Benim neslim bu “dış odaklar”
söylemine çok alışıktır.
12 Eylül öncesi ve sonrası yönetimi elinde tutanlar, ülke içindeki her
protesto, çatışma olayının arkasında “dış odakların” olduğunu söylerlerdi.
Tabbii o zaman kullanılan kelime
“dış odak” değil “dış mihraklardı”
Tam bu sözcüğü unutmuştuk ki, AKP
ve Cemaat arasındaki üstü örtülü ilişki
bozulup da, hırsızlıklar, yolsuzluklar ortaya dökülünce ülkede kızılca kıyamet
koptu.
Tayyip Erdoğan, eski koalisyon ortağını
hem dış odakların Türkiye’deki tetikçisi
ve hem de CHP ve MHP’yi parmağında oynatan bir oluşum olarak nitelemeye
başladı.
Ancak, Tayyip Erdoğan bu dış
odağın hangi ülke olduğunu açıkça
söylememekte ısrarlı.
Bu “darbe teşebbüsünün” nedeni olarak da
“açılım politikalarından” rahatsız olanları işaret etmekte.
Tayyip Erdoğan’ın “Açılım
politikası” dediği, yani ülkenin bölünmesine en büyük desteği başından beri ABD ve AB vermektedir.
Tayyip Erdoğan’ı Büyük Orta Doğu
Projesi’nin eş başkanı yapan ABD dir.
Büyük Orta Doğu Projesi’nin asıl
amacı, İran, Irak, Suriye ve Türkiye’den koparılacak topraklar üstünde bir uydu
Büyük Kürdistan devleti kurmak değil
midir?
Tayyip Erdoğan ve partisi buna
karşı mı çıkmıştır ki, şimdi bu dış odak
ABD ise kendisine karşı çıksın.
İngiltere’nin hakemliğinde (gözlemciliğinde) Oslo görüşmelerini yaparken Cemaat
AKP ile içli dışlı değil miydi?
Görüşmelerde , verilen söz ve
tavizlerden ne AKP ne de örtülü koalisyon ortağı Cemaat
rahatsızdı.
Bağımsızlığın önünü açacak, Türkiye’nin
evvelce çekinceler koyduğu uluslararası antlaşmalardaki çekincelerini kaldıracağını söylediği zaman Cemaatin buna
itirazı mı olmuştu?
Böyle bir itiraz ne Cemaatten ve
ne de şimdi onunla siyasal zina halinde olan muhalefet partilerden gelmişti.
AB’nin, ABD ne isterse ona
koşulsuz kafa sallayan bir kuruluş
olarak, açılıma karşı olması mümkün müdür?
Hayır, mümkün değildir. Bugüne kadar da ciddi hiçbir
konuda AB, ABD’nin aksine bir davranış içinde olmamıştır.
O zaman bu dış odak kimdir?
Tayyip Bey açıklamak zorundadır.
Hani ileri demokrasi idi, hani
şeffaflıktı.
Kimdir bu dış odak Türk halkının
bunu bilmek hakkıdır; Tayyip
Erdoğan’ın da bunu halkına açıklaması görevidir.
Tayyip Erdoğan dış odakların
tetikçisi olduğunu iddia ettiği bu Cemaatle, yıllarca kucak kucağa örtülü
ortaklık, yani siyasi zina yaparken, bu cemaatin ülkenin bütün kurumlarına
egemen olmasına göz yumarken, dış odakların
tetikçisi miydi? Ya da tetikçiye yardım yataklık mı ediyordu?
Tayyip Erdoğan iktidarı bu dış odaklar
ve onun tetikçisi tarafından mı şekillendirilmişti.
Durum böyle değil ise, o zaman bu
dış odaklar söylemi yalan mıdır?
Yalan söyleme, bir politikacının,
halkının doğru olduğuna inanmasını
istediği ve yanlış olduğunu bildiği bir şeyi
pompalamasıdır.
Tayyip Erdoğan, 17 Aralık
sürecinden sonra devamlı olarak iki şeyi halka pompalamaya başladı; bunlardan ilki, bu bir sivil darbe girişimidir, ikincisi ise dış odakların oyunudur.
Tayyip Erdoğan, bu gerçek dışı söyleme
Türk halkının büyük çoğunluğunu inandırmıştır.
Yaygın bir söylem bombardımanı
sayesinde, Bakan çocuklarının evlerinde çıkan, paraları, kasaları, para sayma
makinelerini unutturmuş, tam aksine bu yaşananların darbe
teşebbüsü ve dış odakların oyunu olduğuna halkın geniş bir kesimini inandırmıştır.
Dikkat edilirse, Tayyip Beyin
çocuklarıyla yaptığı telefon konuşmaları, telaffuz edilen paralar, halka doğru
ve çarpıcı bir şekilde anlatılamadığından, geniş
kitleler indinde “açılıma karşı olanların ve dış mihrakların” darbe teşebbüsü”
olarak algılatılmıştır.
Bu kadar açık, net bir şekilde insanların
gözleri önüne serilen olaylar bile solcu zekanın üretici ve yaratıcı anlatım
gücüyle, ne sözel ve ne de görsel olarak halka anlatılamamıştır.
Ama “dış odaklar” söyleminin yalan
olduğunu bildiğimize göre hep beraber ve güçlü olarak Tayyip Erdoğan’a “kim bu dış odaklar açıkla diye” haykırmamız
gerekir. Haykırmalıyız ki, maskesi
düşsün