelmeyeceğini
zannetti.
Ayrıca arkasına sığındığı yüzde ellinin geçici süreli bir yetki olduğunu
düşünmedi ve de diğer yüzde elliyi yok kabul etti.
Hayatının en büyük yanlışlarından birini yaparak,
haddini bilmez bir şekilde, kendini Dünya lideri zannetti. İşlerine geldiği için
böyle zannetmesini sağlayan Batılılar, önce “beysbol sopası” gösterdiler, arkasından
Orta Doğu da istediği her şeyi red ettiler, yani bir anlamda kendisine “haddini
bildirdiler”.
Elbette bu ülkenin vatandaşı olarak, Tayyip Erdoğan
için değil ama Türkiye Cumhuriyeti adına üzülmemek mümkün değil.
Batmaya başladıkça gerçekleri de çarpıtmaya başladı.
Türkiye’de yaşanan olaylarda, üç vatandaşın ölmesi
üzerine, buna mazeret gösterircesine “Amerika
da Wall Street’in işgali eylemlerinde on yedi kişi öldü” dedi. Buna karşılık Amerika
bu söylemi anında yalanladı, “O olaylar
sırasında can kaybı olmadı” dedi.
Halkı bir birine düşürmek için, her zaman yaptığı gibi,
kutsal din duygularını kullandı.
“Dolmabahçe camiine ayakkabıları ile girip içki
içtiler” dedi. Bu sefer Camii imamı kendisini yalanladı. Böyle bir şeyin
olmadığını açıkladı. Kendisinin insanların sığınması için Camii’nin kapılarını
açtığını, içki de içilmediğini söyledi.
İmamın söylemediği, “Bana göstericiler baskı yaptı”
sözünü sanki imam söylemiş gibi söyledi.
Olayları çarpıtarak, başı örtülü bir yakının tacize
uğradığı iddiasında bulundu. Gerçek dışı açıklama da asıl dikkat edilmesi
gereken nokta, tacize uğradığı iddia edilenin
“Başı örtülü” bir kadın olması.
Bu tam bir tahriktir.
Adana da, koşarken yüksek bir noktadan düşerek
hayatını kaybeden, elbette görev şehidi olan bir polisimiz için, hiç sıkılmadan
“şehit edildi” dedi. Şehit edilmek, için askerin ya da polisin, bir başka güç
veya kişi tarafından yani mevcut
hükümetin uzlaştığı PKK lılar tarafından
öldürülmesi halidir.
O polisimiz, görev sırasında, kaza geçirerek şehit
olmuştur.
Bütün bu söylemler, davranışlar, iktidarını devam
ettirebilmek için toplumu bölüp çatıştırmak içindir.
İktidarlar yıprandıkça serleşirler, setleştikçe hata
yapmaya başlarlar.
Hadi Türk basını yandaş hepsi senin iktidarın aleyhine
çalışıyor da, dış basında mı senin aleyhine çalışıyor?
Amanpour gibi
dünyaca ünlü bir gazetecinin de mi seninle bir alıp veremediği var.
İktidar, Gezi Parkı
direnişini ve Türkiye’nin her yerinde yaygınlaşan tepki hareketlerini doğru
okumak durumundadır. Bunu doğru okuyamadığı zaman yanan Gezi Parkı değil
iktidar olur.