Değerli okurlarım, bugün size gene
Hasdal tutsaklarından Deniz Kurmay Albay Bora Serdardan aldığım bir mektubu
sizlerle paylaşacağım
Kendisiyle hiç yüz yüze gelmedim, ama
yazdıklarından adam gibi adam olduğu anlaşılmakla beraber, onun astı olarak
çalışmış bir levent bana “Emrinde çalışmış olmaktan onur duymuşumdur” diye söz
etmişti.
Mahiyetinde çalışılmaktan onur duyulan,
binlercesi gibi yüreği vatan sevgisiyle dolu bir subayın mektubu.
İşte aynen aktarıyorum.
“ÇİRKİN İTİRAF”
“Akil İnsanlar” heyeti Karadeniz grup
Başkanvekilinin, Bartın Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı tarafından sorulan “İlker BAŞBUĞ terörist damgası suçlamasıyla
Silivri cezaevinde yatıyor. İmralı’da yatan Abdullah ÖCALAN mı terörist, İlker
Başbuğ mu?” Sorusuna verdiği yanıt oldukça ilgiçtir.(Aydınlık-26 Nisan
2013)
Ülkemiz
demokratik bir süreçten geçiyor. Böyle tasfiyelerin olması gerekiyordu. Eğer bu
tasfiyeler yapılmasaydı bugünlere
gelemezdik. Bugün burada seçim sürecini tartışamazdık”
Tasfiye sürecine bağlı olarak “balyoz
Davası”ndan 28 Aydır Hasdal’da tutuklu bulunan Cumhuriyet Donanmasının bir subayı öyleyse ben de
soruyorum.
Bu yanıt, çözüm sürecine (!) başlayabilmesi ön şartının
TSK’nin tasfiye edilmesi gerektiğini ortaya koyan çok açık bir itiraf değil
midir?
Bu “Akil İnsan” zincir baklası gibi bir
biri ardında yaratılan Ergenekon,
Balyoz, Poyrazköy ve Askeri Casusluk davalarının TSK’nın tasfiyesine
yönelik kurgulanan siyasi davalar olduğunu, kendi askerinin şerefi, onuru, haysiyeti
ve namusu ile bilerek oynanmasının insan hakları açısından hiçbir öneminin
bulunmadığını, bu durumun “demokratik” bir
gereklilikten kaynaklandığını mı söylüyordu?
Çözüm süreci adına, içeride ve dışarıda barış ve demokrasi kahramanlığına soyunanların
, toplama kamplarına tıkılan yüzlerce
masum insanı demokrasi düşmanıymış gibi gösterme çabaları, hangi gerçekle,
hangi insan hakları ile bağdaşmaktadır?
İradenin, “Öngördüğümüz bir süreçti.”, “Hükümetimizin yönettiği bir süreçtir bu” şeklinde
verdiği beyanlar, barış rüzgarının etkisi altında yapılan bu çirkin itirafı teyit etmekle kalmıyor, aynı zamanda yargının bağımlı hale
getirilerek yaşatılan hukuksuzluğa onay verildiğini de göstermiyor mu?
“Akil İnsan”ın yaklaşımını ve söz konusu
beyanları, ABD’nin ve AB’nin çözüm sürecini destekleyen açıklamaları ile
birlikte değerlendirdiğimizde, TSK’nın tasfiye edilmesi, “Türkiye Cumhuriyeti’nin yeniden şekillendirilmesi” adına yapılan “bir yol temizliği” değil de nedir?
Yasaların ve iddiaların adamına göre
değiştirildiği, yazıldığı veya yorumlandığı günümüz ülkesinde artık hukuk
devletinden söz etmek imkansız hale gelmiştir.
Kamu makamlarının hukuka uyma
yükümlülüğünü ve adaletin yansız şekilde dağıtılmasını zorunlu kılan “demokrasi” anlayışından gün ve gün
uzaklaşılması “İnsan Hakları, Hukuk ve
Adalet” adına çok üzücüdür.
Hal böyle iken, “devletin başının” 38. İnsan Hakları Kongresinde söylediği “İnsan hakları, bir ülkenin, bir milletin onur meselesidir. Vicdan
sahibi hiçbir siyasetçi ve devlet adamı, ülkesinde yaygın insan hakları
ihlalleri yaşanırken, gerek yurt içinde, gerek yurt dışında başı dik gezemez” sözlerine
ise yorum dahi yapamıyorum.
Her neyse, başı eğikler yurt dışında ve
içinde gezmeye devam ededursun, üç yıldır adaletsiz hukuka karşı “Diren”en yüreğim bugünlerde bir başka
atıyor.
Duvarlarla çevrilmiş, demir
parmaklıklarla ve tel örgülerle örülmüş volta attığımız her zamanki “Gezi” avlusu, bir başka gözüküyor
gözüme bu sıralarda.
Duvarlar dimdik duran çınar ağaçlarına,
demir parmaklıklar dipdiri fidanlara, tel örgüler el ele vermiş sarmaşığa,
beton zemin ise ekilen kin,nefret ve
intikam tohumlarını kabul etmeyen bir toprağa dönüşüveriyor.
Tüm avlu, zulme boyun eğmeyen, onur ve
özgürlük mücadelesi veren bir “Park” alanı
sanki…
Saygılarımla,
Bora SERDAR
Deniz
Kurmay Albay
Hasdal-10 Haziran 2013”
Üstüne söylenecek bir söz yok.
Ülke rahat bölünsün diye, haksız ve
hukuksuz zindana kapatılan bir gerçek levent, arkadaşları ile beraber uğradığı
bunca haksızlığa rağmen, denizin
mavilikleri gibi pırıl pırıl yüreğinde kin, nefret ve intikam hisleri taşımıyor.
Birileri anlamaz ama “İNSAN”
olmak böyle bir şey herhalde.